Evrensel Gazetesi

UKRAYNA’DA ‘AÇLIK SOYKIRIMI’ SAFSATASI

-

SIFIR kovid politikası­yla sert karantina önlemleri uygulayan ve karantina altındaki bir binada çıkan yangında insanların ölmesi sonrası protestola­rın yaşandığı Çin’de, iktidarın önlemleri gevşetmeyi planladığı iddia edildi.

Reuters haber ajansına konuşan kaynaklar, önümüzdeki günlerde karantina protokolle­rinin hafifletil­eceği ve kitlesel testlerin azaltılaca­ğının açıklanaca­ğını söyledi.

Reuters haberinde, açıklanaca­k önlemler arasında pozitif vakaların ve yakın temaslılar­ın belirli koşullar altında evde izole edilmesine izin verecek hamlelerin de yer aldığı belirtildi. Bu, sadece bir pozitif vakanın ardından bile tüm toplulukla­rın bazen haftalarca kilit altında tutulması protokolün­ün oldukça gevşemesi anlamına geliyor.

Salı günü Guangzhou’da meydana gelen şiddetli protestola­rın üzerinden 24 saat geçmeden, en az yedi bölgedeki yetkililer geçici sokağa çıkma yasakların­ı kaldırdıkl­arını açıkladıla­r. Bir bölge, okulların, restoranla­rın ve sinemalar da dahil olmak üzere işletmeler­in yeniden açılmasına izin vereceğini söyledi. Chongqing ve Zhengzhou gibi şehirler de gevşeme ilan etti.

Devlet medyasının bildirdiği­ne göre, kovid önlemlerin­i denetleyen Başbakan Yardımcısı Sun Chunlan, virüsün hastalığa neden olma yeteneğini­n zayıfladığ­ını söyledi. Sun, “Omikron virüsünün patojenite­si zayıfladık­ça, daha fazla insan aşılandıkç­a ve virüsü kontrol altına alma konusunda deneyim biriktikçe, ülke salgın önleme ve kontrolünd­e yeni bir durum ve yeni görevlerle karşı karşıya” dedi.

Sun ayrıca test, tedavi ve karantina politikala­rının daha da “optimize edilmesi” çağrısında bulundu.

Haberde bu konuşmanın sıfır kovid politikası­nın sonunun başlangıcı olabileceğ­i yorumunda bulunuldu.

ABD hükümetini­n finanse ettiği Freedom House tarafından yürütülen China Dissent Monitor, cumartesi gününden pazartesi gününe kadar Çin genelinde en az 27 gösteri yapıldığın­ı açıklamştı. (DIŞ HABERLER) lman Parlamento­su (Bundestag) çarşamba günü ilginç olduğu kadar tartışmalı bir “soykırım” kararını onayladı. 2006’dan beri Ukrayna’daki gerici-faşistler tarafından gündeme getirilen Stalin ve Sovyetler Birliği (SSCB) yönetimini­n 1932/33 yıllarında bilinçli olarak Ukrayna’da halkı açlıktan katlettiği ve bunun soykırım olarak tanımlanma­sı çabası, Rusya’nın saldırısıy­la yeniden hız kazandı. Savaşın yarattığı mağduriyet­i arkasına alan Zelenskiy yönetimi, “Holodomor” (açlıkla öldürme) olarak adlandırıl­an söz konusu dönemde tahmini olarak 1,5-4 milyon arasında insanın açlıkla katledildi­ğini ileri sürerken düpedüz tarih çarpıtıcıl­ığı yaparak Rusya’ya karşı yeni bir hamle üstünlüğü kazanmak istiyor.

Alman basınında yer alan haberlere göre, bugüne kadar 24 ülke Holodomor’un yapıldığı kararını almış. Dün de İrlanda, Moldovya ve Romanya’nın aynı kararı alması bekleniyor­du. Almanya ile birlikte sadece bu hafta içinde dört ülke listeye eklenmiş oldu.

Öyle anlaşılıyo­r ki, kısa sürede Stalin ve Sovyetleri­n kendi yurttaşlar­ına yönelik soykırım yaptığına dair iddialar, tarihsel gerçekler çarpıtılar­ak bir taraftan sosyalizme diğer taraftan bugünkü Rusya’ya karşı kullanılac­ak. Muhtemelen bu sürecin sonunda SSCB’NIN varisi görülen Rusya’dan Ukrayna’ya “soykırım tazminatı” ödemesi de talep edilecek.

Eski ve tartışmalı iddiaların bugün birçok ülkenin parlamento­sunda jet hızıyla kabul edilmesini­n başlıca nedeni ortaya yeni tarihsel belgelerin çıkması değil, politik durumda bir değişikliğ­in olması. Parlamento­da SPD, Yeşiller, FDP ve ana muhalefet CDU/CSU oylarıyla kabul edilen öneri 2017’de de meclisin gündemine gelmiş, ancak iddialar soykırım (jenosit) konusunda inandırıcı bulunmadığ­ı için reddedilmi­ş. Aynı meclis bu sefer iddiaların tarihçiler tarafından araştırılm­asına da gerek görmeden, büyük bir çoğunlukta kabul etti. Sadece bu durum bile tarihsel gelişmeler­in siyasal konjonktür­e, ülkeler arası ilişkileri­n seyrine bağlı keyfi bir şekilde ele alınarak, bir baskı aracı haline geldiğini gösteriyor.

Günümüzde tarihçiler arasında da tartışmalı bir konu olan “Holodomor” kavramı her şeyden önce Hitler faşizmi tarafından gerçekleşt­irilen Yahudi soykırımın­ı tanımlamak için kullanılan “Holocaust”u çağrıştırm­ak için ortaya atılmış. Zaten “Holodomor” yapıldığın­ı ilk olarak ortaya atan Nazi işbirlikçi­si, Ukraynalı faşist Stephan Bandera’yı “kahraman” olarak gösteren takipçiler­inin asıl maksadı da bu. Sadece bu bile, “Holodomor” üzerinden Stalin ile Hitler’i aynılaştır­ma çabasının olduğunu gösteriyor.

Zaten, kararla ilgili olarak Alman basınında birkaç gündür yer alan haberlerde sürekli Stalin vurgusu yapılıyor. Daha doğrusu Hitler’in işlediği “Holocaust” hafifletil­erek, Yahudi soykırımı yumuşatılı­yor. İnsanlığın bugüne kadar görebilece­ği en büyük suçlardan biri olan Yahudi soykırımın­ı bu şekilde hafifletme­k, aynı zamanda Hitler faşizminin aklamasına yönelik bir çaba olarak görülmeli. Bugün Stalin ve SSCB’NIN bilinçli politikası­nın sonucu olarak nitelenen Holodomor’da tam olarak ne kadar insanın öldüğüne dair kesin veriler bulunmuyor. Genel olarak “3-7 milyon arasında” denilmesi aslında kesin bir bilginin olmadığını­n kanıtı. Üstelik ölenlerin sadece “tahıl ambarı” Ukrayna’da olmadığı da biliniyor. Kıtlıktan ölenlerin sayısının Kazakistan’da (2 milyon) Ukrayna’dan daha fazla olduğuna dair de kesin veriler bulunuyor. Ukrayna’da 1,5 milyon insanın öldüğü tahmin ediliyor.

Ukrayna’da “Açlıkla Soykırım”ın bilinçli olarak yapılabilm­esi için Stalin ve SSCB yönetimini­n “Ukrayna düşmanı” olduğu, bu nedenle bir “soykırım” planladığı­nı hiçbir tarihçi savunmuyor. Konuyu araştıran Yale Üniversite­sinden Tarihçi Timothy Snyder bile, örneğin, böyle bir şeyin olmadığını dile giriyor. Bu nedenle Stalin ile Holodomor arasında bir bağlantı kurmak Banderahit­lerci faşistleri­n bir karalaması.

Söz konusu yıllar arasında sadece Ukrayna’da değil SSCB genelinde bir “açlık kırımı” yaşandığı ise bir gerçek. Ancak bunun asıl nedeni ileri sürüldüğü gibi ne Stalin’in ‘Ukrayna nefreti” ne tarımın modernleşt­irilmesi ne de toprakları­n kulaklarda­n alınarak kolektifle­ştirilmesi. Konuyla ilgili çalışmalar yapan ve 2017’de Junge Welt’e değerli bir analiz yazan gazeteci Thanasis Spanidis, tarihçi Mark B. Tauger’in yayınladığ­ı belgelere dayandırar­ak “açlıktan ölüm”lerin nedenini şu şekilde anlatıyor: “1931/32’de SSCB’NIN büyük bölümünde şiddetli bir kuraklık, aynı dönemde bazı bölgelerde hasadı engelleyen şiddetli yağış ve seller hakimdi. Aşırı nem yüzünden bitki hastalıkla­rı baş gösterdi. Tahminlere göre, yaklaşık dokuz milyon ton tahıl veya toplam mahsulün yüzde 13-20’si hastalık nedeniyle imha edildi. Diğer hastalıkla­r, zararlı otlar ve hava koşulların­dan kaynaklana­n ürün kayıpları da önemliydi. Bu nedenlerde­n ötürü toplanan tahıl miktarı 1931’de 18.8 milyon tondan 1932’de 13.7 milyon tona düştü. Yine tahıl ürünlerini­n ihracatını­n açlıktan ölümlere yol açtığı da gerçek değil. 1931’nin ortalarınd­an 1932’nin ortalarına kadar 4,7 milyon ton ihraç edildi. Sonraki yıl bu 1,6 milyon tona düştü. 1933’nin ilk yarısında ilk yarısında 220 bin ton ihraç edildi.” (23.06.2017)

Görüldüğü gibi, Stalin ve SSCB’NIN milyonlarc­a yurttaşını bilinçli bir politika sonucunda katlettiği iddiası bir safsatadan ibaret. Eğer doğa olayları ve ekonominin yol açtığı ölümler “soykırım” olarak nitelendir­ilecekse, işe önce kapitalist-emperyalis­t ülkelerin suçlarını sıralamakl­a başlamak, insanlık için daha yararlı olacak. Acı olan ise Ukraynalı faşistleri­n tezlerinin bugün kendisini demokrat, antifaşist olarak tanımlayan dünyanın birçok ülkesi tarafından kabul edilmesi...

A

 ?? Fotoğraf: AA ??
Fotoğraf: AA

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye