‘Sözleşmeyi savunmaktan vazgeçmeyeceğiz’
TÜRKİYE 1 YIL ÖNCE İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN KARARIYLA ÇEKİLDİ
021 yılı, Türkiye’de yaşayan kadınlar ve kadına yönelik şiddetle mücadele alanında çalışan örgütlerin hafızasında bir gece yarısı Cumhurbaşkanı imzasıyla Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesiyle ayrı bir yer buldu. İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için yan yana gelen kadınların sayısı gün geçtikçe arttı. Sözleşme’den çekilme kararının hukuksuz olduğu ve kararın iptali talebiyle açılan davaların bir kısmı Danıştayda bini aşkın kadın avukatın takibiyle görüldü, karar ise 20 Temmuz’dan önce açıklanacak.
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptali üzerine Danıştayda görülen dava sürecini Eşitlik İçin Kadın Platformundan (EŞİK) Gökçeçiçek Ayata değerlendirdi, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararından bu yana kadına yönelik şiddete dair başvurularda kadınların mekanizmalara yaşadığı güvensizliği anlattı.
Sözleşmeden çekilme kararının kadınlar açısından riskli olduğunu belirten EŞİK’TEN Gökçeçiçek Ayata, “Vatandaşı olduğumuz devlet, bir insan hakları sözleşmesinden hukuka aykırı şekilde çıkmaya çalışıyor ve bu süreç eğer bir yüksek mahkeme tarafından onaylanmazsa, dahil olduğumuz bütün insan hakları sözleşmeleri taraf olduğunu gösterir. Bu da insan hakları koruma sistemleri açısından risk oluşturduğu anlamına gelir” dedi.
Ayata, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptali talebiyle açılıp Danıştayda
2görülen davalara dair, “Hukuki zemin dışında yani sadece bir mahkeme salonu olmak dışında da çok ciddi bir eylem alanı ve hukuki aktivizm örneği oldu” diye konuştu. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına karşı kadınların, meslek örgütlerinin, baroların, sendikaların çok ciddi şekilde sürece dahil olduklarını anlatan Ayata “Diş Hekimleri Odasından Sağlık Emekçileri Sendikasına pek çok sendikanın, meslek odasının yine dava açtığını ve sürece dahil olduğunu gördük. Tahminimizden çok daha fazla sayıda bireysel olarak kadının dava açtığını gördük. Bunlar hem dayanışma açısından hem de bazen gözden kaçırdığımız mücadelenin gücünü gösterme açısından da önemli oldu” dedi.
Danıştaydaki sürecin Pınar Gültekin davasında katile ‘haksız tahrik’ indirimi verilmesi kararının çıkmasına engel olamadığı ama bir taraftan Bakanları sorumluluk almak, bu konuda harekete geçilmesi gerektiğini söylemek zorunda bırakmış olduğunun altını çizdi: “Danıştaydaki verilen mücadelenin bu davalara da etkisi olduğunu düşünüyorum. Sadece Danıştay da değil kadınlar her yerde mücadele etmeye devam ediyorlar. Bu sürecin sadece İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili olmadığını, temel hak ve özgürlükler bağlamında bu ülkedeki tüm vatandaşları etkileyen bir süreç olduğunu vurgulamak lazım” diye konuştu.
Ayata, “Biz bundan sonrasında İstanbul Sözleşmesi’nin prosedürel olarak tekrar tarafı olmak adına gerekenlerin yapılması için mücadeleye devam edeceğiz. Bu Sözleşme’yi ve bunun ilkelerini biz savunmaya ve hayata geçirmeye devam edeceğiz. Vazgeçmeyeceğiz” diyerek mücadele vurgusunda bulundu.