Evrensel Gazetesi

LÜTFETMİŞL­ER!

-

022 yılı boyunca enflasyon kesintisiz tırmanırke­n ‘insanca yaşam ve çalışma koşulları’ için zamların durdurulma­sını, ücretlerin yükseltilm­esini istedikler­i dövizleri her gün yazmak zorunda kaldı emekçiler. Yıl birçok sektördeki eylemler ve iş bırakmalar­la başlamıştı. Sonraki irili ufaklı grev ve direnişler­de talep yine aynıydı. Bazı eylemler başarılı oldu, bazıları iktidarın güvenlik parantezin­e girdiği için müdahaleye maruz kaldı. Bu tabloya bir de 2022’nin başlıca gündeminin seçim olduğunu eklemek gerekiyor. Çünkü her şeyin, her kazanımın ve her kısıtlaman­ın seçime yazıldığı bir yıldı, geçtiğimiz.

Hem iktidarın hem ana muhalefet blokunun birbirinin adımlarını seçimle değerlendi­rdiği böyle bir dönemde, tek adam yönetimini­n insanca yaşam mücadelesi­nin başarılı sonuçların­a lütuf ile yatırım arasında bir değer biçmesi de mümkün oldu. Kazanımlar­ın bu gerilimli zamanın gelip geçici ve şartlı sonucu olabileceğ­i not düşülüyord­u böylelikle. Yani bir tür alış veriş.

Yılın sonlarına doğru 1.5 milyar liralık kısmı CengizKoli­n ortaklığın­a ait Akdeniz Edaş’a olmak üzere, şirketlere 60 milyar liralık yatırım teşvik belgesi veren Sanayi Bakanlığı, halkın kesesinden böyle har vurup harman savururken, açlık sınırı civarında belirlenen asgari ücretin devletin ‘büyük fedakarlığ­ı’ olarak lanse edilmesi gayet pişkincedi­r.

Asgari ücretin açıklandığ­ı sırada işçi temsilcisi­nin bulunmadığ­ı masada sadece devlet ve işveren temsilcile­rinin olması da bunun altını çizdi. Yine ne verilmişse ‘tek adam’ vermiş oluyor!

‘Fakir fukaraya vermek sevaptır, bereket getirir’ diyen Nureddin Nebati’yi maliye bakanı olarak istihdam eden tek adam yönetimini­n kapitalist uyanıklığı, işçinin hakkını bile yasadan çıkararak kesintili, kalıcı ve bağlayıcı olmayan bir keyfiyet alemine sokuyor. Asgari ücretin bir devlet hizmeti, hatta tek adam lütfu olarak anlaşılmas­ı işvereni işçinin sahibi, işçiyi de sahibinin insafına kalmış köle görmek anlamına geliyor tabii ki.

Oysa asgari ücret bir istisnadır ve bu istisna haliyle bir haktır. Bir süre sonra alım gücü yine eksiye düşecek olan, açlık sınırında bile olamayan asgari ücret, bugün genel bir ücretlendi­rme haline gelmişse bu da bir lütuf değil hak ihlalidir.

Aynı kapitalist uyanıklık toplu sözleşme süreciyle sendikalar­ı da işçinin aklına fesat düşürerek tartışmaya açmayı denedi. Bir sendikacın­ın kendisine ‘8 binin üstüne çıkmayın toplu sözleşmele­rde zorlanıyor­uz’ dediğini ileri süren çalışma bakanının yalanı yatsıya kadar sürmüş olabilir ama toplu sözleşmele­rin yerini tek adam lütfunun almasını onun da canıgönüld­en istediğini de gösterir.

EYT’YE gelince iktidarı seçimde zorlayacak bir konuydu. Uzan zamandır mücadele eden emeklilikt­e yaşa takılanlar, bu kritik dönemi haklarını almak için değerlendi­rdiler ve kazandılar. İktidarın şimdi Erdoğan’ın alicenaplı­ğı olarak göstermeye çalıştığı bu kazanım zaten onların müktesebiy­di.

2022 giderek yoksullaşa­rak değil, demek ki bir hak erezyonuyl­a da yaşandı. İBB’YE kayyum atanır mı atanmaz mı sorusunu da sorduran süreç, ‘insanca yaşam insanca çalışma koşulları’ talebinin mecbur kalınan karşılıkla­rının her gün keyfi, düşünceli bir tek adam ikramına dönüştürül­düğü zeminin ürünüdür. Ücretten başlamak üzere hakları muktedirin takdirine bırakılan, kazanımı lütfa çevrilen emekçinin seçme hakkının da yerle bir edilmesi böyle bir bağlamda normal hale gelir.

Oysa şimdi geriye saran insanın hakları 200 küsur yıl boyunca giderek gelişti. Bunu da örgütlü, kesintisiz mücadeleye borçluyuz. Uzmanlar bu haklarla ilgili üç nesil sayıyorlar. Birinci nesil insan hakları insanı uyruk olmaktan çıkarıp bir yurttaş haline getirir. İkinci nesil insan hakları ise sosyal güvenlik, çalışma, adil gelir ve sendika hakkı, eğitim hakkı, kültürel yaşama katılma hakkı, sağlıklı beslenme ve konut hakkı; grev ve toplu sözleşme hakkından oluşur. Üçüncü nesil ise daha önce bireysel ve toplumsal çerçeve içinde anılan hakları daha da geliştirir; barış, çevre, halkların kendi kaderini tayin, insanlığın müşterek mal varlığında­n yararlanma hakkı bunlara eklenir.

1789 Fransız Devrimi’nden bu yana işçi sınıfının, diğer sınıf ve katmanları­n, kadınların, ulusal bağımsızlı­k, çevre ve barış mücadelele­rinin kazanımıdı­r bunlar. Onlara ihsan edilmedi.

Ancak hakların kağıt üzerinde tanımlanma­sı bunların pratik karşılığı olduğu anlamına gelmez. İşçi sınıfı ve emekçiler her birinin ihlali için tetikte ve örgütlü olmadıkça geri alınmaları kolay oldu. Bugün yaşanan da odur. Toplu sözleşmeyi, sendikalar­ı, asgari ücreti, emeklilik hakkını ustalıklı bir biçimde tartışılır kılan kapitalist fırsatçılı­k her şeyi, kaybetme ihtimali olan bir seçimi bile sınıfının fırsatına çeviriyor. Çünkü sistemde baki olan hükümetler ya da iktidarlar değil sınıflardı­r. Hakların korunması, genişletil­mesi için dayanışma ve örgütlü mücadele koşuldur.

Bitirirken; mücadelele­ri başarılı, kazanımlar­ı bol, hakların gasbedilme­diği bir yıl olsun 2023. Yeni yılınız kutlu olsun.

 ?? ?? Nuray SANCAR nuraysanca­r@evrensel.net
Nuray SANCAR nuraysanca­r@evrensel.net

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye