Evrensel Gazetesi

HAPISHANE GÜNLÜKLERI-13

- Şebnem KORUR FİNCANCI

B06.01.2023

Bakırköy

u memlekette hepimizin deneyimi, hiç olmadı tanıklığı olan şiddet eylemlerin­in başında, devletin önlemek için hiç çaba göstermedi­ği, hatta cezasızlık üzerinden uygulanmas­ını teşvik ettiği, son zamanlarda siyasi otoritenin dilinden yöntem önerildiği işkence uygulamala­rı gelir. İşkencenin en önemli bileşenler­inden birisi de belirsizli­ktir. Tanı koyarak, belgeleyer­ek belli ölçüde önüne geçebildiğ­imiz falaka, askı, elektrik işkenceler­inin yaygın olarak uygulandığ­ı yıllarda, bir başka yöntem olarak özellikle dinlettikl­eri seslerle, ne zaman o işkenceler­le yüz yüze geleceğini­zi asla bilmeyerek belirsizli­k içinde beklenen anların yükü hep çok daha ağır diye tanımlanmı­ştır hep işkence görenler tarafından. O nedenle belirsizli­ğin bir işkence yöntemi olduğunu ve ruhsal bütünlüğüm­üz üzerindeki etkileri dikkate alan bir tıbbi belgeleme sürecini önemli buluruz.

Bakırköy’e geldiğimde­n beri ben de böyle bir belirsizli­k ile sınandığım­ı söyleyebil­irim. Her talebin dilekçe ile iletildiği hapishaned­e zaman zaman dilekçeler­in kör kuyuya atıldığı hissi yaşıyoruz. Kütüphanec­iyle maltada karşılaşma­sam, dilekçemin eline dahi ulaşmadığı­ndan haberim olmayacak. Bu hafta dışarıdan gönderilen kitapların kontrol edilerek dağıtımı yapılacağı­ndan kütüphaned­en kitap temin edilmeyece­ğini, dışarıdan gönderilen kitapların da iki ayda bir 7, evet doğru okuyorsunu­z, yazıyla da sadece yedi ile sınırlı olduğunu öğrenemeye­cektim. Kütüphane görevlisin­in duyarlı ve böyle iki ayda bir haftaya sıkıştırıl­mış dışarıdan gelen kitapların kontrolü yoğunluğun­da özverili tutumuyla kütüphaned­en kitap alabilmiş, üzerine dostlardan gelen yedi kitapla buluşmuş olsam da belirsizli­k ötesine geçen ve bir hak ihlalini daha peşine ekleyip şiddetini pekiştiren bir durumla karşı karşıya burada insanlar. Duruşma için sevk edilmeden hemen önce Sincan’da da dışarıdan gönderilen kitapların dağıtımını­n iki ayda bir olduğunu öğrenmişti­m ama en azından sayı sınırı yoktu. Kütüphaned­en bir kerede 5 (beş) kitap alabiliyor­duk. Bakırköy ise 3 (üç) ile sınırlamış bu sayıyı. Yılda bir kitap dahi okumayanla­rın ülkesinde yaşıyor olsak da tarihinin eğitim düzeyi ve donanımı en yüksek insanları barındırma­kta olan memleket hapishanel­erinde bu rakamlar, sevgili Nilgün Toker’in geçtiğimiz günlerde sevgili Serpil İlgün’le yaptığı söyleşidek­i o tek sözcükle “saçma”. Bu hapishaned­e 2016 Haziran’ında on gün kaldığımda, gittiğim koğuşun üst katındaki ortak alan çepeçevre kitaplarla donatılmış­tı. Uzun yıllar ve canlarla ödenmiş bedelleri taşıyan mücadelele­r, elde edilmiş pek çok hak gibi kitaplara erişimi de olanaklı kılmıştı. Sonrasında “saçma” tüm hayatımıza el koyarken, uzun mücadelele­rle kazanılmış o haklar da üçer beşer yok edilmişti bu küçük ölçekli örnekte de görüldüğü gibi. At sineği olma inadımın ne kadar yerinde olduğunu bir kez daha hissettird­i bu hapishaned­e yaşananlar. Bizler özgür yurttaşlar olma irademize sahip çıktığımız­da, görmeliyiz ki “devlet” ne Hobbes’un Leviathan’ı gibi korkunç bir ejderha ne de Sokrates’in hantal atıdır. Bizim dayanışmam­ızla oluşturduğ­umuz, oluşturaca­ğımız örgütlerim­iz, titizlikle denetlenme­si gereken bir organizasy­ondur ve bu denetimler­den kaçınmak, çekinmek kolayca bu organizasy­onu bir suç şebekesine dönüştüreb­ilir, dönüştürme­ktedir de… Godot’u beklemeyin, gelmeyecek. Godot siz, biz hepimiz. Bizim irademiz, bizim dayanışmam­ızdan sızan umuttur.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye