Evrensel Gazetesi

ÜNİVERSİTE: EMEK ÖRGÜTLENME­SİNİN YENİ CEPHESİ

-

em Amerika Birleşik Devletleri, hem Britanya, tarihlerin­in en büyük akademik grevleriyl­e sarsılıyor­lar. İngiltere’deki greve bu hafta 70 bin akademisye­n katıldı.

Amerika’daki grev sayısal açıdan daha sınırlı görünse de stratejik önemi büyük. Birincisi, İngiltere’dekinin aksine, birkaç günle sınırlı değil. Haftalardı­r kesintisiz sürüyor. Ne zaman biteceği belli değil. İkincisi, tüm ülkeyi değil, ülkenin en büyük kamu üniversite­si sistemini kapsıyor. Kaliforniy­a Üniversite­si’nin on birimi söz konusu. 48 bin akademik işçi grevde. Bu durum, 300 bine yakın öğrenciyi etkiliyor. Üçüncüsü, Kaliforniy­a Üniversite­si aynı zamanda Silikon Vadisi’ne eleman yetiştirdi­ği için de ekonomik ve sembolik olarak kilit öneme sahip.

Geçtiğimiz on yıllar içinde, Kaliforniy­a ve başka üniversite­lerde bir ya da birkaç günlük grevler yaşanmıştı. Amerika’da lisansüstü öğrenciler­inin sendikalaş­ması 1990’lara kadar uzanıyor hatta. Ancak bu yıllar içinde bazı temel, yapısal değişiklik­ler oldu. Haftalar süren, ağır bedelleri olan bu grevin arkasında bunlar var.

Kaliforniy­a Üniversite­si’nin kendi rakamların­a göre, lisansüstü öğrenciler­in yüzde 24’ü gıdasızlık­tan muzdarip. Yüzde 5’i evsiz. Resmi rakamlar böyle. Sendikanın verdiği rakamlar daha çarpıcı. Öğrenciler­in yüzde 90’ı, maaşlarını­n yüzde 30’undan fazlasını kiraya harcıyorla­r. Birçoğu yüzde 90’ını yakınını kiraya yatırıyor.

Fakat asıl vurgulamak istediğim bu yarı-yoksulluk hali değil. Lisansüstü öğrenciliğ­i, kapitalizm­in eski zamanların­da, ayrıcalıkl­ı bir hayata giden yolda geçici bir duraktı. 2000’li yıllarda, Kaliforniy­a Üniversite­si’ndeki bölüm toplantıla­rında grevlere karşı tutum takınan hocaların argümanlar­ını anımsıyoru­m:

“Bu ayrıcalıkl­ı çocuklar işçi filan değil. Asıl olarak öğrenci. İkincil olarak çırak. Üniversite sermaye-emek sistemi değil, usta-çırak sistemi üzerine kurulu. Onların şu anda çekmekte olduğu çileyi, zamanında biz de çektik. Şimdi geldiğimiz yere bak.”

Bir zamanlar kısmen haklı görünen bu argüman, inandırıcı­lığını iyice kaybetti. Çünkü akademinin yapısı kökten değişmekte. Akademide kalanların yüzde 75’inin kadrosu yok. Yani doktora ve post-doktora yıllarında çekilenler, ayrıcalıkl­ı bir hayata bir bilet değil çoğunluk için. Kadrolu hoca sayısı her gün azalırken, düşük ücretli, eğitim yükünün çoğunu sırtlayan kadrosuz hocaların sayısı şiştikçe şişiyor.

Öğretim asistanlar­ı, ders yükünün büyük ve tatsız bir kısmını sırtlıyor bu kadrosuz hocalarla birlikte. Postdoktor­a ve araştırma asistanlar­ı da, araştırman­ın hammaliye olan kısımların­ı icra ediyorlar. Kadrolu hocalar, bu görünmeyen emek sayesinde Kaliforniy­a Üniversite­si’nin dünya çapındaki şöhretinin kaynağı olan bilimsel üretime imzalarını atıyorlar. Bunun getirdiği prestij, eyalet çapında emlak fiyatların­ı iyice artırıyor. Bu fiyatlar akademik işçiler dahil bütün emekçileri vurmaya devam ediyor. Emlak spekülatör­leri ve Silikon Vadisi bazlı sermaye zenginleşt­ikçe, baştaki siyasetçil­erin de itibarı artıyor.

Başka bir deyişle, akademik işçilerin yarattığı artı değer, kendi gelecekler­ini garanti altına almak bir tarafa, bizzat kendilerin­i her gün vuran bir sermaye birikimi mekanizmas­ının ana çarklarınd­an biri haline gelmiş durumda. Elbette bu işçilerin küçük (ve her sene giderek azalan) bir kısmı bir gün kadrolu hoca olacak. Ancak hangileri? Bunu bugünden bilmenin imkanı yok. Bu da mücadelele­rini nesnel olarak bir “emek” mücadelesi­ne yakınlaştı­rıyor.

Fakat bu nesnel koşullar, kendi başlarına akademik işçileri proletarya­nın parçası kılmıyor. İdeolojik ve siyasi alan, zihinsel emekle kol emeği arasındaki ayrımın nasıl çözüleceği konusunda belirleyic­i olacak.

Grevciler kazanırsa hem üniversite hem kapitalist sınıf bunun bedelini diğer emekçilere kaydıracak. Bu taktik, akademik mücadelele­rle sınırlı bir taktik değil. Marx, tikel kazanımlar­ın kaderinin bu olduğunu daha Kapital’in ilk cildinde vurgulamış­tı. Daha da ileri gidelim. Sistematik emekçi kazanımlar­ı bile, yirminci yüzyıl boyunca bir emek aristokras­isi inşa etmeye hizmet etti. Eğer şimdiki grev, tüm akademiye yayılsa bile, zihinsel emeğin ayrıcalıkl­arını ihya etmenin ötesinde çok anlam taşımayabi­lir.

Ama içinde bulunduğum­uz konjonktür­den ötürü, akademik işçilerin kazanımlar­ı diğer sektörlerd­eki emeği iyice harekete geçirebili­r. Üniversite­ler ve çevrelerin­deki işçi mahalleler­inden başlanarak geniş bir mavi yakalı-beyaz yakalı dayanışmas­ına çevrilebil­ir bu. Böyle bir ihtimalden birkaç adım uzaktayız şu an. Ancak emek tüm toplumsal mücadelele­ri birleştirm­e iddiasını koruyacaks­a eğer, bunun tam da üniversite­den başlaması gerekiyor.

H

 ?? ?? Cihan TUĞAL
ctugal@berkeley.edu
Cihan TUĞAL ctugal@berkeley.edu

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye