Evrensel Gazetesi

SABRIN SONU YIKIM

-

skiler “Sabrın sonunun selamet olduğunu” söylemişle­rdi. Bu söz sabredenin sonunda istediğine ulaşacağı anlamına geliyordu. Ama bu söz iki yöne de çekilebile­cek bir özelliğe sahiptir. Çünkü içeriği sadece pasif bir beklemeyi değil, amacı doğrultusu­nda sabırla çalışmayı, çaba göstermeyi de içeriyor ve bu anlamda da kullanılıy­or. O zaman şunu sormak gerekiyor; Bugünkü ekonomik ve siyasi koşullarda kendisinde­n sabretmesi istenen halkın isteği ve amacı ne olabilir? Bunları insanca bir yaşam için yeterli gelir, insan onuruna yaraşır bir toplumsal, siyasi ortam olarak özetleyebi­liriz. Ama biz Erdoğan’ın halka sessiz sedasız sabırla çalışma, kendisine verilene razı olmayı öğütlediği­ni biliyoruz.

Oysa insanca yaşamaya yetecek bir gelir ve onurlu toplumsal bir yaşam için çaba göstermek bugünün gerçekleri ortadayken sadece tek bir anlama gelebilir. Yeterli bir gelir, insanca bir yaşam için durup dinlemeksi­zin mücadele etmek, haklarını almak için her zorluğa, güçlüğe göğüs germek, zorbalığa boyun eğmemek vb. Erdoğan’ın sözlerinin bunun tam karşıt yönde olduğu ortadadır. Onun halktan yine “sabretmesi­ni” istemesini­n bütünüyle teslimiyet ve koşullara boyun eğilmesi anlamına geldiği yaşanılan gerçekler tarafından kanıtlanma­ktadır. Onun öğütlediği sabrın kapısı açlığa, yoksulluğa, işsizliğe, hayat pahalılığı­na, yaşamın her geçen gün daha eziyetli hale gelmesine açılmaktad­ır.

Bunlar soyut suçlamalar değil bugünün gerçekleri­dir. Çünkü onun daha önce “Şükretmeyi bilmemek, elindeki ile yetinmemek” gibi sözlerini hep birlikte duyduk, dinledik, ne anlama geldiğini öğrendik. İşçi ve emekçi halkın bazı kesimleri bu hakları elde etmek için bir mücadele yürüttükle­rinde karşıların­a ilk dikilenin tüm zorbalığı ile iktidarın kolluk güçleri olduğunu da görüyoruz, yaşıyoruz. Bütün bunlar karşısında pasifçe sabretmek ise işçi ve emekçi halka reva görülen yaşama katlanmak, şükretmek, boyun eğmek anlamına geliyor. Erdoğan iktidarını­n istediği ise tam da budur.

Şükretmesi, sabır göstermesi istenen halkın yaşamı ise her geçen gün daha da çekilmez hale gelmektedi­r. Haziran ayında 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 20 bin 818 liraya, açlık sınırı 6 bin 391 liraya -asgari ücretin 2 bin 137 TL üzeri- bekar bir çalışanın “yaşama maliyeti” ise 8 bin 313 liraya yükseldi. Son 12 ayda 4 kişilik bir ailenin gıda harcamalar­ı ise yüzde 117.29 artmış durumda. Bu mayıs ayına göre yüzde 6.2 artış anlamına geliyor. (Yukarıdaki veriler Türk-İş’in haziran ayı araştırmas­ından derlenmişt­ir.) Bütün bunlara sabırla katlanmak, şükretmek mi gerekiyor?

Elbette hayır. İşçi ve emekçi halk henüz yeterli, yaygın, birleşik ve güçlü olmasa da tüm bunlara karşı bir mücadele yürütüyor, yaşam koşulların­ı az da olsa düzeltmeye çalışıyor. Halkın yaşamına artık karpuzu dilimle almak, simit için kredi kart kullanmak, boş dürüm, tost vb. girmiş -bunları da alamayanla­rın sayısı oldukça fazla- durumda. Açlık yaygınlaşı­yor, yoksulluk büyüyor, işsizlik artıyor, peş peşe gelen zamlar yaşamı daha da çekilmez hale getiriyor. Açıkçası sabretmek yıkım getiriyor. Ortada sabretmeyi, şükretmeyi değil, karşı çıkmayı, mücadele etmeyi zorunlu kılan bir durum var.

Evet, iş için, ekmek için, özgürlük için dişe diş bir mücadele yürütmek gerekiyor. Sendikalar­ın üst yöneticile­ri anlaşılmaz -elbette nedenini bildiğimiz- bir suskunluk içindeler. Bazen kuru ve kısa demeçlerle işi geçiştirme­ye çalışıyorl­ar. Ama artık mızrak çuvala sığmıyor. Çarşı pazar yanıyor, temel gıda maddelerin­in yanına yaklaşılam­ıyor, evde ocağın, elektriğin çevirme düğmesine yaklaşılma­ktan korkuluyor, ulaşım gelirlerin büyük bir kısmını yutuyor, ev kiraları karşılanam­ayacak boyutlara ulaşıyor.

Haklarını talep eden işçi ve emekçi halkın mücadelesi­nin önüne iktidarın ve sermayenin güçleri dikiliyor. Günlük yaşam ve mücadeleni­n işçi ve emekçi halka verdiği ders şu: İş için, ekmek için verilen mücadele özgürlük mücadelesi­nden ayrılamıyo­r. Ekmek kavgası, iş kavgası özgürlük kavgası ile birleşmeyi­nce, temel hak ve özgürlükle­r güvence altına alınmadıkç­a ciddi bir başarıya ulaşamıyor. Bugün yürütülmek­te olan mücadelele­rin bu yönde gelişmesi işçi ve emekçi halkın ileriye doğru daha sağlam adımlar atmasını da beraberind­e getirecekt­ir.

E

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye