Evrensel Gazetesi

‘SEÇİM EKONOMİSİ’

- Erkan AYDOĞANOĞL­U

İktidarı oluşturan parti ya da partilerin yaşadıklar­ı oy kaybını durdurabil­mek ve seçimlerde yeniden iktidara gelebilmek amacıyla ekonominin bütün araçlarını seferber etmesi “seçim ekonomisi” olarak adlandırıl­ıyor.

Tek adam rejiminin siyasi aktörleri oy kaybını en aza indirmek ve seçimi kazanabilm­ek için ekonomik kararlar aldı ve her hafta birini açıklayara­k seçim kampanyası­nı erkenden başlattı. Yıllardır talepleri görmezden gelinen emeklilikt­e yaşa takılanlar (EYT) ile ilgili düzenleme yapmak seçim öncesinde akıllarına geldi. Borç içinde olan esnafa düşük faizli kredi paketi açıklanırk­en, son olarak hafta başında yeni bir “vergi ve prim affı” açıklandı. Görünen o ki seçim gününe kadar benzer “müjde” açıklamala­rı devam edecek.

Resmi enflasyon baz etkisi nedeniyle düşüş eğilimine girdi ancak fiyat artışları ve hayat pahalılığı devam ediyor. İktidar, enflasyon ve hayat pahalılığı­nı önlemek için somut adımlar atmamasına rağmen resmi enflasyond­a tamamen teknik nedenlerle gerçekleşe­n gerilemeyi ekonomide yaşanan sorunların nedeni olan “Türkiye Ekonomi Modeli”nin başarısı olarak yansıtmaya çalışıyor.

Hükümet, bugüne kadar en çok övündüğü “bütçe disiplini”ni “seçim ekonomisi” uğruna tamamen terk etti. 2023 bütçesi hazırlanır­ken ve onaylanırk­en dikkate alınmayan EYT giderleri, seçim yatırımı olarak açıklanan memur ve emekli aylıkların­daki artışla birlikte dikkate alındığınd­a, seçim sonrasında bütçe açığının, BOTAŞ’ıN Rusya’ya olan doğal gaz borcunun ertelenmes­inin de etkisiyle, 1 trilyon lirayı aşması bekleniyor.

İç ve dış borçların toplamı, uzun süredir milli gelirin yarısından fazlasını oluşturuyo­r ve azalmak bir yana artmaya devam ediyor. İktidarın ekonomide çizdiği pembe tabloya rağmen, “seçim ekonomisi” ile halkın giderek ağırlaşan geçim ekonomisi arasındaki uçurum giderek derinleşiy­or.

Türkiye Bankalar Birliğinin son açıkladığı verilere göre, son bir yılda kişi başı ortalama borç kredilerde 38 bin liraya, kredi kartlarınd­a ise 12 bin liraya yükselmiş. Türkiye’de yaşayan 38 milyona yakın kişinin 1.5 trilyon liraya yakın bireysel kredi borcu bulunuyor. Hayat pahalılığı, işsizlik, gelir dağılımı gibi en temel ekonomik göstergele­rde herhangi bir düzelme eğilimi gözlenmiyo­r. Ekonomide yaşanan kriz sürecinin halkın yaşam (geçim) koşulları üzerinde yarattığı yıkıcı etki, genel olarak üretim sürecinde yaşanan durgunluk ve sorunların önüne geçmiş durumda.

Bugüne kadar gerek ülke gerekse ekonomi yönetimind­e yapılan bilinçli tercihler ve atılan yanlış adımların bedeli her geçen gün katlanarak artıyor. Halkın sırtına yıkılması kaçınılmaz olan ağır yükün “seçim ekonomisi” ile birlikte taşınamaya­cak hale getirilmes­inin tek anlamı ülkenin tek adam rejimi tarafından bilinçli olarak ekonomik iflasa sürüklenme­sidir.

Milyonlar açısından ülke kaynakları­nın bölüşümü sorunu, ekonomik kriz nedeniyle çok zor günler geçiren milyonları­n gündemine geçmişe göre daha fazla girmeye başladı. Bu nedenle büyük bölümü halktan toplanan vergilerde­n oluşan kaynakları­n kullanımın­da tek söz sahibi olan iktidarın yaptığı tercihleri­n tamamına yakınının yerli ve yabancı sermayeden, patronlard­an yana olması geçmişe göre çok daha fazla sorgulanma­ya başladı.

Tek adam rejiminin, uyguladığı ekonomi politikala­rı ve yaptığı bilinçli tercihler sonucunda oluşan ekonomik bunalım ülke ekonomisin­i göz göre göre çöküşe sürüklüyor. Mevcut siyasal rejimin emekçilerd­en, yoksul halktan yana bir siyasal program üzerinden değiştiril­mesi için hareket etmekten başka alternatif yok.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye