ATACAĞIM HİÇBİR BAŞLIK, BU ALENGİRLİ İŞLERİ İZAH EDEMEZ, İSTERSENİZ BUYURUN BİR DE SİZ DENEYİN…
Akıllı ve devamlı propagandayla cennet bile insanlara cehennem olarak, en sefil yaşam da cennet olarak gösterilebilir.”
Adolf Hitler
“Gücün temel aracı yalandır.”
Javier Cercas, İspanyol Yazar
“Her hegemonik ilişki pedagojik bir ilişkidir”
Antonio Gramsci
Aha şuraya da yazıyorum…
Emin olun, bunu da yaparlar…
Peki, hadi şöyle toparlamış olayım:
Bunu da yaparlarsa asala şaşırmam… Şaşırmayın siz de... Bakınız…
Kamuoyuna mal edilen bir tartışma haline gelsin…
“Faili rejim” kanaati yaygınlaşarak etkili olmaya başlasın… İnsan hakları talebi, şimdiye kadar mesafeli duran kesimleri de kapsayarak -bu sıcak gündem etrafında, “Tüm hasta tutuklulara tahliye” şiarına dönüşecek tarzda- toplumsallaşmaya başlasın…
Velhasıl; siyasi kimlikten azade evrensel bir talep olarak insan hakları etrafında kenetlenenlerin, fail olarak iktidarı işaret eden parmakları çoğalma temayülü göstersin…
Sükut suikastçıları sektirmez, pozisyon değiştirir:
REJİMİN MEDYADAKİ HEDEF ŞAŞIRTMA,
DİKKAT DAĞITMA TİMLERİ SAHAYA SÜRÜLÜR…
Zihin terzihaneleri olarak mesai yapan ekranlarda sis bombaları patlatılır…
Aynı tornadan çıkmış imalı ‘acaba’lar, giderek iîmal bilgi’lere istinat eden direkt ithamlara dönüşür…
Misal.
CNN Türk’ün (Yalandan kim ölmüş!) Tarafsız Bölge’sinde ya da Akıl Çemberi’”nde, Gece Görüşü’nde filan (güya) müzakereye açılır…
Kj’lerde hakkaniyet adına sorulur:
ADLİ TIBBIN ARDINDAN ŞEHİR HASTANESİNDEN DE ‘SAĞLAM, YATABİLİR’ RAPORU VERİLEN EMEKLİ GENERALİN ÖLÜMÜ KAFA KARIŞTIRDI? [Meali: Kafanız karışsın… Ayrıca yemlik: ‘Sorumlu kim?’ sorusuna da kapı açıyor gibi değil mi?.. “Eh artık “öfkeliler” de ekran başına çekebilir böylece, bi’bakalım, ne diyecekler merakının gıdıklanmasıyla.]
Ve dikkatler etap etap yola sokulur:
ŞİMDİ GÖZLER SİNCAN CEZAEVİNDE EMEKLİ GENERAL VURAL AVAR’IN CANSIZ BEDENİNİ BULAN KOĞUŞ ARKADAŞI EMEKLİ ASKERLERDE!..
Vıdıvıdı… vıdıvıdı….
İŞTE BÖYLE OLUR MUKTEDİRİN DEZENFORMASYONU!
Ve acar gazetecilerden biri hani söylesem mi söylemesem mi tereddüdünü gözlere kulaklara soka soka bombayı patlatır:
“Ordu evlerinde… askeriye kulislerinden çok konuşulan bir iddia var... Bakın tekrar söylüyorum; henüz bir iddia ve şu ana kadar tam teyit ettiremedim… Yav söylesem mi emin değilim ama… Şey yani… İddiaya göre merhum general ile koğuş arkadaşları arasında davanın seyrini değiştirmeye matuf görüş ayrılıkları varmış da... Hatta -bakın dedim ya henüz iddia- bir bakıma merhum etkin pişmanlıktan yararlanmak istiyormuş..
Dahası da var… Adı bende saklı (Henüz teyit ettiremedim) bir devlet büyüğüne mektup dahi yazıp anlatmış… Yani dedim ya iddia … Mahkemede o itirafları tekrar etmemesi için… İşte ya… Kimseyi de suçlamak, Allah saklasın, günahlarına girmek istemem ama merhum paşa “susturulmak” mı istendi sorusu konuşuluyor kulislerde… Yav bakın iddia … teyit ettiremedim.”
O repliğine devam ederken… Ve hoop yeni KJ:
SİNCAN CEZAEVİNDE CESEDİ BULUNAN EMEKLİ PAŞA, ETKİN PİŞMANLIKTAN FAYDALANACAĞI İÇİN SUSTURULMAK MI İSTENDİ? [Bakın ne kadar hakkaniyetli değil mi! Esas dair soruları sormasalar da şimdi ‘tarafsızca’ soru
yorlar işte; itirafçılıkla suçlanmasına karşı itiraz edecek merhum da arkadaşların acısını çekerken bir de katili olmakla suçlanan o iki kişinin düşürülmek istendiği vaziyet kimin umurunda! Yeter ki iktidara zeval gelmesin…]
Kurgu da olsa böyle bir mevzuya muhatap ettiğim için bilhassa merhumun ailesinin affına sığınarak sorayım:
İNSANIN DÜŞMANINA DAHİ YAPAMAYACAĞI BÖYLE KALLEŞÇE BİR KÖTÜLÜK, ACABA SADECE BENİM MUHAYYİLEMİN UYDURDUĞU KÖTÜLÜKTEN Mİ İBARET?
Yoksa anında ve icabında…
İktidarın sorumluluğunu savuşturmak üzere, gündeme sokulacak muhtemel bir tartışma çerçevesinden mi söz etmiş olduk?
Girişteki hükmümü tekrar edersem, bunu da yaparlarsa şaşırmam demekle birilerine haksızlık mı ediyorum?
Hiç de değil… (Neredeyse birer birer somut tezahürünü göstereceğim aşağıda)
Bırakın haksızlık etmeyi…
Biraz mübalağa ettiğimi dahi düşünenlere sorarım: İmamoğlu kararının ardından yapılan yorumların, açılan başlıklar altında sürdürülen
-muhalefetin üstünde tepinen- tartışmaların ve sonuçta verilen hükümlerin, çizdiğim muhayyel çerçevede anlatılanlardan ne farkı var?!
Tek farkı, Sincan’dan kendine bakamayacak denli ağır bir hastanın cesedinin çıkması…
Onun dışında tek fark gösterilebilir mi şu ithamdan: İMAMOĞLU (YA DA BİR KISIM MUHALEFET) ORGANİZE ETMİŞ OLABİLİR(MİŞ) O MAHKEME KARARINI
Akla ziyan demeyelim…
Onlarca mecrada tasarlanmış bu yorum empoze edilmedi mi?
Hem de gözlerimizin içine baka baka bu (vb.) imalara maruz bırakılmadı ahali?
Bakınız:
CNN TÜRK’TEKİ O ‘GECE GÖRÜŞÜ’: BİR DEZENFORMASYON VAKASI İNCELEMESİ
15 Aralık 2022…
Moderatör:
Hande Fırat
[Daimi] Konuklar:
Hulki Cevizoğlu, Zafer Şahin, Melik Fırat, İsmet Özçelik Moderatörün suali, Kj’ye (de) döşenir:
İMAMOĞLU KARARI ‘CEZA’ MI, ‘ÖDÜL’ MÜ?
Bakar mısınız soruya!..
Cibilliyetini ilk soruda ele vermiyor mu?…
Soluklanalım biraz ve düşünelim:sevin sevmeyin … 16 milyonluk koca İstanbul’un…
Bir değil hem de iki kez (Sonuncusunda açık ara fark atarak), Büyük Şehir Belediye Başkanlığını kazanmış birinin -hem de kimsenin göğsünü gere gere savunamadığı için icabında “Üst mahkeme var” teselli cümlesiyle tepkilerin avutulmaya çalışıldığı hükümle- hayatını karartacak bir karar orta yerde duruyor ve siz programı bu soruyla açıyor ve oradan yürüyorsunuz, yayın buyunca…
Soru şu:
İmamoğlu hadisesinin bu manipülasyonuyla, Sincan’da adını dahi unutacak (demans imiş hastalıklarından biri) denli ağır hasta bir tutuklunun (General Avar) ölümüne dair kurguladığım medya pratiğinden ne farkı var?..
Hiç!! (Ya sizce?)
Benzerliğin misali ile devam edeyim- ki girişteki muhayyel kötülüğü çağrıştıran da tam bu oldu:
Zafer Şahin’in, aleyhinde çıkan kararı İmamoğlu’nun organize etmiş olabileceğini ima ettiği- hiç değilse hüküm açıklanma
İMAMOĞLU KARARI ‘CEZA’ MI, ‘ÖDÜL’ MÜ?
Mahir Kaynak’ın izini süren Şahin ve (program boyunca diğer konuklar) ne diyor:
Ödül!
Öyleyse fail?
Vay İmamoğlu vaay!
Hande Fırat boşuna demiyormuş değil mi; “Sen neymişsin Zafer!”
Sadece Şahin’ce tahlilin hakkını teslim etmek olmaz..
Zira…
Asıl takdirde kırmızı kurdeleyi de hak eden İmamoğlu değil mi!..
Sen tut Akp’lilerle poz poz fotoğraflarıyla filan ayan beyan Akp’liyim profili verdiği düşünülen savcıyı örgütle, kendine ceza istet…
Yetmesin, o cezayı vermeyen hakim beyi tut Samsun’a sürdür, İmamoğlu…
Ve tam dişine göre karar verdireceğin bir hakim atat yerine ve o da daha katıldığı ilk duruşmada, sana istediği cezayı kessin!..
Sen ki Erdoğan’ın “İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder” kartını sürdüğü masadan bir değil iki kez kazanarak çık…
Erdoğan’a yaşattığın bu tarihi yenilgiye (Gerçi “Hiç yenilmedi Erdoğan ıslığı çalınmaya berdevam ama) rağmen Erdoğan rejiminde AKP’LI avukatların hakim savcı yapıldığı yargı sisteminde “Önünü açacak” bir karar çıkarmayı becer!
Breh breh!..
Daha ne olsun!..
Kimilerinin aşerdiği gibi Cb’liğe aday gösterilse kesin kazanır!..
Kesin!..
Öyle ya, bizim millet eli kolu uzun, işini bilenleri pek sever!.. (yanılıyor muyum?..)
Ki bendenizin Ekrem İmamoğlu’na bakışı arşivde duruyor: İmamoğlu otobüsü devirdi: Sol muhitlere Tayyipçilik taslarken ‘Müslüman mahallesindeki salyangoz satıcısı’ durumuna düştü! Erol Aral - Evrensel; İmamoğlu otobüsü devirdi – 2: Sol muhalefetin huzuruna Özkök ve Alçı ile çıkmanın, Cem Küçük ile ‘sivil ölüm’ mahkumu ‘Barış akademisyenleri’ni ziyarete gitmekten ne farkı var!.. - Erol Aral - Evrensel… Ve tabii ki oralarda yazılan her satırın hâlâ arkasındayım… O karlı İstanbul gününde İngiliz Elçisiyle rakı balık muhabbetine girmesine de İstanbul’u sel alırken tatile yol alması mevzularına da hiç girmiyorum bile… “Benim tarzıma alışacaksınız” kibrini ise dil sürçmesi saymaya çalışıyorum ama…
Gece Görüşü Cnn Türk – 15 Aralık 2022 izle (siradisiprogrami.com); Z.ş.nin ilgili sözleri için bkz, yaklaşık 18.saniyeden itibaren...