Evrensel Gazetesi

Almanya’nın tedarik yasası Türkiye’deki işçiyi korur mu?

- Serdar DERVENTLİ Köln

lmanya’da yeni yıl ile birlikte bir dizi yasa değişikliğ­i ve yeni yasalar yürürlüğe girdi. Bunlardan biri de “Tedarik Zincirleri Özen Yükümlülüğ­ü Yasası” (“LKSG”)* oldu. Yasanın yürürlüğe girmesini aralarında sendikalar­ın da bulunduğu birçok örgüt “Doğru yönde atılmış fakat çok yetersiz bir adım” olarak değerlendi­riyorlar. Bazı inisiyatif­ler, söz konusu yasanın AB düzeyinde hazırlanan benzeri bir yasanın altını oymak için alelacele hazırlanıp yürürlüğe konulduğun­u söylüyorla­r.

ANASIL GÜNDEME GELDİ?

Alman kamuoyunda kısaca, “tedarik zinciri yasası” olarak anılan yasaya neden olan iki olay oldu.

Bunlardan ilki, 11 Eylül 2012’de Karaçi’deki (Pakistan) bir tekstil fabrikasın­da çıkan yangın. 259 işçinin öldüğü yangınla ilgili hukuk mücadelesi Alman mahkemeler­ine kadar yansımıştı. İkinci olay ise ilkinden yaklaşık yedi ay sonra Bangladeş’te yaşandı. 24 Nisan 2013 sabahı Bangladeş’in başkenti Dakka’nın bir banliyösün­de sekiz katlı Rana Plaza fabrika kompleksi çökmüş ve binden fazla işçiye mezar olmuştu. Binada değişik mağazaları­n ve bir bankanın yanı sıra bulunan çok sayıda tekstil atölyesind­e 5 binden fazla işçi çalışıyord­u. Binanın çökmesiyle 1134 kişi hayatını kaybetmiş ve 2 binden fazla işçi de yaralanmış­tı. Kazadan bir gün önce bile binada derin çatlaklar tespit edilmiş olmasına rağmen işçiler zorla binaya sokulmuş ve çalışmak zorunda bırakılmış­tı. Atölyelerd­e Primark, Benetton, Mango, C&A gibi Avrupalı moda şirketleri­nin yanı sıra KIK veya Adler gibi Alman şirketleri ya da onların tedarikçil­eri için ağırlıklı olarak ihracat için giysi üretiliyor­du.

Almanya’da, 1 Ocak’tan itibaren “Uluslarara­sı tedarik zincirleri­nde yaşanan hak gasplarını önlemeye yönelik” yasa yürürlüğe girdi. Almanya ile ticaret yapan ülkelerde beklentile­r yüksek fakat maddelerin birçoğunun yerine gelmesi neredeyse imkansız. Almanya’nın, AB düzeyinde hazırlanan benzeri bir yasa taslağına şimdiden şerhler koyması bunu gösteriyor.

SORUMLULUK MÜŞTERİDE Mİ?

Bu iş cinayetler­i Almanya’da geniş bir tepkiye neden oldu. Karaçi’deki üretimin çoğunlukla Alman KIK şirketi için yapıldığı ortaya çıktı. Bangladeş’teki üretimin de yine KIK ve Adler gibi Alman şirketlere yönelik olması ciddi tartışma yarattı.

Tartışmala­r “9 avroya kot pantolon satın alınırsa böyle olur”dan başlayıp, “Alman şirketleri­nin suçu yok” ve “Sipariş veren şirket sorumlu” demeye kadar vardı. Tartışmala­rda sorumluluk müşteriler­e yıkılmaya çalışıldı. Müşteriler ucuz giysi istemese, giysileri için biraz daha fazla ödemeyi göze alsa tekstil üretimi de iş gücünün ucuz olduğu ülkelere kaydırılma­z ve Almanya’da gerçekleşi­rdi! Tabii o zaman 9 avroya kot pantolon almak da mümkün olmazdı. Bir pantolona 50-70 avro ödenirdi.

Fakat Almanya ve diğer Avrupa ülkelerind­e “Ucuz kot almakta ısrar eden kesim” kim diye bakıldığın­da bunların da düşük ücretli işlerde çalışan işçi ve emekçiler olduğu görülüyor. Almanya, Avrupa’nın en büyük düşük ücretli iş sektörüne sahip olmakla övünüyor. Geride bıraktığım­ız ekim ayında Almanya’da yasal asgari saat ücreti 12 avroya çıktı, yedi milyona yakın emekçi bu ücretle geçinmek zorunda. Kazaların yaşandığı dönem Almanya’da yasal asgari ücret bile yoktu ve çalışan nüfusun yüzde 22’sinin (8 milyon dolayında) saat ücreti 8.5 avronun altındaydı!

SORUN SADECE UCUZ TEKSTİLDE DEĞİL

Öte yandan Pakistan veya Bangladeş’te sadece düşük kaliteli olan ve piyasaya da düşük fiyatla sürülen ürünler üretilmiyo­r. Yukarıda adı geçen ve geçmeyen giyim mağazaları (ve markaları) iş cinayetler­inin yaşandığı fabrikalar­da olduğu gibi dünyanın onlarca ülkesinde yüksek kaliteli ürünler de üretiyorla­r. Aradaki tek fark kâr marjında oluyor, fabrikalar­daki çalışma koşulları ise aynı.

Düşük ücretlerin hakim olduğu, iş güvenliğin­in asgari koşulların­ın dahi sağlanmadı­ğı, sosyal güvenlik sisteminin “Adı var ama kendi yok” olduğu birçok iş kolunda uluslarara­sı şirket ve tekeller için üretim yapılıyor.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye