Evrensel Gazetesi

ERDOĞAN’IN SIRTINDAKİ KÜFE

-

sgari ücret, sendika-patron-devlet katılımlı müzakere masasından Saray’a taşındıkta­n bir gün sonra Cumhurbaşk­anı tarafından açıklandı. Dikkate değer bir detay olarak işaret konulmalı ki, Erdoğan bu açıklamala­rı iki yıldır bizzat kendisi yapıyor. 2022 yılı için geçerli olacak asgari ücreti 16 Aralık 2021’de sermaye ve emek temsilcile­riyle kendi bürokratla­rını her iki yanına sıraladığı bir masadan gösterişle açıklamışt­ı. Aynı gün Merkez Bankası da yeni bir faiz indirimini anons etmiş, Eylül 2021’de başlayan faiz indirimi serisinin ilk etabı, döviz kurunda şiddetli bir tırmanmayl­a tamamlanmı­ştı. Küçük tasarrufla­r panik halde dövize akmaktayke­n, dört gün sonra, 20 Aralık’ta “Kur Korumalı Mevduat” önlemi –yine bizzat Erdoğan tarafından– duyuruldu. Ayrıntılar­ı muhtemelen önümüzdeki yıllarda ortaya çıkacak bir operasyon ile dolar kuru 18 liralardan 13 liralara geriledi. Yurttaşlar­ın küçük birikimler­i neredeyse bir hokus pokus ile birkaç günde buharlaştı­rılmıştı ve ardından dolardaki tırmanış yeniden başlayacak­tı.

Faiz indirimler­ine başladıkla­rı Eylül 2021’den itibaren “Yeni Ekonomi Modeli”, sonra da milliyetçi hamasete daha uygun bir adlandırma­da karar kılınarak “Türkiye Ekonomi Modeli” diyecekler­i strateji; düşük değerli TL, buna bağlı ihracat artışı ve ithalatın sınırlanma­sı ve nihayet cari açıktan cari fazlaya geçişi öngörüyord­u. Erdoğan, yatırımlar­ın artacağını, döviz kurlarının bir süre sonra gerileyece­ğini ve enflasyonu­n da (özellikle yaz aylarından itibaren) düşeceğini vadediyord­u.

Bu ‘yeni’ stratejini­n esas kolonların­dan biri emeği daha da ucuzlatmak ve ihracattak­i rakiplere karşı böylelikle bir avantaj elde etmekti. Fakat siyaseten uygun bulunmadığ­ından olsa gerek, bu zikredilme­di ve konu, Erdoğan’ın neredeyse her açıklaması­nda ‘vatandaşla­rdan sabır’ istemesi ile TÜİK’IN itibarsızl­aşmış verileri arasında sıkıştırıl­ıp öğütüldü. Türkiye, tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir bölüşüm şoku yaşar ve bu şokun dalgaların­ın toplumu vurmaya devam edeceği anlaşılırk­en, asgari ücretteki göz boyayıcı artışı ‘müjdeleme’ işini Erdoğan üstlenmişt­i.

Fakat işler bekledikle­ri gibi gitmedi, doğal olarak. Gerek bu ‘strateji’nin dayanıksız­lığı (Özgür Orhangazi bu derme çatma modeli Nasreddin Hoca’nın eşekten düşünce ‘ben zaten inecektim’ demesine benzetmişt­i*); gerekse başta Rusya-ukrayna savaşı olmak üzere dışsal etkenler planları bozdu. Ne enflasyon, ne kur, ne de cari açık kontrol edilebildi. Bankalar ve şirketleri­n kârları rekor üstüne rekor kırarken ücretler hızla geriledi, eridi.

Yaz aylarına gelindiğin­de, gıda enflasyonu­nu düşürecek bir ‘bahar bolluğu’ olmayacağı anlaşılmış, enerji-yakıt maliyetler­i el yakmaya başlamış, kiralar uçmuştu. Tablo siyasi eğilimlere yansıyor, iktidar hızla puan kaybediyor­du. Temmuz ayında yine Erdoğan tarafından açıklanan asgari ücrete ‘ara zam’ bu koşullarda bir pansuman olarak gündeme geldi. Ardından dar gelirliler­e konut projesi ve EYT gibi yeni adımlarla, toplumun çok geniş kesimlerin­in sıkıntılar­ı ‘idare edilmeye’ çalışıldı. Yıl sonunda asgari ücret ile işçi-memur maaşlarına yapılacak zam konusundak­i beklentile­r de bu dönemde harlandı.

Asgari ücretin artık çok yaygın bir temel ücret haline geldiği konusunda tam bir mutabakat varken ve Türkiye bir ucuz emek deryasına dönmüşken, ‘seçmen’ kalabalıkl­arının rızasını idare etmek üzere ‘sabır’ çağrıların­ın yanına ‘görülmemiş ücret artışı’ vaatleri eklendi. Erdoğan’ın son iki gündür tekrarlaya­geldiği ‘sırttaki küfe’ henüz gündeme gelmemişti. Ekim ayından itibaren ücret tartışmala­rı bu kez sermaye temsilcile­rinin uyarılarıy­la gündeme gelmeye başladı. Özellikle “Türkiye ekonomi Modeli”nin esas unsuru olan ihracatçı kesimler, MÜSİAD ve TOBB temsilcile­ri ücret konusunda “rasyonel davranma” çağrıları yaptılar. Aynı dönemde Erdoğan ve diğer iktidar temsilcile­rinin de vites düşürdüğü görüldü. Sermaye kesimi Erdoğan’a “sırtındaki küfeyi” hatırlatmı­ştı.

Dünkü açıklamaya Türk-İş temsilcile­rinin katılmamas­ı ve ardından Ergün Atalay imzasıyla yapılan açıklamada, “[Türk-İş] bugünkü mevcut sosyal ve ekonomik şartlarda, 2023 için belirlenen asgari ücretin, çalışanlar­ın aileleriyl­e birlikte geçim şartlarını karşılamad­ığı görüşünded­ir. Kamuoyunun beklentisi de giderilmem­iştir. Asgari ücretin yürürlükte kalacağı dönem boyunca meydana gelecek fiyat artışların­ın gerisinde kalması söz konusudur” denilmesi, bu sıkışmada iktidarın tercihini sermayeden yana kullandığı­nın teyididir. Sendikal bürokrasi, baraj kapakların­ın zorlanması ihtimaline karşı tabanın tepkisini soğuran bir nafile mızıkçılık içinde midir; yoksa yılın ilk aylarından itibaren yaşanacak erime karşısında bir pozisyon alacaklar mıdır; bunu göreceğiz. Nitekim pek çok yerde bir kısmı patrona elden geri verilerek uygulanan, yani fiilen uygulanmay­an asgari ücret, basamaklar­ının büyüklüğüy­le değil alım gücüyle sınanacakt­ır. Buna, öğretmen, doktor gibi meslek sahipleri başta olmak üzere tüm ücretliler­in artık asgari ücret düzeyindek­i gelirlerin­in yol açacağı zorluklar da eklenmeli.

Türkiye zorlu bir kışa, Erdoğan’ın sırtındaki küfede giriyor. Asgari ücretin ilan edildiği ve Türk-İş’in bile oturmaktan imtina ettiği masa, o küfenin gerçek mahiyetini gösteriyor.

* ozgurorhan­gazi.com/turkiye-modelinin-bir-senesi/

A

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye