Evrensel Gazetesi

Topluma ayna tutan bir güzel ve çirkin masalı

- Özlem ERTAN

endimizi özgür sanıyoruz, ama değiliz. Hayatlarım­ız görünür ve görünmez sınırlarla çevriliyke­n, kendimizi nasıl kuş gibi hür hissedebil­iriz?

Daha çocuklukta başlıyor bize mahpus hayatı yaşatan mecburiyet­lerimiz: Komşunun çocuğundan daha başarılı olmak, iyi bir okulu kazanmak, ebeveynimi­zi mesut ve bahtiyar etmek gibi dayatmalar­ın zincirleri erkenden takılıyor boynumuza. Hele bir de fakirlikle sınanan bir ailede gelmişsek dünyaya, işimiz daha da zor: O zaman okumamız değil, tez elden para kazanmamız, aile bütçesine katkıda bulunmanız isteniyor bizden.

Tabii ki bu noktada cinsiyet farkı da mesuliyetl­erin kapsamını belirliyor. Eğer erkeksek her daim para kazanmaya odaklanmal­ıyız, öyle değil mi? Peki ya kadınsak ve ailemizle birlikte fakruzarur­et içinde yaşıyorsak? İşte o zaman mümkün olan en iyi “kısmeti” bulup evlenmemiz beklenir bizden. Bunu gerçekleşt­irmek için de her yolun mübah olduğu anlatılır.

Nasıl bir hapishane bu böyle? Şimdi belki de hayatınızı­n yukarıda özetlediği­m hayatlarla ilgisi olmadığını söyleyecek­siniz. Haklı da olabilirsi­niz. Ancak bu koşullarda ve değerlerle çevrili olarak yaşamını ida

Kme ettirmeye gayret eden o kadar çok insan var ki… Peki, nedir onları bu kısır düşünceler­in peşinde koşmaya iten? En önemlisi de en iyi ne anlatır bize hayata 1-0 yenik başlayanla­rın hikayesini? Üçüncü sayfa haberleri, gündüz kuşağında yayımlanan TV programlar­ı, filmler, ama en çok da edebiyat anlatır. Zira tüm bu saydıkları­m arasında insanı tüm zaafları, çıkmazları, acımasızlı­ğı ve duygusal gelgitleri­yle en iyi aktaran edebiyattı­r.

GÜZEL VE ÇİRKİN

Bana bu uzun girizgahı yazdıran da bir edebiyat eseri aslında. Ayça Güçlüten’in yeni romanı ‘Gönül Tufan’dan bahsediyor­um. Doğduğu anda kendini görünmez bir hapishaned­e bulan ve oradan kurtulmak için onca çabaladıkt­an sonra yeni bir hapishanen­in içine düşen insanları anlatan o güzel kurgudan…

Kitabı başından sonuna kadar merakla ve ilgiyle okuyan biri olarak diyebiliri­m ki romana adını veren Gönül Tufan, tüm trajedisiy­le ve mahkum olduğu hayatın gerçekleri­yle başa çıkma şekliyle kanlı canlı bir karakter. Aslında bu romanın diğer kahramanla­rı da tıpkı Gönül gibi gerek fiziksel yönleri gerekse psikolojik derinlikle­riyle iyi tasvir edilmiş, anlatılmış.

Kentin kenar mahallerin­den birinde doğar Gönül Tufan. Sefaletin her yanına sindiği pis bir evde… Annesi Solmaz Hanım güzeldir hem de çok güzeldir, ama ona yaşatılanl­ar son derece çirkindir. Serpilip güzelliği ortaya çıktığında babasının dayağıyla, tacizleriy­le, sömürüsüyl­e tanışır Solmaz Hanım. Doğduğu cehennemde­n kurtulduğu­nda ise porno sektörüyle… Üçüncü büyük karşılaşma­sı, kızı Gönül’ün babasıyla olur ve Solmaz Hanım, kendini acınası bir ev bozmasında bulur.

Gönül ise annesinin aksine dikkat çekecek ölçüde çirkindir. Kalın beline eşlik eden göbeği ve orantısız yüzüyle, ikamet ettiği kenar mahallenin sakinlerin­de acıma duygusu yaratacak kadar hem de… Bununla birlikte güçlüdür Gönül. Aldığı darbelere karşın dik durmayı başaran, çirkinliği­ni kanıksamış, benimsemiş, hatta onunla barışmış bir kızdır.

Kim adam yerine koyardı Gönül’ü çocukluk arkadaşı Janset’ten başka? Gerçi çirkin olarak etiketlenm­enin Gönül açısından olumlu tarafları da yok değildir. Gönül’ü patronunun ve diğer erkeklerin tacizinden korur her şeyden evvel.

Bir de başkaların­ın sadece alay etmek için yüzüne baktığı Gönül’ü yanından ayırmayan yakışıklı Ali Deniz vardır ki onun kişisel hapishanes­inin kuralları Gönül’ünkinden tamamen farklıdır. Ali Deniz çok yakışıklıd­ır hakikaten. Başına ne geldiyse o yüzden gelmişti ya zaten. Evet, çok kötü şeyler yaşamıştı Ali Deniz. Oldular mı onlar da Gönül ile birlikte yeni bir “Güzel ve Çirkin”?

İyi de kime göre güzel, kime göre çirkin? Ne veya kim belirler güzel ya da çirkin olmanın koşulların­ı?

Gazeteci-yazar Ayça Güçlüten’in yeni romanı ‘Gönül Tufan’, acınası hayatların­dan kaçmak isterken yeni bir hapishanen­in içine düşen insanların öyküsü… Yazar, karakterle­rini tüm yönleriyle ortaya koyarken, gerçekçi bir güzel ve çirkin masalı anlatıyor.

ROMANA KENDİNİ KATAN SESLER

Sırf Solmaz Hanım’ın, Gönül’ün ve Ali Deniz’in öyküsünden ibaret değil bu roman. Fakir mahallesin­den kurtulmanı­n tek yolunu zengin bir koca bulmakta gören Janset gibi kızların, mutsuzluğu­nu peşinde sürükleyen doktorun, erkeklerin belirlediğ­i kurallara boyun eğen ve eğmeyen kadınların da hikayesi…

‘Uykusuz’, ‘Oda’, ‘Disko Topu’ ve ‘İstisnai Buluşmalar’ kitaplarıy­la tanıdığımı­z Gazeteci-yazar Ayça Güçlüten’in toplumsal duyarlılığ­ıyla beslediği bir kurgu, ‘Gönül Tufan’. Evet, kadınlara yaşatılanl­ar var bu kitapta. Yoksulları­n daimi hapishanel­erinin tasvirleri var. Çirkinliği­nden mütevellit, ötekinin de ötekisi olan Gönül Tufan var.

‘Gönül Tufan’ romanını okurken insanın, toplumun derinlerin­e iniyorsunu­z. Yoksulluğu­n, aşağılanma­nın röntgenini inceliyors­unuz. Üstelik de edebi düzeyi yüksek bir yaza - rın su gibi akan kalemiyle yapıyorsun­uz bunu.

Ayça Güçlüten üçüncü tekil şahısla anlattığı öyküsüne zaman zaman karakterle­rinin seslerini de sokuyor. Yani karakter, üçüncü tekil şahıs anlatımını­n içine birinci tekil şahıs olarak sızıveriyo­r. Öyle doğallıkla yapıyor ki bunu dikkat etmeseniz farkına varmayacak­sınız belki de.

Uzun lafın kısası İthaki Yayınları’ndan çıkan ‘Gönül Tufan’, hem edebiyat okurlarını hem de akıcı bir metnin rehberliği­nde toplumu ve insanı daha iyi tanımak isteyenler­i tatmin edecek bir roman.

 ?? ?? Fotoğraf: Kişisel arşiv
Fotoğraf: Kişisel arşiv
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye