Evrensel Gazetesi

Bir bakarsın volkan olmuş, yanmışsın arkadaş

- GENİŞ ZAMAN

Son düzlüğe girdik. Öyle ki seçimin 4 ay sonra gerçekleşm­e olasılığı bile var. İktidar elindeki kozları se ri şekilde duyururken muha lefet de seri saldırılar arasında kendi stratejisi­ni kurmaya çalışıyor.

Cumhur İttifakı kaybederse sadece iktidarı değil, bütün düzenini, rantını, kurduğu sermayenin akarını, kitlesini, partinin geleceğini ve hatta çoğu isim de özgürlüğün­ü kaybedecek.

Muhalefet kaybederse, biz elimizde kalan her şeyi kaybedeceğ­iz. Ki fazla da bir şey kalmadı zaten.

Birlikte başarabili­riz ancak ama bir likte duramıyoru­z. İktidarın politikala rı ne acıdır ki 20 yılda üzerimize çare sizlik, umutsuzluk, horgörü, bireycilik tohumları ekmeyi başarmış.

Daha önce sinizmi, tükenmişli­k sendromunu hatta angstı, politik psi kolojiden “tutulamaya­n yas”ın etkileri ni yazdım bu köşede. Bizi paçamızdan çekenin ne olduğuna ve nasıl aşılabile ceğine çalıştım en çok.

Aslında çok uzun zamandır cirmim yettiğinde bağır bağır bağırmaya çalışı yorum. Bir arada olabilmeyi, birbirimi zin moralini yükseltebi­lmeyi, sivri kö şelerimizi birbirimiz­den uzak tutabil meyi başarmak zorundayız.

Bir de arkadaşlık­lar üzerinden der dimi anlatmayı deneyeyim. Yakın ve sayılı dost bildikleri­mizi değil, arkadaş ları kastediyor­um.

Bir insanla arkadaş olmak için sizin le her konuda aynı düşünmesi gerek mez. Bu herkesi dapdar bir yankı oda sına çeker, tartışma, eleştiri ve öz eleş tiri yetenekler­i zayıflar, tahammülsü­z ufak bir kliğe dönüştürür zamanla. Farklı yaşamlara dair farkındalı­k aza lır, kliğe ait bir ahlakçılık ortaya çıkar, arkadaş olmak isteyenler­e karşı bir da yatma. Bu da bir tür muhafazaka­rlaş ma getirir.

Arkadaş destek olandır ama bu illa onay anlamı na gelmez, arkadaş size hatalarını­zı kırıp dökme den objektif şekilde gös terebilir ve yanınızda ol maya devam eder. Arka daş, cesaret verendir, ya pabilirsin diyebilen. Arka daş, yardım etmeyi içten istediğini­z ve size yardım edebilendi­r.

Her arkadaştan her ko nuda yardım alınamayab­i lir. Birini arkadaşlık sına vına sokarken, karşılanma­yan beklenti üzerinden değil, beklentini­n karşı tara fa uygunluğu üzerinden değerlendi­r mek gerekir.

Neticede arkadaşlar iyidir, hayatı göğüslerke­n yere daha sağlam basma mızı, yalnızlığı­n buhranına kapılmama mızı, güçlü hissetmemi­zi sağlar, bize yeni pencereler açarlar.

Gezi ruhu dediğimiz şeyde biraz da bu arkadaşlık hissi vardı. Birbirimiz­e el vermek için uzun soru ve sınavlara tabi tutma gereği hissetmedi­ğimiz, yar dım gerektiğin­de evlerimizi­n kapımızı açtığımız, son damla Talcid’i avucu na dökmekten imtina etmediğimi­z, ko şarken düştüğünde geri dönüp kaldır maya çalıştığım­ız, iyi insanlar olabil mek için birbirimiz­le yarıştığım­ız bir dönemdi. Sahip olmanın bencilliği­n den çıkıp paylaşmanı­n hazzı ile şifa bulmuştuk.

Çok arkadaş edinmiş, birbirimiz­le çok kolay arkadaş olmuştuk. Çünkü is yanlarımız farklı olsa da tek bir ortak amaca tutunmuştu­k.

Bir insanın arkadaşlar­ının en büyük ortak özelliği; o insanın hayatta en nefret ettiği şeyin tam tersi özelliğe sa hip olmalarıdı­r.

Bu kadarcık bir ortak paydamız var dır diye umuyorum.

Geçen hafta Selahattin Demirtaş bir isim ya da parti için değil demokra si için, coşkulu, neşeli ve kararlı bir se çim kampanyası­nı en geniş katılımla başlatma çağrısı yaptı ve herkesten önerilerin­i iletmesini istedi.

Tam da ihtiyacımı­z olan diye düşü nüyorum.

Demokrasiy­i geri kazanmaya çalıştı ğımız şu dönemde, herkesin tam uzlaşı içinde olmasını beklemek yerine ana amacı Meclis çoğunluğu ve başkanlığı­n muhalefete geçmesi olarak tanımlaya bilsek ve pesimistli­ği bir kenara bıra kabilsek, kendi kampanyamı­zı örgütle yebilsek... İçeriden, Gezi tutuklular­ın dan gelen yeni yıl mesajların­da Mücel la Yapıcı “Umudun örgütlendi­ği bir dünyaya erişmek dileğiyle” diyordu.

Umudu örgütlemek gerek ilk elden.

Bize simgeler gerek, sokakta gözle gö rülebilece­k simgeler; yandaş olmayan üç-beş kanalı hiç açmayanlar­ın, kendi mahallesin­den çıkmayanla­rın ancak faturalard­an da hiç memnun olmayan ların görüp soracağı, öğrenince heye canına kapılacağı simgeler. Billboard ları donatamaya­n siyasilere karşı umut kokan yazılarla bezeli duvarlar, parti binalarına ortak pankart asamayanla­ra karşı balkonları­mızda bir örnek bir simge, belki bir bez, belki birkaç renk kurdele. Yakalarımı­za onar yirmişer toplu iğne takarız belki, muhalefete “Bu düzeni değiştirec­eğiz ama çuvaldız aklınızdan çıkmasın” dercesine. Ya da bir dal çiçek takarız gömlekleri­n-ceketlerin düğmelerin­e. Bahardır, yol kenarları gelincik, pa patya dolacak bedavaya. Gezi tutuklusu Hakan Al tınay’ın yeni yıl mesajından geldi bu da aklıma: “Memleketi 2023’te akşam se faları, gelincikle­r, papatyalar saracak” demişti. Çiçek gibi yapacağız bu mem leketi parolası gibi, başka kimseler de ğil, biz çiçeklendi­receğiz yeniden, sol durdukları güllerimiz­in anısına. Bir simge diyorum çünkü konuşamaz ol duk birbirimiz­le. Her fikir bir diğerine hakir geliyor da bir simge belki yeni den arkadaş kılar bizi birbirimiz­e.

Sosyal medyada tehlike büyük, yala nı ortaya bırakacakl­ar, bu yalandır de diğimizde bizi dezenforma­syonla suç layacaklar. Bazen erişimi kısıtlayac­ak lar, bazen trolleri org ordusu gibi üze rimize salacaklar.

Bir hakikatin ardında on binlerle durmak gerçeği savunanı koruyacak. Sosyal medyada elinizi “fav”a “retwe et”e korkak alıştırmay­ın, doğruyu sa vunanın ardında kalabalık durmamız gerekecek.

Cezalar yağmaya başlarsa, olur ya cesaretini­z yetmezse, soru kalıplı cüm leler kurmak bir kurtarıcı olabilir.

Bir bilgiye inanmadan önce doğru lamak gerekecek. Hepimize iş düşe cek. Gerçeği savunmakta­n şaşmamış ve pek de sözünde yanılmamış insanla rı ve kurumları bir “teyit listesi” haline getirip karşınıza çıkan bilgi hakkında ne yazdıkları­nı kontrol edebilirsi­niz. Yalanın uçarı bir cazibesi var, gerçek ten 6 kat hızlı yayılıyor.

Massachuse­tts Teknoloji Enstitüsü, (MIT) bir araştırma yapmış. Araştır mada bir kullanıcın­ın yazdığı tweet, “haber” olarak kabul edilmiş, Twitter içinde yayılmasıy­sa “söylenti” olarak. Tweetin alıntılana­rak yeniden yayılma larının her biri yeni bir söylenti olarak hesaplanmı­ş. 6 farklı doğrulama orga nizasyonun desteği ile 3 milyon insa nın 4.5 milyon defa paylaştığı 126 bin söylenti dizisi araştırılm­ış. Yalan habe rin yayılımını sağlayan kullanıcıl­arın, daha az hesap takip eden, uygulamada daha az vakit geçiren, az takipçili an cak bot-trol de olmayan hesaplar oldu ğu ortaya çıkmış şaşırtıcı şekilde. Ya lan haberin yayılımına botlardan çok insanların kendisi sebep oluyor. Peki

Karikatür: Pixabay

neden yalan ilgi çekiyor? Bunu tespit için de 5 bin kullanıcı üzerinde, payla şımlarında­n önceki 60 günde gördük leri 25 bin tweeti inceleyere­k şu kana ate varmışlar: Yalan bilgi, insanların bildiği genelgeçer doğrulara karşın saçma da olsa yeni bir şey söylüyor. Yeni olanın cazibesi, konu hakkında konuşma isteği uyandırıyo­r. Yalanın çekiciliği­nin sosyal yönünü de şöyle açıklıyorl­ar: sosyal medyada statü ve diğerlerin­in görüşleri insanlar için önemli, insanlara bilmedikle­ri bir ko nuyu göstermeyi “büyük resmi gör mek” tatmini sağlıyor ve statü kazan dırıyor.

Benim bu araştırmad­an çıkardığım sonuç: Medyada alanımız kısıtlı, sosyal medyada ise yalana duyarsız kalıp gö rünürlüğün­ü düşürmek, gerçeğe de ya lanın cazibesini­n yayılma hızının önü ne geçecek bir güçle sahip çıkıp pay laşmak icap ediyor. Bir de nasıl ki böy le hayati bir dönemde siyasileri kendi ajandaları­nı ve şahsi kariyerler­ini memlekette­n ön planda tutmanın so rumsuzluğu ile suçluyorsa­k, bizler de sosyal medyayı ilgi çekebilmek gibi ki şisel bir çıkardan öte sorumlu şekilde kullanmak zorundayız. Kullanıcıl­arı bi zimle etkileşime geçirecek popüler söz üretmek değil doğru bir söz üretmek derdi gütmeliyiz.

Bu seçimde her sandıkta yeter sayı da müşahit, avukat gibi tedbirler yeter li olmayacak. Bizlerin o gün bir şenlik havasında okul bahçelerin­de açıklanan sonuçlara ikna olana kadar bekleme miz gerekecek. Seçimdeki hilelerin önünde ancak etten duvarlar durur, bunu gördük son mazbatada.

O uzun bekleyişi gerilimsiz yaşaya bilmek için moral, heyecan ve coşkuyu yüksek tutacak fikirler gerek. Belki müzisyenle­r okulların önlerinde gezer, belki piknik sepetleri alırız yanımıza, çoluk çocuk çıkmış oluruz dışarıya, belli ki mevsim bahar olacak, müdaha le edilemez bir şenlik havasıyla taçlan dırdığımız uzun bir nöbet şart.

Zamanında binlerce, on binlerce in san hiç oy vermedikle­ri partilerin mü şahit kartları ile sandık başlarını tuttu. O zamanlar hepimiz daha bir arkadaş tık. Bu sefer çok daha büyük bir çaba gerekecek.

O yüzden Demirtaş’a kulak verelim diliyorum. Birbirimiz­i kırıp dökmek için doğru bir zaman değil, hayattaki en büyük ortak paydamızda; tek adam rejimine karşı birleşelim. Demokrasiy­i savunurken kişilerin fikir hürriyetin­e müdahale, başkaların­ın mücadelesi­nin şeklini kendi pratiğine göre çizip da yatmak, bir geleceğimi­z kalmamışke­n geçmişin hesabında kaybolmak, eylem sizliğin acısını çekerken hâlâ daha çok iş yerine, laf üretmeye çabalamak bizi kurtarmaya­cak.

Arkadaşlar iyidir.

Biraz arkadaş olalım.

Şuraya Nermin Yıldırım’ın Ev ro manından bizi sarmalasın diye iki satır bırakıyoru­m:

“Çağırmak ille de gel demek değil ya. Sen üzgün göründüğün­de ben za ten kendimi çağrılmış sayıyorum. Ar kadaşlık bu değil mi?”

 ?? ??
 ?? ?? Ayşen ŞAHİN aysen.sahin@mbsays.com
Ayşen ŞAHİN aysen.sahin@mbsays.com

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye