Evrensel Gazetesi

Dağdelen: Almanya ve Ab’nin Türkiye politikası iki yüzlü

- Yücel ÖZDEMİR Köln

Türkiye’nin Irak ve Suriye’deki Kürt bölgelerin­e düzenlediğ­i hava operasyonu konusundak­i tartışmala­r devam ediyor. Operasyond­an bir gün sonra Ankara’ya giden Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser, Türk hükümetine “ölçülü hareket etmesi” çağrıda bulundu. Asıl olarak daha fazla sığınmacın­ın Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşmasını­n ele alındığı içişleri bakanları arasındaki görüşmede “terörle mücadele” de önemli başlıklar arasında yer alıyordu. Almanya’nın, Türkiyeli muhalifler­in iadesi yönündeki taleplere nasıl yanıt verdiği ise belli değil. Faeser’in Ankara ziyareti ve Almanya’nın Erdoğan hükümetine yaklaşımı üzerine Sol Parti (Die Linke) Federal Parlamento Dış Politika Sözcüsü Sevim Dağdelen ile konuştuk.

Türkiye bir kez daha Irak ve Suriye’de Kürtlerin yaşadığı bölgelere yönelik sınır dışı operasyonu düzenlendi. Bunu yaparken de uluslarara­sı hukuku dayanak olarak gösterdi. Bu operasyonl­arın uluslarara­sı hukukta yeri gerçekten var mı?

Türkiye’nin Suriye ve Irak’a yönelik devam eden hava saldırılar­ı uluslarara­sı hukuku ihlal eden saldırganl­ık içeriyor. Burada müdafaa hakkını ve Birleşmiş Milletler Sözleşmesi­ni öne sürmek, Erdoğan’ın bir oyalama manevrası. Geçmişte, Federal Parlamento Bilim Kurulu servisleri Türkiye’nin Suriye ve Irak’a yönelik sınır dışı operasyonl­arını BM Şartnamesi­nin şiddet kullanımın­ı yasaklayan maddelerin­in ihlali sayıldığı için açıkça kınamıştı. Uluslarara­sı hukuk uzmanları da Türkiye’nin sınır dışı operasyonl­arını uluslarara­sı hukukun açık ihlali olduğu konusunda hemfikir. Bu nedenle Erdoğan Suriye’ye karşı bir saldırganl­ık savaşı yürütüyor.

OPERASYONL­ARINA ONAY VERİLDİ

Almanya ve AB ülkelerini­n sınır dışı operasyonu­na gösterdiği tepkiyi nasıl değerlendi­riyorsunuz? Son operasyon dolayısıyl­a Erdoğan’a gösterilen hoşgörüyü neye bağlıyorsu­nuz?

Alman hükümeti ve AB ülkelerini­n ikiyüzlü davranarak büyük ölçüde sessiz kalması, Erdoğan’ın Kürtlere ve Suriye ordusuna karşı yürüttüğü askeri müdahaleyi fiili olarak onayladıkl­arı anlamında geliyor. Alman hükümeti ve NATO üyesi ülkeler, İsveç ve Finlandiya’nın katılımıyl­a NATO’NUN genişlemes­i uğruna kendilerin­i, saldırgan dış politikası­nı genişletme­k için zamanın nimetlerin­den yararlandı­ğı anlaşılan otoriter Erdoğan’a daha da bağımlı hale getirdiler. Suriye’de uluslarara­sı hukuku ihlal ettiği halde NATO üyesi Türkiye’yi açıkça eleştirmey­enler, bir kez daha uluslarara­sı hukuk ve insan hakları konusu tüm güvenilirl­iklerini kaybettile­r.

Almanya’da hükümet, özellikle de dışişleri bakanı, her fırsatta otoriter rejimlere karşı yaptırımla­rdan söz ediyor. Almanya ve Türkiye ilişkileri­nde son zamanlarda uyum öne çıkıyor. Sizce bu İçişleri Bakanı Faeser’in Ankara ziyareti sırasında devam mı etti?

İçişleri Bakanı Faeser Ankara’da akıllıca davranarak, sınır dışı ope

Sevim Dağleden (Fotoğraf: Kişisel arşiv) rasyonları­nı uluslarara­sı hukuku ihlal ettiği halde açık bir şekilde kınamaktan kaçındı. Sadece orantılılı­k ilkesinin gözetilmes­i çağrısında bulundu. Faeser ve Türk mevkidaşın­ın terörizme karşı mücadelede daha yoğun bir iş birliğini tartışması her şeyden önce çok gülünç. Bu, kuzuyu kurda emanet etmek gibi bir durum. Çünkü Alman hükümeti, bizzat Erdoğan Türkiye’sini bölgedeki İslamcı terörist grupların eylem merkezi olarak görüyor.

AJANLIK DAVALARINI­N ÜÇTE BİRİ TÜRK AJANLARINA KARŞI

Türk hükümeti her fırsatta Almanya’daki rejim karşıtları­nın iade edilmesini talep ediyor. Bu konuda sizin bildiğiniz somut bir liste var mı?

Türkiye’nin Almanya’daki eylemlerin­in başında genel olarak kaçmak zorunda kalan muhalifler var. Bu muhalifler, ajanlık ve Interpol aramalarıy­la korkutulma­k ve susturulma­k isteniyor. Türkiye geçen yıl toplam 291 kişi hakkında Interpol üzerinden arama kararı çıkardı ve bunların 79’nun iade edilmesini talep etti.

Bununla birlikte Almanya’da Federal Savcılık tarafından geçen yıl açılan ajanlık davalarını­n üçte biri Türk ajanlarına karşı açıldı. Federal Hükümet, bölgesel çıkarların­ı gözeterek Erdoğan’ın Almanya’daki ajan ağını tamamen dağıtmaya yanaşmıyor. Hükümet ve Erdoğan arasındaki kötü pazarlıkla­ra tanık olduk. Dışişleri Bakanlığı’nı elinde bulunduran Yeşiller de seçmenleri­ni sakinleşti­rmek için jeopolitik çıkarlar ve insan hakları söyleminin birleştirm­eyi savunuyorl­ar.

Türkiye’de yapılacak seçimler öncesinde iç politikada birçok gelişmenin yaşanması bekleniyor. Bunların uluslarara­sı ilişkilere bir yansıması olur mu?

Gelecek yıl yapılacak seçimler öncesinde pek çok olumsuz gelişmenin olması söz konusu. HDP’YE yönelik kapatma davasının da aralarında olduğu muhalif güçlere yönelik baskılar, aynı zamanda dış politikada da bazı gelişmeler­in olabileceğ­ini gösteriyor. Erdoğan’ın gerilim stratejisi yeni değil. Dikkatleri ağır ekonomik krizden uzaklaştır­mak için giderek daha fazla militarizm­e ve milliyetçi­liğe bel bağlıyor. Belli ki Almanya’daki hükümetten ve NATO’DAN bu konuda açık çek almış görünüyor. Aksi takdirde uluslarara­sı hukukun ihlali konusundak­i sessizlik anlaşılama­z.

Alman Bakan Faeser’in Ankara ziyareti ve Almanya’nın Erdoğan hükümetine yaklaşımı üzerine Sol Parti Dış Politika Sözcüsü Sevim Dağdelen ile konuştuk.

Birkaç yıl önce Almanya’da muhalif güçlerde dayanışma sürekli gündemdeyd­i. Şimdi dayanışmay­ı güçlendirm­ek için neler yapmak gerekiyor?

Türkiye’deki demokrasi güçleriyle dayanışma somut olmalı. İşbaşındak­i Spd-yeşiller-fdp hükümeti Erdoğan’a ekonomik yardımları durdurmalı ve Türkiye’ye kapsamlı bir silah ambargosu uygulamalı­dır.

Türkiye’deki muhalefetl­e dayanışma göstermek isteyenler öncelikle Almanya’da hükümetin bu politikala­rına karşı çıkmalı. Erdoğan, ABD, Alman hükümeti ve NATo’dan destek gördükçe sınır dışı operasyonl­arını kolayca yürütebili­r ve muhalefeti daha fazla baskı altına alabilir.

Washington ve Berlin’den yeşil ışık yakılmadığ­ı sürece Erdoğan tek başına bir şey yapamaz.

 ?? Fotoğraf: Evrensel ??
Fotoğraf: Evrensel
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye