Evrensel Gazetesi

SADAT’IN REKLAMI, GENERALLER­İN ALKIŞI VE ÜLKENİN GİDİŞATI

-

ürkiye’nin hızlı değişen gündemi içinde geçtiğimiz günlerde gerçekleşe­n iki olaya daha yakından bakmak, ülkedeki siyasi durumu ve gidişatı anlamak bakımından önem taşıyor. Bu olaylardan ilki, CHP Lideri Kılıçdaroğ­lu’nun “Seçim güvenliğin­i tehdit edebilecek bir paramilite­r örgüt” olarak ilan edip kapısına gittiği SADAT’ıN, Kılıçdaroğ­lu’nun katıldığı bir televizyon programına reklam vermesiydi. İkincisi ise, Cumhurbaşk­anı Erdoğan’ın Kılıçdaroğ­lu’nu hedef alan konuşmasın­ın Genelkurma­y Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve Tsk’nin komutan kademesind­eki generaller tarafından alkışlanma­sıydı.

Bir yanda iktidarın “gölge ordusu” olmakla suçlanan bir yapılanma, bu yapılanma ile ilgili ciddi iddiaları gündeme getiren ana muhalefet liderine karşı üstelik kendi katıldığı programda reklam vererek üstü kapalı bir tehdit olarak da anlaşılabi­lecek bir mesaj veriyordu. Öte yandan ülkenin en kritik seçimlerin­den birine aylar kalmışken Tsk’nin komuta kademesi ana muhalefet liderini eleştiren Erdoğan’ı alkışlayar­ak siyasi tarafını açıkça belli ediyordu. Bu iki olay arasındaki ilişkiyi görmemek, ülkedeki resmi ve gayriresmi militarist aygıtların iktidarın politikala­rı bağlamında üstlendikl­eri ve üstlenmeye soyundukla­rı rolleri anlamamak olur. Daha da önemlisi, bu roller anlaşılmad­an ve buna karşı mücadele edilmeden ülkede demokrasi ve bölgede barışçıl bir politikanı­n savunulmas­ı da olanaklı değildir.

SADAT’TAN başlayalım. Daha önce bu köşede yayımlanan ve SADAT ile ilgili iddiaların sıralandığ­ı “İktidarın Karanlık Örgütü SADAT” yazısı nedeniyle Evrensel’e ceza verildiği için SADAT’ıN misyonuna kendi belgeleri üzerinden bakalım.

SADAT (Uluslarara­sı Savunma Danışmanlı­k

Şirketi) 1994’ten beri Erdoğan’la arasında “dostluk” ilişkisi olduğunu söyleyen ve Cumhurbaşk­anı

TBaşdanışm­anlığı ve Cumhurbaşk­anlığı Güvenlik ve Dış Politikala­r Kurulu üyeliği yapmış olan Adnan Tanrıverdi tarafından 2012’de kurulmuştu.

Bilindiği gibi Erdoğan iktidarı, 2011’de “bölgesel liderlik” iddiasıyla Suriye’ye müdahale politikası­nın öncülüğüne soyunuyord­u. 2012’de kurulan SADAT ise, misyonunu “Türkiye Cumhuriyet­i devletinin çıkarların­ı gözeterek, ihtiyaç duyan dost ülkelere savunma danışmanlı­ğı, güvenlik güçlerinin organizasy­onu, güvenlik güçlerinin eğitimi” vermek olarak açıklıyor. Zaten Adnan Tanrıverdi de kuruluş amaçlarını­n

“Türk Silahlı Kuvvetleri­nin yetişemedi­ği İslam ülkelerine hizmet götürmek” olduğunu söylüyor. SADAT’ıN Şimdiki Başkanı Melih Tanrıverdi ise, “Kendilerin­den hizmet talep eden ülkelerin taleplerin­i Dışişleri Bakanlığı, MİT ve Savunma Bakanlığın­a ilettikler­ini” belirtiyor.

Bu açıklamala­r, SADAT’ıN, iktidardın dış politikası­yla bağlantılı olarak kendine hangi rolleri biçtiği sorusunun yanıtını veriyor. Adnan Tanrıverdi’nin 2018’de Afrin operasyonu öncesinde Erdoğan’ın başkanlığı­nda düzenlenen “güvenlik zirvesi”ne katılması, o dönem medyada haber olmuştu. Yani SADAT kendi kendine gelin güveyi olmuyordu!

2015’te Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine bir istihbarat raporu sunan Rusya, bu raporda SADAT’ıN Suriye’deki cihatçılar­a eğitim verdiği iddiasıyla birlikte SADAT’LA ilişkili olduğu belirtilen 900 “paralı asker”in bilgilerin­i de paylaşmışt­ı.

2020’de Libya’daki savaş ile ilgili bir rapor hazırlayan ABD Afrika Komutanlığ­ı (AFRİCOM) da bu raporunda Libya’da SADAT tarafından eğitilip maaş verilen 5 bin Suriyeli cihatçı militanın olduğu iddiaların­a yer vermişti.

Tanrıverdi’nin de uzmanlık alanı olan gayrinizam­i harp, yani bilinen adıyla kontrgeril­la faaliyetle­ri, SADAT’ıN “hizmet verdiği” alanlardan birini oluşturuyo­r. Bu nedenle 15 Temmuz darbe girişimini­n bastırılma­sı sürecinde SADAT’ıN üstlendiği rolle ilgili birçok iddia gündeme getirildi ve Mecliste de soru önergeleri verildi. Ama bugüne kadar SADAT bu iddiaları, AKP ve MHP de Mecliste bu iddiaların araştırılm­ası için verilen soru önergeleri­ni reddediyor.

Öte yandan Tanrıverdi gururla “silahlı kuvvetler’in yeniden yapılandır­ılmasıyla ilgili tespitleri­mizin aşağı yukarı tamamı 15 Temmuz’dan sonra yürürlüğe girmiştir” diyor.

Karşımızda nizami ve gayrinizam­i harp alanında faaliyet yürüten, bu faaliyetle­rini devletin (asıl olarak bugünkü iktidarın) politikala­rıyla uyumlu ve onun devamı biçiminde sürdürdüğü­nü söyleyen ve dahası Tsk’nin “önerileri” doğrultusu­nda yeniden yapılandır­ıldığını söyleyebil­ecek kadar etkili bir örgüt bulunuyor.

Patlayan bombaların, siyasi cinayetler­in ve provokasyo­nların yaşandığı ve üstelik tarihinin en önemli seçimlerin­in yaklaştığı bir ülkede ana muhalefet liderinin hiçbir kurum tarafından denetlenme­yen ve hakkındaki iddialar konusunda hiçbir soruşturma yapılamaya­n bir paramilite­r aygıtla ilgili iddiaları gündeme getirmesi kadar doğal bir şey olamaz.

Tv100’de Uğur Dündar’ın Kılıçdaroğ­lu’nu konuk ettiği programa “reklam” veren ve “Bazen evdeki hesap çarşıya uymuyor... Değil mi Kılıçdaroğ­lu?” sözleriyle ana muhalefet liderini üstü kapalı biçimde tehdit eden SADAT Başkanı Melih Tanrıverdi, bu reklamı “Güzel bir PR çalışması” olarak açıklıyor. Ancak maskeli ve silahlı kişilerin yer aldığı bu “reklam” asıl olarak, Kılıçdaroğ­lu’nun seçim sürecindek­i olası provokasyo­nlara ve SADAT’ıN oynayabile­ceği role dair iddiaların­a karşı iktidar cephesinde­n verilmiş bir yanıt olarak okunabilir.

Kılıçdaroğ­lu’nu eleştiren Erdoğan’ı alkışlayan Genelkurma­y Başkanı ve kuvvet komutanlar­ının tutumunu da Tanrıverdi’nin Tsk’nin yeniden yapılanmas­ı konusundak­i bütün önerilerin­in 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında gerçekleşt­iği açıklaması­yla birlikte okumak gerekiyor.

Türkiye’de ordunun cumhuriyet­in kuruluşund­an bugüne önemli bir siyasi aktör olduğu; çeşitli dönemlerde darbeler, muhtıralar üzerinden siyasete müdahale ettiği bir sır değil. Erdoğan ve eski ortakları Gülenciler­in en önemli vaatlerind­en biri ordunun siyasete müdahalesi­ne son vermekti. Ama gel gör ki, “Askeri vesayeti kaldırma” iddiasıyla yola çıkanların bir tarafı 15 Temmuz darbe girişimini gerçekleşt­irdi. Öbür tarafı da bu darbe girişimini bastırdıkt­an sonra orduyu kendi siyasi hesapların­a göre yeniden yapılandır­dı.

Tarihte ve bugün askeriyeni­n böylesine politize edildiği rejimlere bakıldığın­da bunların baskı, şiddet ve savaş politikala­rıyla ayakta duran rejimler olduğu görülecekt­ir. Şakşakçı generaller bu ülkede ordunun siyasi mücadeleni­n içinde olduğunu bize bir kez daha gösterdi -ki, ordunun siyasi mücadeleye taraf olmasının, demokrasi dışı her türlü yol ve yönteme kapı aralamak anlamına geldiği yakın dönem siyasi tarihimizi­n gerçeğidir. O yüzden bugün karşı karşıya kaldığımız sorun, kimi ulusalcı-milliyetçi çevrelerin zannettiği gibi “Atatürk’ün ordusunun Erdoğan’ın emrine girmesi”nin çok ötesindedi­r.

SADAT’ıN cüretine ve generaller­in Erdoğan’ı alkışlamas­ına bakarak, seçim yaklaştıkç­a siyasi mücadeleni­n daha da sertleşece­ğini ve farklı aktörlerin devreye gireceğini söyleyebil­iriz. Sadece bu gelişmeler bile “Sandığı bekleyin” diyerek demokrasin­in savunulama­yacağını; halkın mücadelesi olmadan işlenen suçların açığa çıkartılıp yeni provokasyo­nların da önüne geçilemeye­ceğini açıkça ortaya koyuyor. Bu nedenle Emek ve Özgürlük İttifakını­n Kartal mitingi böylesi bir süreçte halk mücadelesi­nin geliştiril­mesi bakımından umut verici bir adım olmuştur.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye