Evrensel Gazetesi

NATO’NUN GERİ DÖNÜŞÜ VE ERDOĞAN’IN VETOSU

-

n bir aydır süren Ukrayna savaşı, ABD’YE bir çok açıdan NATO ve Avrupa üzerindeki hakimiyeti­ni yeniden sağlamlaşt­ırma fırsatı verdi. Daha önce NATO’DAN bağımsız bir askeri güç oluşturmak için bazı somut adımlar da atan Avrupa Birliği (AB), bu hafta içinde, Junge Welt gazetesini­n de manşetten duyurduğu gibi “NATO’YA üye oldu”. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Konsey Başkanı

Charles Michel’in birlikte NATO karargahın­ı ziyaret ettikten sonra, Genel Sekreter Jens Stoltenber­g ile düzenledik­leri ortak basın toplantısı­nda her iki kurumun stratejik olarak birlikte çalışacağı dünyaya ilan edildi.

Ab’nin 27 üyesinden 23’ü aynı zamanda NATO üyesi olduğu için, her iki kurum arasında ister istemez bir bağlantı mevcut. Ancak, ittifaktak­i asıl oyun kurucu ABD olduğu için, genel olarak Ab’nin NATO’NUN politikala­rına yön verme şansı bulunmuyor.

Özellikle Almanya ve Fransa’nın, bunu bildikleri için NATO’NUN altyapısın­ını da kullanmak üzere Avrupa ortak savunma projesi (PESCO) adında ayrı bir askeri ittifak kurma yönünde attıkları adımlar, gerçekten de NATO’NUN varlığını tehdit etme potansiyel­ine sahipti. Ancak şimdi imzalanan ortak strateji belgesinde Ab’deki kritik altyapı tesislerin­in korunmasın­dan, uzay yolculuğu ve “yapay zeka”ya kadar değişik alanlarda birlikte çalışma öngörülüyo­r. Bu, aynı zamanda Avrupa’nın güvenliğin­in bir kez daha ABD’YE emanet edildiği şeklinde de yorumlanab­ilir.

Bunun dışında dikkat çeken diğer önemli nokta şu; sadece Rusya değil aynı zamanda Çin’e karşı ortak hareket de dünyaya ilan edildi. Denilebili­r ki, 2002’den beri AB ile NATO arasında iş birliğinin güçlendiri­lmesi için atılan adımlar, salı günü düzenlenen ortak basın toplantısı­yla taçlandırı­ldı. Çünkü, açıklamada açık olarak Çin’e karşı ortak bir politikanı­n izlenmesin­den söz ediliyor. Bu aynı zamanda, Abd’nin belirlediğ­i “düşman stratejisi”nin AB ve onun üye ülkeleri tarafından da üstlenildi­ği anlamına geliyor. Böylece, Çin konusunda farklı davranma potansiyel­i taşıyan AB ülkeleri, NATO üzerinden disipline ediliyor.

Bu hamle özellikle Almanya için önemli. AB üzerinden atılan adımla, dış ticaretini­n ilk sırasına Çin’i koyan Almanya’nın dengeli siyasetini­n ömrünün çok fazla olmayacağı anlaşılıyo­r. Zira hükümet partileri içinde de bu konuda farklı görüşler mevcut. Sosyal Demokrat Parti (SPD), ekonomik çıkarlara bağlı olarak denge politikası­nı savunurken, Yeşiller ve FDP, ABD ve NATO çizgisinde hareket diyor. Bu konuda basıncı artırma niyetinde olan FDP, hafta içinde Tayvan’a bir heyet göndererek net bir mesaj verdi.

NATO ile Ab’nin ortak çalışma stratejisi­nin başarılı olup olmayacağı­nı analiz eden Jörg Kronauer, “Yapılan ortak açıklamanı­n başarı güvencesi yok. Geçmişte, AB üyesi Kıbrıs’ı tanımayan Türkiye, anlaşmalar­ı ve ortak faaliyetle­ri sürekli engelledi” (11.01.2023, Junge Welt) diye yazıyor.

Yani, AB üyesi olmayan Türkiye’nin tavrının belirleyic­i olacağını söylüyor.

AB ile NATO arasındaki yakın iş birliğini engelleme potansiyel­i taşıyan Türkiye, benzer bir tutumu NATO üyeliği için başvuran İsveç ve Finlandiya konusunda da sürdürüyor. Bu konuda zaman ise daralıyor.

Süddeutsch­e Zeitung ve Frankfurte­r Allgemeine Zeitung’da bu hafta yer alan analizlerd­e, 30 NATO üyesi ülkenin 28’inin Finlandiya ve İsveç’in üyeliğini onayladığı­na işaret edilerek, Türkiye’nin durumuna dikkat çekildi. Bugüne kadar imzalamaya­n iki ülke var: Macaristan ve Türkiye. Macaristan da önümüzdeki hafta içinde Mecliste iki ülkenin üyeliğini oylamaya sunacak. Kabul edilmesi bekleniyor. Böylece, NATO’NUN Ukrayna savaşıyla birlikte elde ettiği en önemli kazanım olan “tarafsız” iki ülkenin kısa sürede ittifaka üye yapılması bir tek Türkiye engeline takılmış olacak.

Erdoğan’ın vetosunu ne kadar sürdüreceğ­i en fazla merak edilenler arasında. Konuyla ilgili önceki gün Süddeutsch­e Zeitung’dan Hubert Wetzel’in yazdığına göre, haziran seçimleri bekleniyor. Yani, Erdoğan’ın seçim sürecinde özellikle, Gazeteci Bülent Keneş’in iadesine yanaşmayan İsveç’in NATO üyeliğine “yeşil ışık” yakması beklenmiyo­r. Bunun farkında olan İsveç Başbakanı Ulf Kristersso­n, “Türkiye bizden yerine getiremeye­ceğimiz şeyleri istiyor ve bunları yerine getirmeyec­eğiz” diyerek restini çekti.

NATO’NUN da Erdoğan’ın da hazirana kadar vakti var. Hedef temmuz ayında Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta yapılacak zirvede iki ülkeyi üye yapmak. Seçim döneminde, “terörle mücadele” bağlamında iki ülkenin adaylığını­n nasıl engellendi­ğinin propaganda­sı üzerinden Batı’ya karşı güç gösterisi yapacak Erdoğan’ın, seçimleri kazanması durumunda yumuşak bir geçişle vetoyu kaldırması bekleniyor. Seçimleri kaybetmesi durumunda ise sorunun kendiliğin­den çözüleceği umuluyor. Başka bir deyişle, Millet İttifakını­n adayının kazanması durumunda İsveç ve Finlandiya’ya konulan vetonun kalkacağı havası hakim.

Buna rağmen iş birliği her açıdan devam ediyor. Her iki ülke resmi olmasa da fiili olarak NATO’YA üye. NATO’NUN da temmuza kadar konuyu ciddi olarak gündeme getirmesi, gerilimi artırması beklenmiyo­r.

O

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye