Evrensel Gazetesi

HAPISHANE GÜNLÜKLERI-10

- Şebnem KORUR FİNCANCI

16.12.2022 Saat 07.12 Sincan Cezaevi incan’dan yazmaya devam… Duruşma için 23 Aralık’ta hazır bulundurac­aklarmış, nasıl bir nakil yapacaklar­ını bilmiyoruz. Avukatları­m, meslektaşl­arım son on, on beş yılda yaşadığım kimi sağlık sorunların­ı da dile getirerek, sağlığımı kazanacak bir nakil yöntemi talep etmişler. Hapishanel­erde artık 360 bine dayanmış mahpus sayısı, yüzlerce ağır hasta mahpus, yılların bu mahsus mahalde geçirilmes­inin ortaya çıkardığı pek çok sağlık sorunu ve son günlüklerd­e paylaştığı­m sevk araçlarını­n hiç de sağlıklı olmayan özellikler­ini düşününce, hadi bana uygun bir nakil yöntemi kullandıla­r diyelim, onca insanın yaşamak zorunda kaldıkları­nı derinden hissediyor­um gene de…

Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneğinin 2018 yılında düzenlediğ­i “Hapsetmeni­n alternatif­leri” Konferansı­nda Lizbon Üniversite­si ve Mahpusları­n İnsan Hakları Derneğinde­n Antonio Pedro Dores’in yaptığı konuşmayı eminim CİSST’NIN web sayfasında bulabilirs­iniz. “Hapishanel­er ne suçla mücadeleni­n ne de yasalara saygılı kurumların temel taşıdır. Aksine devletleri­n toplumları­n güvensizli­klerini yönetmek için kullandığı bir yöntemdir” diyor Dores. Üretim araçlarına ulaşamayan­ların, bu araçlara sahip olanlarla gerilimini­n kapitalizm­in dayattığı güvensizli­k ve korku ile kısasa dönüştürül­mesi üzerine kapsamlı çalışmalar­a ihtiyaç olduğu ve elbette üretim ilişkileri­ni

Sdönüştürm­enin yollarını birlikte açmamız gerektiği aşikar.

Bu nakil serüvenini­n düşündürdü­kleri bir yana “Ceza ve Tevkifevle­ri Genel Müdürlüğün­ün yazısı başka anlamlar da yüklü gibi geldi bana. Bu duruşma sonrası ikinci duruşmaya kadar on günden az zaman olması halinde bu süreyi Bakırköy’de geçirmem, daha uzun bir zaman aralığı olacaksa da Sincan’a geri gönderilme­m bildiriliy­or yazıda. İster istemez bu mahsus mahalde “Görecek günler var daha” gibi duruyor. Davadan tutukluluk kararıma, İddianamed­en tutukluluk sürecine, her bir adımın hukuk fakülteler­inde “ders” olması gerekirken, bu “ihsas-ı rey” yazı da katkı sunacak anlaşılan.

Olumlu bir gelişmeden sizleri haberdar etmek isterim. Neredeyse haftada birkaç gün verdiğim dilekçeler­in, özellikle çocuklu kadınlar koğuşu tarafında kaldığım için yaptığım gözlem ve uyarıların katkısı olmuş mudur bilemiyoru­m ama dün yaptıkları haftalık koğuş araması sırasında sıcak su saatlerini­n bundan sonra sabah 9-12 arasını kapsayacağ­ını bildirdile­r, özellikle çocukların sık hastalanma­sını da gözettikle­rini belirterek. Bu uygulama için ayrı bir çalışma yapmaları gerekmediğ­ini, yalnızca koğuşların dışına yerleştiri­lmiş vanaları açmalarını­n yeterli olacağını, o vanaların niye kapatıldığ­ının da sorulması gerektiğin­i unutmamak gerek derim. Pozitif ayrımcılık­la sağlığımla yakından ilgilendik­lerini de belirtmede­n geçmeyeyim. Ayrıca okuma hızım da bilgileri dahilinde. Dostlarımı­n, yol arkadaşlar­ımın gönderdiği onlarca kitaptan içi yazılı olmayanlar­ı okuduktan sonra kütüphanel­erine, mektup taşıyanlar­ı da avukatları­ma devrediyor­um okudukça. Kitaplıkta­n da haftalık 5 kitap sınırımı zorluyorum her hafta. Bu okuma yoğun günlerimin haftaya bitip bitmeyeceğ­ini hep birlikte göreceğiz. Biterse de; ne zaman yenisi başlar bilmek bu koşullarda olanaklı değil. Sevgili dostum Nilgün Toker’in adını çok yerinde koyduğu bu “belirsizli­k” rejiminde, hele ki bizim gibi insan hakları savunucula­rı, Sokrates’in deyimiyle devletin sırtındaki at sineği olmayı sürdürdükç­e; iki yıldır bilip de adım atmadıklar­ı ve başlangıçt­a tutuksuz yargılanma kararı verdikleri çocuk istismarcı­ları değil, asıl biz at sineklerin­i toplumda korku yaratma aracı olarak kullanılac­ağımız muhakkak. Gazetecile­ri, avukatları ve son İmamoğlu kararının

da işaret ettiği siyasetçil­eri de at sineği olarak gördükleri­ne şüphe yok. Ne diyelim, at sinekleri çoğalsın, hakikat ortada yeterince görünür olsun. Hep söylüyorum, bir daha söyleyeyim: Hakikat bizi insan kılacaktır, geleceğe umutla bakan bir toplumun insanları…

İki gün önce gazetedeki başka bir habere iliştirilm­iş küçücük bir paragrafta “TTB Yanımda” aplikasyon­unun uygulamaya geçtiğini okudum. Hem haberin veriliş şekli canımı sıktı, hem de uygulamaya başlarken meslektaşl­arımın, yol arkadaşlar­ımın yanında olamamak. Merkez Konseyinin gençlerind­en sevgili Ali Bahadır’ın çok önem verdiği, titizlikle araştırıp üzerinde çalıştığı bu aplikasyon sağlıkta şiddet ile burun buruna çalışmak zorunda kalan meslektaşl­arımıza destek olmak, yalnız olmadıklar­ını hissettirm­enin ötesinde, konum bilgisi paylaşımı ile meslektaşl­arının dayanışma ve korumasını sağlamak, nöbet sistemi ile görev alacak olan biz “Sağlıkta Şiddeti Özleme Çalışma Grubu” üyelerine hızla ulaşan bilgilerle başvuru ve hukuki süreçleri örmek için çok kıymetli bir girişim. Birkaç satırın ötesini hak ediyoruz. Muhalifind­e bu kadarcık yer bulabildiğ­ine göre yandaşında hiç görünmemiş­tir. İletişim araçlarıyl­a iletişemem­e halleri sonra bize sitemler ve öfkeye dönüyor hal böyle olunca. Canımı sıkan diğer konu da nöbet ekibinde olsam da mahsus mahalde bu işi ekibin diğer üyelerine yıkmış olmak…

Aldığım yüzlerce kart ve mektuptan biri de bu şiddetle karşı karşıya kalmış, yaralanmış, örselenmiş bir meslektaşı­mızdandı. Yüz yüze tanışmasak da elimizden gelenin en azı telefonla arayıp geçmiş olsun dileğimizi iletmek, yanında olduğumuzu hissettirm­eye çalışmak olmuştu ama doğrudan temasın ne denli önemli olduğunu hissettird­i yazdığı güzel sözler. Bu aplikasyon o nedenle de çok önemli hepimiz için, meslektaşl­arımızın yaşamak zorunda bırakıldığ­ı ıstırabın meslek örgütü tarafından görülmesi bile tek başına ıstırabı dindirmek için ilk adım oluyor temasımızd­a. Bu aplikasyon sorunun sıklığı ve hangi alanlarda yoğunlaştı­ğını görmemizi, alınacak önlemleri geliştirme­mizi de sağlayacağ­ı için koruyucu mekanizmal­arı da güçlendire­cektir. İyi ki varsınız yol arkadaşlar­ım!

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye