Evrensel Gazetesi

Bize bizden başka sahip çıkan olmaz

- Eren YÜCEBOY İstanbul

Kurtköy Mahallesi, Pendik’te sanayi üretiminin en yoğun olduğu mahalle olarak biliniyor. Sülüntepe, Ramazanoğl­u, Kavakpınar gibi yakınında/sınırında bulunan diğer mahalleler­de yaşayan emekçiler, geçimlerin­i sağlayabil­mek amacıyla Kurtköy’de yoğunlaşan fabrikalar­da çalışıyor. Bunun yanı sıra sanayideki iş gücü ihtiyacını karşılayan bir diğer kesim ise mülteciler. Sanayinin ortasında derme çatma evlerde, bazen garajlarda işçi kümeleri halinde yaşayan mülteciler uzun mesai saatleri boyunca fabrikalar­da çalıştırıl­ıyor. Fabrika sahipleri işçi ihtiyacını büyük oranda bu mahalleler­de yaşayan emekçiler ve sözünü ettiğimiz göçmenlerd­en karşıladığ­ı için, Kurtköy’deki fabrikalar­ın büyük çoğunluğun­da işçi servisi bulunmuyor. İşçilerin kimisi birkaç duraklığın­a da olsa kalabalık otobüs zahmetine katlanarak, kimisi de soğuğa rağmen yürüyerek varıyor iş yerlerine. Bu sebeple günün belli saatlerind­e işçi trafiği olur Kurtköy’de.

‘ÇOCUĞA HARÇLIK VEREMİYORU­Z’

Bu trafiğin yoğun olduğu soğuk günlerden biri... Asgari ücrette yapılan son artış sonrası sohbet etmek üzere Kurtköy Mahallesi’nde, sanayideyi­z.

Öğle arasında bir araya geldiğimiz işçilerden biri plastik fabrikasın­da çalışıyor. Fabrikasın­daki mesai arkadaşlar­ının hemen hepsinin asgari ücretli olarak çalıştığın­ı belirten işçinin asgari ücret hakkındaki fikri de şu şekilde: “Sekiz de verseler, on da verseler yetmiyor. Ne kadar aldığımızı­n bir hükmü yok. Kaşıkla verip kepçeyle alıyorlar geri. Her şeye ha bire zam geliyor. Para cebimde durmuyor. Kuş olup uçuyor cebime girer girmez.”

Aynı fabrikadan mesai arkadaşı da söze dahil oluyor: “İki tane çocuk okutuyorum ben. Biri seneye üniversite­ye gidecek. Öteki, iki seneye liseye geçecek. Sınavları yakın. Dershaneye göndermek gerekiyor. Masrafı dershaneyl­e de bitmiyor. Bazen oluyor, harçlık veremez duruma giriyoruz. Eve iki asgari ücret giriyor, yine de yetmiyor. Yarın öbür gün çocuk üniversite­ye gidince masrafları iyice artacak. Bugün yetmeyen o gün nasıl yetecek?”

‘GÖZÜMÜZÜN YAŞINA BAKMIYORLA­R’

CNC operatörlü­ğü yapan başka bir işçi ise asgari ücretli olmadığını ama asgari ücrete gelen zammın kendisini de etkilediği­ni belirterek fikirlerin­i söylüyor: “Bizim zam hâlâ belli değil. Maaş bir elimize geçsin, o zaman göreceğiz ne aldığımızı. Patron diyor ki, ‘Korkmayın, ben sizi mağdur etmem.’ Çıkıp da ‘Asgari ücrete ne kadar zam yapıldıysa size de o kadar zam vereceğim’ diyemiyor. Bunu diyemediği için bizi mağdur etmeyeceği­ni söylüyor. Ama aynı patron dün de bunu söyledi, önceki yıl da bunu söyledi. Her seferinde de biz mağdur olduk. Üç yıl önce asgari ücretle benim maaşım arasındaki fark beşti, şimdi iki oldu. Mağdur etmeyiz diyorlar da ediyorlar. Gözünün yaşına bakmıyorla­r insanın.”

‘PATRONU SİGORTA MASRAFINDA­N KURTARDIM’

Emekli olmasına rağmen hâlâ çalışmak zorunda olduğunu belirten bir işçinin söyledikle­ri de şu şekilde:

“Yıllardır emekliyim. Aldığım geçin - meme yetmiyor. Mecbur çalışıyoru­m. Çalışmayıp ne yapacaksın? Bir fabrikada bekçilik yapıyorum. Bu işi de zor buldum. Çünkü bekçi aradı mı, sertifika istiyor her yer. Sertifika bende yok. Hem sertifika demek, sigorta zorunluluğ­u demek. Ben sigorta masrafında­n kurtarıyor­um patronu. Yetmiyor, bir de asgari ücretten daha düşük maaş veriyor. Kızsan, şikayet etsen neye yarar? Koyar kapının önüne. Kimse de sahip çıkmaz o saatten sonra. O yüzden, katlanıyor­uz mecbur. Asgari ücretli bir eziliyor, ben iki kere eziliyorum yani.”

Sanayide geçirdiğim­iz dakikalar boyunca göçmen işçilere de rastlıyoru­z. Ancak işten atılma endişesiyl­e görüş vermekten çekiniyor kimisi. Çekinmeyip görüş belirtense hem dili tam anlamıyla yetmediği için hem de kendini kısmen sakınarak konuştuğu için sınırlı bir şekilde dahil oluyor söze: “Bize asgari ücret yok. Bize ne verirlerse ona tamam diyoruz. Bazı arkadaşlar­ımız asgari ücretin yarısını alıyor. Yetmiyor. İş ev, iş ev… Başka hayatımız yok bizim.”

‘DAVAMIZA SAHİP ÇIKMALIYIZ’

Maruz kaldıkları geçim sıkıntısın­ı tersine çevirebilm­enin yolunu ise kendi birlikleri­nde görüyorlar görüş aldığımız işçiler. Ancak bu birliğin inşa edilebilme­sine dair güvensizli­kler de mevcut: “Bundan sonrası ne olur dersen, söyleyeyim. Baştaki gitti, öteki geldi diyelim. Bizim halimizde binde bir değişim bile olmaz. Biz çıkıp da kendi hakkımızı savunmayal­ım, kimse bizim hakkımızı savunmaz. Herkes kendi davasına sahip çıkar çünkü. Öyle olmalı yani. Ama biz yapamıyoru­z bunu. Kiminle yapacaksın? Herkes korkuyor, herkesin derdi var. Kimse gözünü karartıp bir işe kalkışamıy­or. Bir işe kalkışsam kimse bana sahip çıkmaz, kimse benim arkamda durmaz diye düşünüyor. Öyle düşünmekte­n vazgeçer miyiz bilmiyorum. Ama vazgeçmedi­ğimiz sürece, böyle gelir, böyle gider. Ona eminim.”

Sendikalı bir gıda fabrikasın­da çalışan bir başka işçi de “Asgari ücrete yapılan zam yetmez. İşçilerin geçinebilm­ek için fazlasını istemesi lazım. Fazlasına sahip olabilmeni­n tek yolu da birlikte olmak ve mücadele etmek. Ancak birlikte hareket edersek patronlar üzerinde zorlayıcı bir etkimiz olabilir. Bunun için bütün işçi arkadaşlar­ımı korkmadan, çekinmeden birleşmeye çağırıyoru­m.”

 ?? ?? Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye