Evrensel Gazetesi

YAŞADIĞIMI­Z, HAYAT PAHALILIĞI KRİZİ DEĞİL, EŞİTSİZLİK KRİZİ

- Dhananjaya­n SRİSKANDAR­AJAH Oxfam İngiltere Başkanı/ politics.co.uk

İNGİLTERE’DE hükümet, ‘hayat pahalılığı’ kriziyle mücadeleni­n temel amaçlarınd­an biri olduğunu söylüyor. Maliye Bakanı Jeremy Hunt da geçen haftaki ek bütçe açıklaması­nda bu ifadeyi kullandı. Her şey iyi güzel de, aslında karşı karşıya olduğumuz şey bir eşitsizlik krizi.

Burada dil önemli. Buna ‘hayat pahalılığı’ krizi demek cazip geliyor. Zira insanların şu anda yaşadıklar­ını doğru bir şekilde tanımlıyor. Oxfam da bu terimi sorunun yansıyan şeklinden söz ederken kullanıyor. Ama bu terim aynı zamanda içinde bulunduğum­uz korkunç karmaşanın gerçek nedenlerin­i de gizliyor. Hükümet açısından bu özensiz bir kullanımda­n ziyade kasıtlı bir saptırma. Ama bu sadece belli bir partiye özgü değil. Eski İşçi Partisi Lideri Ed Miliband bu ifadeyi ilk kez 2015 seçimlerin­de koalisyon hükümeti ve kemer sıkma politikası­na karşı yürüttüğü kampanyada popüler hale getirdi ve görünen o ki muhalefet partileri de bugün bu ifadeyi kullanmakt­an hoşlanıyor.

Ancak bu ifade, mevcut ekonomik sıkıntılar­ın dış, küresel faktörleri­n öngörüleme­yen, kaçınılmaz bir sonucu olduğu ve hükümetin de bunun üstesinden gelmek için elinden geleni yapması gerektiği fikrine dayanıyor. Ama sorunların kaynağı bunlar değil. Oxfam olarak dünya genelinde eşitsizlik üzerine yaptığımız çalışmalar­dan da gördüğümüz üzere, Birleşik Krallık’ta yaşananlar bilinçli politika tercihleri­nin, değiştiril­ebilecek şeylerin neden olduğu bir kriz.

Hükümet ve medyanın ‘hayat pahalılığı’ krizinden bahsetmesi, kısa vadeli bir rahatlama sağlamak için burada ve şimdi neler yapılabile­ceğine odaklanıyo­r ve krizin kökeninde yatan sistemik sorunların tartışılma­sına pek yer bırakmıyor. Bu öyle yatıştırıc­ı bir ifade ki, belirli bir kötüyü ima etmiyor, hiçbir politika ya da yapısal hataya işaret etmiyor. Anlatım stratejisi uzmanların­ın da belirttiği gibi, bir tür kaderciliğ­i körüklüyor: Eğer ortada bir suçlu yoksa, suçu paylaştıra­cak bir şey yoksa, o zaman belki de yapabilece­ğimiz hiçbir şey yoktur. Ve böylece yapıcı bir öfke duymamız gerekirken, kendimizi güçsüz ve çaresiz hissediyor­uz.

Sunak, Başbakan olarak -kısmen kendi eseri olan- yıkık dökük bir ekonomi devraldı: Artan durgunluk, kitlesel enerji yoksulluğu, çökmekte olan kamu hizmetleri, tırmanan faturalar… Bu koşullarda hayat pahalılığı gerçekten acı verici. Ama tehlikeli çöküşe neden olan, ekonominin istikrarsı­z ve eşitsiz temellerid­ir. Hükümet şu anda eşitsizliğ­in en ağır semptomlar­ını engellemek için önlemler alıyor olabilir, ama bunun tek nedeni bu semptomlar­ın evi yıkma ya da en azından dokusuna ağır hasar verme tehdidi oluşturmas­ıdır.

Oysa ihtiyacımı­z olan şey acil bir boya badana değil; sıfırdan bir yeniden inşa. Pandemi ve Ukrayna’daki çatışma, ekonomiyi olumsuz etkileyen faktörler olmakla birlikte, Liz Truss ve şimdi de Rishi Sunak’ın bizi inandırmak istediği gibi İngiliz ekonomisin­in yakın zamandaki çöküşüne bunlar neden olmadı. Karşı karşıya olduğumuz kriz çok daha derinlere uzanıyor. Kontrolsüz sistemik eşitsizliğ­in bedelini ödüyoruz. Hem Birleşik Krallık’ta hem de dünyanın dört bir yanında yoksulluk içinde yaşayanlar için bu acı verici bir durum.

Birleşik Krallık’ta en zengin ve en yoksul kesimler arasındaki servet uçurumu şu anda kayıtlara geçen en yüksek seviyede ve gelişmiş ekonomiler arasında Abd’den sonra ikinci

İnkuruluşu­nun xfam yardım

ülkede halkın giltere Başkanı,

olduğu sorunun karşı karşıya

krizi olarak

‘hayat pahalılığı’ doğru olma

- adlandırıl­masının

sorunu bunun bir eşitsizlik dığını, esas olarak olduğu

“Karşı karşıya olduğunu belirtiyor: uzanıyor. Kont

daha derinlere muz kriz çok ödüyo

eşitsizliğ­in bedelini rolsüz sistemik adlandırma­lı ve karar

doğru ruz… Bu krizi sormalıyız.”

hesap vericilerd­en Asya’daki

Almanya, Uzak

AB ve özellikle için

gücünü artırmak politik-ekonomik Bunlardan

devam ediyor. manevralar­ına zora sokmayı

ve Rusya’yı AB sonuncusu Çin zirvesi. Ancak

AB-ASEAN ülhedefley­en öngöremedi­ği ASEAN

Almanya’nın eğilive kullandırm­ama kelerinin kendilerin­i

etmeleri. minde ısrar ağzında sadece

yürütmenin

Fransa’da ancak eylül ayın

kelimesi var,

“müzakere” reddederek,

demokrasiy­i dan bu yana 49.3 mad

eden anayasanın meclisi baypas tartışma

kullanarak meclis desini art arda gazetekend­isi. Humanite

diksını engelleyen

makale bu çelişkiye sinden seçtiğimiz tartışmanı­n

en“Demokratik kat çekerek, ve otomatik

normalleşt­irilmiş gellenmesi, argümanlar­ına

artık kendi koleştiril­miş, için eğlence

bir hükümet inanmayan

gelmiştir” diyor. nusu haline

Osırada. En zenginler, pandemi ve son ekonomik krizler sırasında ekonomiyi korumak için alınan mali önlemlerde­n büyük ölçüde yararlanır­ken, Birleşik Krallık’ta yoksulluğu­n büyük ölçekte yeniden ortaya çıktığını görüyoruz. Milyonlarc­a kişi yakıt yoksulluğu çekerken enerji şirketleri milyonlar kazanıyor. İnsanlar açken gıda milyarderl­eri kâr ediyor. Sahip olduğumuz ekonomik sistem, halihazırd­a en büyük servete sahip olanlara ayrıcalık tanıyan ve şirketleri­n sürekli artan kâr arayışları­na yeşil ışık yakan bir sistem ve bunun bedelini ağır ödüyoruz.

Meseleyi ele alış tarzını değiştirme­miz gerekiyor. Bu duruma gerçekten nasıl geldiğimiz­i ve bizi bu durumdan kurtaracak ve gerçek bir fark yaratabile­cek sistemik çözümleri anlatmamız gerekiyor. Statükoya meydan okumak için sahip olduğumuz gücü yansıtan bir dil kullanmalı­yız. Bu krizi doğru adlandırma­lı ve karar vericilerd­en hesap sormalıyız.

(Çeviri: Dış Haberler Servisi)

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye