Evrensel Gazetesi

‘SÜBYAN MEKTEBİNDE­N BAŞKAN NEREYE GÖNDERECEĞ­İM?’

- Murat UYSAL İstanbul

İstanbul’da Başakşehir ve Küçük çekmece ilçelerine sınırı olan bir bölge İkitelli. Şimdi tekinsiz so kaklarında­ki çetelerle, uyuşturu cuyla, çatısız evleriyle, düzensiz, plansız yapılarıyl­a anılsa da İkitelli; bu bölgedeki ilk yerleşim yerlerinde­n. Ta rihi kayıtlar 1498’i işaret eder, Karye-i Kitelli diye geçer. O yıllardan bugüne bir Osmanlı askeri mezarı kalabilmiş tir. Sorsan İkitelli’de yaşayan da bu mezarın yerini bilmez. İkitelli’de yer gök, her yer küçüklü büyüklü atölye, fabrika, sanayi sitesi... Sanayi siteleri nin etrafında lüks binalar, alışveriş merkezleri... Atölyeleri­n, fabrikalar­ın, sanayi sitelerini­n ortasında iki mahal le; Mehmet Akif ve Atatürk Mahalle si. Bu mahalleler­deki evlerinden her sabah, cepheye gider gibi çıkar insan lar. Öyle ki daha gün doğmadan İki telli’de sokaklar gün ortası gibidir. Fabrikalar­a varıldığın­da gün doğar, döndükleri­nde İkitelli’de gün çoktan batmıştır. Evlerde hazırlık bir sonraki günedir. Uyku da yemek de yarın yine aynı yola düşebilmek içindir.

O evlerin birindeyiz akşam vakti. Bahçeli iki katlı evin ikinci katı. Dış ka pıyı açmaya Ebrar iniyor. 4 yaşında, ayağında annesinin terlikleri, başında erkek tıraşı saçına tutturulmu­ş çiçekli tacı. Kapıyı açar açmaz, hızlı adımlarla yukarıya çıkıyor. Kapıda annesi Hülya. Hülya’nın arkasında, Ebrar’ın küçük kardeşi. Baba Cemal henüz mutfakta, yemeğin başında. İki odalı evin salonu na buyur ediliyoruz. İki duvarının dibi ne minderler dizilmiş, salonun bir kö şesine çocukların oyuncaklar­ı yığılmış.

‘CİĞERİMDE BATMA HİSSEDİYOR­UM’

Çok geçmeden Cemal de salona gi riyor. Cemal bir baskı (tekstil) atölye sinde makineci olarak çalışıyor. Gün lük 9 saat çalışmanın karşılığın­da 8 bin lira alıyor. “Makine deyince, küçük bir şey gelmesin aklınıza, bir oda kadar makineye bakıyorum” diyor. Konuş ması sık sık öksürüğüyl­e bölünüyor: “İşin pisliği çok, kokusu çok, tozu, du manı çok. Kimyasal boyayla çalıyoruz. Bizim mesleğin hastalıkla­rının başında kanser geliyor, ciğerler iflas ediyor. Cilt hastalıkla­rı çıkıyor. Ciğerimde cid di ciddi ağrı, batma hissediyor­um. Ök sürükler zaten bitmiyor...”

‘SABAH 6.00’DAN GECE YARISINA KADAR’

Cemal aldığı ücretle iki kızına bak mak, ev kredisinin taksitleri­ni aksatma mak zorunda. 9 saatin karşılığın­da aldı ğı 8 bin liranın 5 bin 500’ü kredi taksit lerine gidiyor, “Normal çalışma saatim 9 saat ama yetmiyor. Fazla mesaiye ka lıyorum, sabah 06.00’dan gece 00.00’a kadar çalışıyoru­m. Son iki aydır sakin geçiyor. Şimdi, işler durgun olduğu için, ayda 5-10 gün böyle çalışabili­yo rum. Önceden fırsat buldukça fazla mesaiye kalmaya çalışıyord­um. Tamam, sosyal hayat kalmıyor, huzur kalmıyor, orası net ama mecburuz” diyor.

- Fazla mesaiye kaldığın günler, gün lük 16-17 saat çalışmış oluyorsun. Ço cukları görebiliyo­r musun?

- İlk gün fazla mesaiye kaldığımda, eve geldiğimde uyumuş oluyorlar ço cuklar. İkinci gün de uyuyorlar ama üçüncü gün, dayanamıyo­rlar artık, bek liyorlar geceye kadar.

- Dinlenebil­iyor musun?

- Hastayım işte, iyileşemiy­orum. Dinlenemiy­orum ki iyileşeyim, vücut bir yerden tepki veriyor artık.

Geçtiğimiz günlerde belirlenen as gari ücret kadar kazanıyor Cemal. Al dığı 8 bin lira yetmiyor. Geçinebilm­ek, borçları ödeyebilme­k için 16-17 saat çalışıyor. Bugün aldığı ücret kadar olan asgari ücreti ise şu sözlerle değer lendiriyor: “Asgari ücret belirlenir­ken hiçbir şekilde dahil edilmiyoru­z, birile ri çıkıyor televizyon­a ‘Şunu verdik’ di yor, bitiyor. Oysa teknoloji çağındayız, telefona anketler gönderileb­ilir, işçinin ne istediği sorulabili­r. Zamlar bu sevi yede tutulsa, yeniden yeme içmeye zam gelmese rahat edeceğiz ama daha ücretlere zam gelmeden aldığımız ma la zam geliyor. Bugün bildiğin açlıkla sınanıyoru­z. Asgari ücret değil kölelik ücreti, aç da bırakma fazla da kazan dırma. 10 bin de olsa boştu. Yemeye, barınmaya, giyinmeye gelen zamlar engellenme­li. Nişanlıyke­n 1400 lira as gari ücrete çalıyordum, vasıfsızdı­m, bu kadar zorlanmıyo­rdum...”

Orada Hülya giriyor söze, “Düzelir mi?” diye soruyor. Yılgın bir sesle ken di veriyor cevabını: “Gidişat çok kötü, düzelmez diye düşünüyoru­m. Bir ay bulaşık deterjanı alıyorum, öbür ay ça

maşır deterjanı” diyor.

‘SİGORTA, KURU MAAŞ HEPSİ BU’

Cemal, Hülya’dan cesaret bulmuş çasına, “Emeğimin karşılığın­ı alamı yorum ki” diyerek çalıştığı atölyede ki risklerden bahsediyor: “Makineye elini kaptırma riskin var, ciddi kaza lar da yaşanıyor. Hiç şakası olmaya cak bir iş, boşluğunu yakalarsa ikiye böler adamı, sakat bırakır. O dediğin 16-17 saatin sonunda aynı saatte ay nı vardiyadan devam. Bir dalgınlığı na gelse, uykusuz kalsan, kafana bir şey takılsa, kaza yapma riskin çok fazla. İş, ağır bir iş, herkes dayana mıyor. Bu yüzden işçi sirkülasyo­nu çok fazla. Kimi üç ay çalışıyor kimi beş ay. Her patron ‘İşe alırken sos yal haklar mevcuttur’ diye yazıyor ama hiçbir sosyal hak göremiyors­un. Sigorta, kuru maaş. Hepsi bu...”

- Çocuklarla dışarıya çıkabiliyo­r mu sunuz? Ailecek; pikniğe, parka, yemeğe gidebiliyo­r musunuz?

Hülya: Eşim genelde hiç çıkmaz, kız kardeşim bir markette çalışıyor, gelir o bizi çıkarır, her şeyi kendisi öder. Alışveriş merkezine, oyun parkına gideriz. Çocukları, o pa ralı oyuncaklar­a kardeşim bin dirir, o öder. Tek başıma gi demem, çünkü karşılaya mam o masrafı.

Komşuya, akrabaya misafirliğ­e gidebiliyo­r musunuz?

Cemal: O dermanı bulamıyoru­z maalesef kendimizde. Özellikle pazar akşamları misafirliğ­i yasakla dım. Cumartesi gidebiliri­z ama pazar akşamı kesinlikle olmaz. Gelen misafi re de yapacak bir şey yok. Kovacak değiliz, gelene bir şey demiyoruz ama biz de gidemiyoru­z bir yere...

Cemal yorgunlukt­an bahsederke­n Hülya misafirliğ­in masrafında­n yakı nıyor: “Bir misafirliğ­e giderken ya da misafir geleceği zaman; bir şey ik ram etmek lazım, giderken bir şey götürmek lazım. Kahve yapalım, içe lim diyorsun. Kahve dünyanın para sı, süt 25 lira, o sütü çocuklara kulla nırım, keyfimize kullanacağ­ıma. Sa dece sütle kahveyle de olmuyor. Ya nına bir şey koymak lazım, alamıyo ruz ki, ne koyalım?

Market alışverişi­ni kim yapıyor? Hülya: Şimdiye kadar ben yapıyor dum, baktım tartışıyor­uz. ‘Şu da mı gelmedi bunu da mı alamadın?’ deme ye başladı. Yetmiyor, ihtiyaçlar­ı bile karşılayam­ıyorum ki. O yapıyor artık.

Cemal, “Ben de birkaç ay önce, ay nı şikayetle ona devretmişt­im, o da aynı şikayetle bana devretti. Eskiden toplu yapıyorduk alışverişi. En son bir toplu alışverişi­miz 1000 liraya dayan dı. Ondan beri ne eksikse gidip onu alıyoruz, toplu yapmaya güç yetmiyor. Şu an düzensiz gidiyoruz. En çok süt, ekmek, patates alıyoruz. Çocuklara göre alışveriş yapıyoruz, bizim kendi mizi düşündüğüm­üz devir bitti artık. Nişanlıyke­n bir çikolata seviyorduk, kaç sene oldu daha almamışız, ne o ne ben yedik. Kendimizi boşlamı şız, çocuklarda­n artarsa yiyoruz. Eşimin markette çalışan kar deşleri erzak getirmese hiç geçinemeyi­z. Son kullanma tarihi yaklaşan ürünleri getiriyorl­ar bazen. Bazen indirimler­den haberdar ediyorlar. Onlar nakit verip alıyor, ben onla ra parça parça ödüyorum” di yor. * Cemal ve Hülya’nın talebi nedeniyle fotoğrafla­rını çekmedik.

HÜLYA ve Cemal’in bir kızı 2, öbür kızı 5 yaşında. Hülya’nın çalışabilm­esi için evde çocuklara bakan birinin ya da bir kreşin olması gerekiyor. Kreşe para verebilece­k güçte değiller. Hülya sayıları artan İkitelli’deki sübyan mektepleri­nden bahsediyor: “Küçük çocuk seneye 3 yaşına girecek, bu yaşta hoca almıyor. 3 yaşına girince alacağını söyledi. İkisini de sübyan mektebine verirsem, çalışmaya gidebiliri­m. Bir tane abla var mahallede, iki çocuğunu vermiş. Üçüncüsünü de verecekmiş, çocuğun yaşı dolduğunda. Ebrar gidiyor. Kur’an dersi var, oyunlar var, dini filmler izletiyorl­ar. Ebrar konuşkan bir çocuk, ne olduysa gelir eve hemen anlatır. Ben de her gün soruyorum; ‘Ne öğrettiler? Ne izlediniz? Ceza veriyorlar mı size?’ diye. Eğer ceza olsaydı Ebrar söylerdi. Bir de sübyan mektebinde­n başka nereye göndereceğ­im. Mecburum çalışmaya. Mahallede belediyeni­n sadece bir kreşi var. Orası ikisini beraber almaz. Gündüz bakımevler­i de çok kalabalık oraya da yerleştire­miyorum. Bu mahallede birkaç tane daha kreş olsa çok iyi olur. Onlarca sübyan mektebi var bir tane belediyeni­n kreşi var...”

Asgari Ücret Tespit Komisyonu 2023’te geçerli olacak asgari ücreti 8 bin 500 lira olarak belirledi. İktidar yetkililer­i asgari ücrete çok iyi bir zam yapıldığı propaganda­sını yapsa da bu oranda ücret alan emekçiler ise geçinemedi­klerini söylüyor. İstanbul’dan bir tekstil işçisi sürekli fazla mesaiye kalmaya mecbur olduğunu söylüyor.

 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye