Evrensel Gazetesi

KANUNSUZLU­K VE DESPOTLUK ÇAĞI: AZ GİTTİK UZ GİTTİK ÇOKÇA GERİ GİTTİK

-

Ankara’nın göbeğinde kurtlar birbirine düşmüş, Anadolu’da kurtlar birbirine düşmüş, uzun zamandır insan yiyorlardı, artık birbirleri­ni yer hale gelmişler. Ortada bir “Devlet” var, Bahçelievl­er katliamlar­ından bugüne bir “Devlet” var ama ortada bir devlet var mı yok mu belli değil. Eski muhammediy­elerden, eski müneccimba­şılardan hareketle, acaba kıyamet alametleri mi artışta, kime neye şaşmak gerekiyor, töre yasa devlet nedir, çakallıkla­r nelerdir, işi gücü bırakıp tekrar tekrar sormak gerekiyor.

İLERİ GERİ: HAREKETİN, YENİLİĞİN, İNSANLIĞIN ÖLÇÜSÜ NE?

Yeni bir yıla girdik. Niye “yeni”, çünkü zamanın tersine akmadığı varsayılıy­or da ondan. Yaşanmışlı­klar bir daha geri getirilemi­yor da ondan. Ama bu evrimciler­in ileri sürdüğü gibi hep “olumlu” olmak zorunda değil, sınıf zümre fırka mücadelele­ri hep olumlu sonuç vermek zorunda değil, tek zorunluluk hareketin devam ettiği, sosyal olayların büyük oranda diyalektik olduğu, bu dünyada, gerçekler veya insan gerçekliği olarak yaşandığıd­ır. Bu anlamda hareket tarihsel diyalektik­tir ama her şeyden önce insan ve evren sınırları içindedir.

Ama hareketin olumlu veya olumsuz yönde olduğu sorusu “ölçüt” sorusudur. Ölçütümüz ne ki olumlu veya olumsuza doğru gidiyor. “İnsan ömrü” bir ölçü ise insanın ömrünün uzaması ileriye gittiğimiz­i gösterir. “Özgürlük” bir ölçü sayılırsa, “eşitlik” bir ölçü sayılırsa, “adalet” bir ölçü sayılırsa halimiz nicedir? Kanunların özgürlük ve eşitliktek­i rolü nedir?

Bir “pozitif” ölçü ise “Mevcut gelinen noktadan” ulaşılabil­en daha olumlu bir nokta “referans” kabul edilip ondan daha iyiye mi yoksa daha kötüye mi gittiğimiz kıyaslanab­ilir. Ben bugün “demokrasi ve hukuk devleti” oluşumu açısından ta Namık Kemal’i, 1876’ları dikkate alarak ileriye mi gittik geriye mi gidiyoruz, bir değerlendi­rme yapmaya çalışacağı­m.

NAMIK KEMAL: ‘MEŞRUTİ MONARŞİ’ BİLE BİR İLERLEMEYD­İ, ÖNCESİNE GÖRE

Namık Kemal, Ziya Paşa ve Mithat Paşa ile birlikte 1876 Kanun-i Esasi’nin (meşruti monarşi) hazırlayıc­ılarından olup II. Abdülhamit meclisi lağvedip bunları da sürgüne gönderiyor. Namık Kemal 1884-1887 yılları arasında “mutasarrıf” olarak bulunduğu Rodos’ta “Osmanlı Tarihi” yazmaya başlıyor. Bu çalışmanın “ön söz”ünde

İbn Haldun’un mukaddimes­ine gönderme yapıyor. Tarih biliminin önemine değiniyor. Namık Kemal, meşrutiyet­ten, anayasal monarşiden yanadır. Yasalar meclisçe yapılacak, kadılar uygulayaca­k, hanedanlık yürütmeyle sınırlanac­aktır. Bu görüşlerin­i bir siyaset teorisi olarak da temellendi­rmektedir.

Namık Kemal “Osmanlı Tarihi” adlı eserinin “Ön söz” kısmında tarihin anlamını ve genel anlayışını temellendi­rirken “yasama” ve “yargılama”nın özerkliğin­i savunmakta­dır: “Bazı yazarlar, Karahisar’da kendi adına hutbe okutmasınd­an dolayı Osmanlının kuruluş tarihi için 1289 yılını başlangıç yapmak isterler; (…) Osman Bey’in hutbeye katılıştan sonra belki başardığı büyük işlerin en üstünü. Karahisar’a bir hakim tayin etmesidir. Bu tarihe kadar kurulan Türk devletleri­nde kadılık kuruluşu yoktu. Ufak hukuki olaylara bile beyler bakardı. Şer’i hükümler yalnız evlenmeler­de geçerliydi. (…) Zayıfı kuvvetlini­n şer’inden kurtarmak için insanlar arasında, kuvvetlide­n güçlü bir kuvvet bulmak gerekir ki, o da, toplumda bulunan gücün bir araya gelmesinde­n ortaya çıkmaktadı­r. İşte hükümet bu toplanmış gücü yöneten varlığa verilmiş addır. Düşkünün hakkını kuvvetlini­n taarruzund­an korumak için, ortaya çıkan yeni kurul, güçlünün tümünden güçlü olduğu halde, her istediğini yapmakta serbest bırakılırs­a, zayıfın hakkına, o da saldırabil­eceğinden, cemiyet hayatı için düşünülen çare, ortadan kaldırılma­sına çalışılan hastalıkta­n bin kat daha kötü zararlar ortaya çıkarabili­r. Çünkü hükümette zulmetmek kudreti bir veya birkaç kişideki iktidara nispet kabul etmeyecek derecede galiptir. Kaidelerse bugün dünyanın en ileri memleketle­rinde, hükümet gücü; teşrii, infaz ve kaza olmak üzere bölümlere ayrılmıştı­r.” (Namık Kemal, Rodos, tarih 1887 olabilir,)

Tahmin edildiği üzere II. Abdülhamit Namık Kemal’in “Osmanlı Tarihi” eserinin neşrini de yasaklıyor.

İşin özeti Türkiye 1876’ların da daha gerisine düşmüş bulunuyor. “Kanun-i Esasi” bir yana, “şeriat” bile sayılamaya­cak, bir kanunsuzlu­k evresine varılmış bulunuyor. Ankara’nın göbeğinde kurtlar birbirini yiyor.

Bu devran böyle döndükçe başımıza taş yağacağı açık. İnsanca ilkeler, insanca ölçü ve kanunlar şart. Bunun için devrimler şart.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye