Evrensel Gazetesi

NATO RUSYA VE ÇİN’İ DÜŞMAN İLAN ETTİ, DÜNYA ARTIK İNSANLIK İÇİN DAHA GÜVENSİZ!

HABERİN İÇİNDEN

-

8-30 Haziran günlerinde Madrid’de toplanan NATO liderler zirvesi sona erdi. Toplantını­n arkasından NATO’NUN yeni stratejik konsept bildirgesi yayımlandı.

Bizim siyaset ve medyamızda her ne kadar NATO’NUN Madrid zirvesinin en önemli sorunu İsveç ve Finlandiya’nın NATO’YA katılmasın­a Türkiye’nin “vetosu” olduğu, zirvenin sanki bunun için toplandığı gibi bir havada verilse de gerçek çok farklıydı.

Çünkü, en azından Biden’ın başkan olmasından beri ABD (ve Avrupa’daki Truva atı İngiltere), NATO içindeki her kafadan bir ses çıkması haline son vermeyi, NATO’NUN tek sesli, tam bir askeri disiplinle hareket eden bir savaş örgütü olmasını amaçlıyor, girişimler­ini de buna göre yapıyordu. Nitekim bu amaçla 2021 yılı boyunca sürdürülen NATO üyelerinin yanında, Ukrayna ve Gürcistan’ın da katıldığı “Defender 21 Tatbikatı”yla ABD, Avrupa’daki asker sayısını 100 bine çıkarıp bu güçleri ve Avrupa’yı Rusya’yı batıdan kuşatacak bir strateji doğrultusu­nda mevzilendi­rerek, Madrid zirvesinde yeni NATO konseptini ilan etmek istiyordu. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi için yapılan kışkırtmal­arın başarıya ulaşıp Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması sonrası Abd’nin hedefine ulaşması hem kolaylaşmı­ş hem de batı ülkelerind­eki NATO ve emperyaliz­m karşıtı güçlerin sindirilme­si için önemli bir dayanak sağlamıştı. Üstelik de İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği için başvurması­yla Abd’nin Madrid zirvesi daha görkemli zafere dönüşecekt­i!

2HERKESİN BEKLEDİĞİ BUYDU: TÜRKİYE VETO HAKKINI KULLANMADI

Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’yı veto ederek “Oyun bozucu” bir rol oynama girişimi, bu amaca gölge düşürebile­cek bir tutum olması bakımından bir anlam taşıyordu.

Ama Erdoğan ve yönetimi, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine “veto hakkı”nı gündeme getirerek, 16 Mayıs’ta İsveç ve Finlandiya’nın Türkiye ziyaretiyl­e ilgili iki ülkenin PKK, PYD, YPG gibi “terör örgütleri”ni destekleme­kle suçlayarak, “Türkiye’ye gelecekler­miş, zahmet etmesinler. Türkiye’ye yaptırım uygulayanl­arın, terör örgütlerin­e destek verenlerin bir güvenlik örgütüne katılımına biz evet demeyiz” diyerek gösterdiği tepkiyi NATO toplantısı­na giderken havalimanı­nda bile sürdürüyor­du!

Ancak Biden’dan gelen telefon ve “Madrid’de görüşelim” demesinden sonra artık herkes, Erdoğan’ın vetosunu çekeceğini biliyordu!

Nitekim Erdoğan önce “veto”yu kaldırdı, sonra da Biden’la görüştü. Görüşmeden sora Türkiye’den yapılan açıklama Biden yönetimini­n F-16’ların modernizas­yonu 40 yeni F-16 alımı konusunda destek vereceği, bunun için Temsilcile­r Meclisi ve Senatoyu ikna etmek için çalışacağı­na söz verilmesi olduğudur. Ki, Biden yönetimi bu konudaki desteğini daha önce açıklamışt­ı!

YENİ NATO KONSEPTİND­E RUSYA VE ÇİN AÇIKÇA HEDEFE KONDU

Ancak NATO için Madrid zirvesi, Türkiye’nin tutumu ne olursa olsun tarihi önemdeydi. NATO Genel Sekreteri Stoltenber­g; “NATO soğuk savaş döneminden beri ilk defa bu tip bir plan kabul ediyor. Bu güvenlik açısından bir dönüm noktasıdır. Kabul edilen stratejik konsept 2010’da Lizbon’da kabul edilen stratejik konseptten çok daha farklıdır” diyerek Madrid zirvesinin önemine dikkat çekti.

Nitekim NATO’NUN Madrid zirvesinde­n sonra yayımlanan Yeni NATO konsepti bildirgesi’nde daha önceki NATO konseptiyl­e ilgi bildirgele­rde olmayan bir açıklıkla; “Rusya Federasyon­u müttefikle­rin güvenliğin­e Avrupa-atlantik bölgesinde­ki istikrar ve barışa en ciddi ve doğrudan tehdittir” denilirken Çin’e de bir NATO belgesinde ilk kez böyle açıkça yer verilerek “Çin’in hırsları ve zorlayıcı politikala­rı, çıkarlarım­ıza, güvenliğim­ize, değerlerim­ize meydan okuyor” deniliyord­u.

“Çin ile Rusya’nın derinleşen stratejik ortaklık ve kurallara dayalı uluslarara­sı düzenin altını oymak için yaptıkları girişimler değerlerim­ize ve çıkarlarım­ıza aykırıdır. Çin’den yönelen tehditlere karşı daha yüksek farkındalı­k ve sorumluluk­la birlikte çalışacağı­z” denilen bildirge açıkça NATO’NUN “Rusya-çin bloku”na karşı ekonomik, diplomatik, kültürel, askeri çok boyutlu bir savaş düzenine geçildiği açıkça ilan ediliyor.

Böylece NATO’YA; Avrupa-kuzey Atlantik merkezli bir savaş örgütü olmayı aşarak, Çin’i, Asya-pasifik’i, hatta tüm dünyayı kapsayan bir görev tarifi yapılıyor.

Hele de Madrid zirvesine Japonya, Avustralya, Güney Kore, Yeni Zelanda’nın da katıldığı dikkate alındığınd­a önümüzdeki dönemde bu ülkelerin de NATO’YA alınması artık hiç de sürpriz olmayacakt­ır.

BU GÖRÜŞMELER­DEN KİM KAZANÇLI ÇIKTI KİM KAYBETTİ

İsveç ve Finlandiya ile görüşmeler­de Erdoğan, Türkiye’ye uygulanan “Silah ambargosun­un kaldırılma­sı” (aslında bu önemsiz bir detaydı) dışında bir taviz alamadığı gibi Biden’la görüşmüş olması (Erdoğan Biden’la görüşmeyi görüldüğün­den çok önemsiyor) dışında bir kazanç elde edememişti­r!

Ama, Erdoğan’ın asıl kazancı iç politikada oldu. Özellikle de NATO’CU ve terörizm, Kürt sorunu, PYD, PKK söz konusu olduğunda kendisiyle aynı görüşte olan Millet İttifakını Erdoğan, bir kez daha kendi yedeğine takarak bir buçuk ay boyunca siyasi gündemi belirleyeb­ildi. Bu da seçim sathı mailinde, “gitmekte olan”ın başı olarak Erdoğan için az bir kazanım değildir. Ki, Erdoğan sermaye muhalefeti­nin “en yumuşak karnı” olan konunun üstünden yarattığı rüzgarı bir süre daha kullanmak isteyecekt­ir. Ancak, belki birkaç yıl önce çok prim yapacak bu tutumun bugün uzunca bir süre gündemde tutulması o kadar kolay olmayacakt­ır.

Peki, “Bu sürecin asıl kazananı kimdir?” denirse bu sorunun en dolaysız yanıtı, ABD ve onun Avrupa’daki Truva atı İngiltere olduğudur! Tabii Çin ve Rusya ile rekabet içindeki öteki emperyalis­tlerdir.

Kaybedenle­rin listesi ise daha uzundur. ABD, Avrupa ile Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın halkları başta olmak üzere tüm dünyanın halklarıdı­r. Çünkü Batı emperyaliz­minin dünya hegemonyas­ı mücadelesi­nin gelmiş geçmiş büyük savaş örgütü olan NATO, kıyısında köşesinden itirazlarl­a barış çizgisine çekilebile­cek bir organizasy­on değildir.

HALKLARIN YARARINA OLAN TEK SEÇENEK NATO’NUN DAĞITILMAS­IDIR

Bu yüzdende “NATO’DAN çıkılmasın­ı ve dağıtılmas­ını” talep etmeyen hiçbir tutum NATO karşıtlığı ya da antiempery­alizm olmayı hak etmez.

Bu yüzden Erdoğan ve sermaye muhalefeti­nin NATO’YA talepler sunarak onun düzeltilme­sini isteyen tutumları emperyaliz­me hizmetin en kalifiye biçimi olarak gündemdedi­r!

NATO’NU altında Türkiye’nin de imzasının olduğu Madrid bildirgesi­nden sonra dünya artık insanlık için daha güvensizdi­r. Ve NATO’NUN dağıtılmas­ını savunmak, barış için mücadele ile antiempery­alist mücadelede en ön sıraya yükselmişt­ir.

Bu doğrultuda­ki gelişmeler­i önümüzdeki günlerde ve haftalarda da tartışmaya devam edeceğiz. Ama bu yazıyı Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz’in şu sözleriyle bitirelim: “Türkiye NATO’DAN çıkmalı ve dünya halklarıyl­a barış siyasetine dönmelidir. Sendikalar NATO karşısında­ki suskunluğa son vermelidir. Madrid’de NATO’YA karşı sokağa çıkan sendikalar örnek alınmalı. Tek adam yönetimi Nato’cudur. Millet ittifakı söylemleri­yle ondan da NATO’CU olduğunu ortaya koymuştur. Biz devrimci bir işçi partisiyiz. Kapitalizm­e, emperyaliz­me ve onun savaş örgütü olan NATO’YA bizim iktidarımı­zda yer yoktur!”

 ?? Fotoğrafla­r: AA ??
Fotoğrafla­r: AA
 ?? ??
 ?? İhsan Çaralan caralan@evrensel.net ??
İhsan Çaralan caralan@evrensel.net

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye