Kıymetli olan metindir, YAZAR ÜZEYİR KARAHASANOĞLU: kapaklardaki işaretler değil
ne anlattığında değil, nasıl anlattığında saklı. Dolayısıyla önce biçeme bakmak lazım. Nitelikli kalem, defalarca işlenmiş bir konuyu özgün bir anlatımla benzersiz kılabilir.
Evet, ben öykülerimde gerçek hayatta rastlayabileceğimiz kişilerin hikayelerini anlatıyorum. Mesela on iki yaşındaki bir kıza, kızın evinde, kardeşinin gözleri önünde tecavüz edebilen, sonra da ne olur ne olmaz diye kızı öldürebilen bir ergen erkeğin sıradanlığını… Yaşadığımız çağ, ne yazık ki kusursuz kötülüğün sıradanlaştığı bir zamanı bize defalarca kanıtlamadı mı? Yani yazar yeter ki nitelikli anlatsın; dünyanın ve memleketin hallerinde konu bitmez.
“Kısa öykünün şiirden aldığı bir el var. Susmak, boşluklar bırakmak, öyküyü okurun hayal dünyasında sürdürmek…”
‘TOPLUMCU GERÇEKÇİ EDEBİYATI TERCİH ETMİYORUM’
Sennur Sezer Emek-direniş Öykü Ödülü’nü kazandınız. Geçmişi Bek lemek’te belirgin bir toplumcu-ger çekçi yapı yok fakat bazı yerlerde bel li sorunlara değiniyorsunuz…
Toplumcu gerçekçi edebiyatı tercih etmiyorum. Evet, hiç kuşkusuz toplumsal konulardan, bireylerin kanayan yaralarından bahsediyorum ancak bir çözüm yolu göstermek haddime değil. Bir başka deyişle siyaseti eserime konu malzemesi yapsam da eserimi siyasete malzeme yapmam. Öyküden bir sonuç çıkacaksa bunu bizzat okurun yapması gerektiğine inanırım ki öykü okuru, sıradan okurdan katbekat donanımlıdır. Ayrıca yaşadığımız dönemi bu tarz bir edebiyatla da uzaktan yakından ilgili görmüyorum. Siyasetin bugün var, yarın yok rüzgarına eserini teslim edenlerin vay haline!
“Şiirden öyküye geçiş” bir dönem çok konuşulmuştu. Birçok şairin öykü yazmaya başlamasını nasıl yorumlu yorsunuz?
Öyküyü, romandan ziyade şiire yakın bulduğumu, hatta çoğu kez öykümü şiirin dehlizlerine sürdüğümü hep söylüyorum. Özellikle kısa öykünün şiirden aldığı bir el var. Susmak, boşluklar bırakmak, öyküyü okurun hayal dünyasında sürdürmek… Bunlar hep şiirle yaratılan temaslardan… Ben de şiirden beslenerek öykümün ateşini sürekli diri tutuyorum. Dolayısıyla şairlerin öykü yazmalarına hiç itirazım yok; buyursunlar, yazsınlar. Öykücüler de şiir yazabilirler pekâlâ. Neticede birbirine benzeyen öykülerden, vasat şiirlerden usandığımız şu dönemde edebiyatımız adına taze bir soluk olur.