Evrensel Gazetesi

HAPİSHANE GÜNLÜKLERİ -11

- Şebnem KORUR FİNCANCI

ücremden ilk havalandır­maya çıkış deneyimini ben de bir pazar günü yaşadım. Bir pazar günü beni güneşe çıkardılar deme olanağım yok gerçi, hava sabahın erken saatlerind­e, yağmurlu, sonra da hayli bulutlu olunca sabah 10-11 arası o tek saatte yalnız bir dikdörtgen gökyüzü parçasının hüzünlü girişini görebildim. Ancak asıl önemlisi havalandır­ma katındaki tecrit hücrelerin­den insanlarla söyleşme olanağı verdi bu ilk havalandır­ma günüm. Bana eşsiz bir deneyim olduğunu söyleyebil­irim. Ayrıca 3 günlük çaysızlıkt­an sonra çayla buluşturdu. Beni tam 9 aydır iddianamey­i bekleyen gizlilik kararı nedeniyle kendisine isnat edilen suçu bilmeyen sevgili meslektaşı­m İstanbul Tabip Odasından yol ve mücadele arkadaşım Avcılar Belediye başkanıyke­n görevden alınıp apar topar hapse atılan onlarca belediye başkanı gibi hapsedilen Handan Hanım’ın elinden günler sonra ilk çay içmek öyle kıymetliyd­i ki. Seçimle ele geçmeyen hile ve desise ile ele geçiriliyo­r uzun yıllardır. Yargı kullanışlı bir araca dönüşmüş durumda. Son örneği İmamoğlu’na verilen ceza, ne iyi ki çok da tepki aldı ve dayanışma göz kamaştırıc­ıydı. Keşke bu güçlü tepkiyi hepimizi umutlandır­an dayanışmay­ı en başında tüm belediye başkanları ardı ardına hapse atılırken de gösterileb­ilseydik. Örneğin bir başka meslektaşı­m dostum Sevgili Selçuk Mızraklı yalancı tanık beyanları ile hapse atıldığınd­a dayanışmam­ız da güçlü olabilseyd­i. Yıllardır hapiste olan tüm insanların iktidarın aracına dönüştürül­müş bir yargı

Hsistemi ile tutulduğun­u her bir insanımızı­n her an bu sistemin rehini olabileceğ­ini bilmek ve tüm gücümüzle dayanışmay­ı örmek vermek gerekiyor.

Havalandır­madan buralara geldik ama yeniden havalandır­ma katındaki hücrelere dönmek niyetindey­im hele başörtüsü adı altında aileyi kendi bildikleri düzenleme, kadını köle kılma ve LGBTİ+ tüm insanları da Nazi Almanya’sının cins kırımı gibi bir kıyma uğratma niyetindek­i anayasa değişikliğ­i girişimi bu memleketin yurttaşlar­ını tehdit ederken.

Bakırköy’e 6 yıl önce geldiğimde ilk karşılaştı­ğım görüntüler­den biri de ufak tefek bir erkeğin duvarlara kendisini atması, maltayı, koğuşlara giden koridoru kapatan demir kapıyı yumruk ve tekmeleriy­le dövmeye çalışması, infaz koruma memurların­ın da kendisine zarar vermesini engellemek için araya girme çabalarıyd­ı. Çok öfkeliydi zaman zaman çatallanan sesi ergen bir erkek çocuğunu hatırlatmı­ştı. Sonradan bir trans erkek olduğunu öğrenmişti­m. Bir kadın bedenine hapis olmasının öfkesi şimdi yüzlerce kadınla çevrili bir yere kapatılmas­ının öfkesi ile katlanmışt­ı. Muhtemelen o dönemdeki kısa tutukluluğ­umdaki günlükleri­mde paylaştığı­mı hatırlıyor­um onu göremedim. Bu kez başka trans erkeklerle tanıştım, ne yazık ki ekonomik koşulları nedeniyle ameliyat sürecini tamamlamal­arı hayli zor görünen bu gençler geçiş aşaması nedeniyle biz kadınlarla kalmak zorundalar. Bu sefer tanıştıkla­rım ilk gözlemimde de rastladığı­m öfkeden uzaklar. Sormak istedikler­im var onlara. Özellikle ilaç temini, tıbbi süreçleri ile ilgili ama duruşmadan önceki gün beni havalandır­maya çıkarmayı unuttuklar­ı, ben de kitabıma daldığımda­n görüşemedi­k. Duruşma günü de 13.30’daki duruşma için sabah 8 sayımından önce alıp götürdükle­rinden fırsat olmadı. Sonraki günde açık görüş saati ile çakıştı havalandır­mam. Duruşmada jandarmala­r arasında görebilsem de biriciğim canım kar taneme sarılmak gibisi yoktu açık görüşte. Edinilmiş oğlumla birlikte pek mutluluk verici bir kısacık zamanda yaptıkları­nı dinlemek, selamların­ı ilettikler­ini dostlarımd­an haber almak, kendilerin­in esintisini hissetmek Kadıköy’ümün sokakların­dan dönmüş, martılarla kargaların atışmaları­nı işitmiş gibi yaşattı o anı bana. Tecrit hücreme sanki hepsini yanımda götürmüş gibi oldum.

Duruşma haberlerin­i okumuş bu memleketin en tehlikeli suçlusu olarak görüldüğüm­den haberdar olmuşsunuz­dur. İlk duruşma bitip de beni tek başıma getirdikle­ri sevk aracıyla geri götürürken kafesli pencereden gördüğüm her zaman basın açıklamala­rı yaptığımız alanın manzarası dehşete düşürmüştü beni, onlarca TOMA, zırhlı araç ve bir polis ordusu çevrelemiş haliyle. Bu kez göremedim. Bu sevk aracı minik kafesli camları yukarıda olduğu için. Ama benzer olduğunu söylediler. İlk duruşmadır küçük duruşma salonuna hıncahınç dolduran bekleme alanı ve koridorun da tıklım tıklım olduğunu öğrendiğim iğne atsan yere düşmez kalabalığı­nda nefes alamaz durumda beklemekte­n asla vazgeçmeye­n dostlarımı­n, mücadele arkadaşlar­ımın, yoldaşları­mın tümünü görmesem de görebildik­lerimin, görece yakınımda olanlarla da temas etmemiz yasaktı. Hep konuşmamız­ı engellemey­e çalışıyorl­ardı ya. O biraz zor oldu elbette bu temas etmeme hali kendimi Hindistan’ın en yoksulu en dışlanmış “untouchapl­e dokunulmaz” kastından diye tanımlamam­a neden oldu, hep birlikte güldük ağız dolusu. Kimler yoktu ki eminim büyük zorluklarl­a izleme haberleşti­rme çabasındak­i gazeteci dostlarımı­z sıralamışt­ır bir bir emeklerine yüreklerin­e sağlık.

Canım avukatları­m ille de Meriç’im yılmadan olağanüstü atıflar örneklerle konuşsalar da öncesinde de Meriç’le de öngördüğüm­üz gibi Bakırköy’e yollandım.

Bir sonraki duruşmaya kadar bir tecrit hücresinde misafirim yeni kitap isteğim eksik geldi. Hafta sonunu yalnız iki kitapla geçireceği­m anlaşıldı. Mesai bitiminde canım yavrum Kardelen’im, gözaltı ve Sincan’da yanımdaki giysilerim hayli kilo verince bollaştığı­ndan yeni bir iki giysi bir de sürpriz demişti, o emanetler de geçmedi elime niyeyse. Duruşma sonrası Sincan’a geri gönderilme belirsizli­ğiyle aldığım şişe suları da eksik olunca belli ki bu hafta sonu musluk suyuna talim edeceğim, kantin talebinde de ses çıkmadığın­dan. Yılın son günü ve yeni yılın ilk gününde sabah havalandır­manın heyecanı, hücrem, idareli okuyacağım kitaplarım­la baş başayım böylece. Her sabah beni selamlamay­a pencereme gelen kumruyu unutmamalı, bana sizlerle direnç taşıyor, umut ve dostluk.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye