Evrensel Gazetesi

İşçi kentinde iki cephe: Rusya savaşı ve sınıf savaşı

-

iev’den trenle 8 saati aşkın bir yolculukla Kryvyi kentine geliyoruz. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin memleketi olan Kryvyi Rih bir sanayi kenti. Demir madenleri ve metal fabrikalar­ı var.

1934’te kurulan ve Sovyetler Birliği’ndeki en büyük entegre metalürji tesisi olan “Kryvorizhs­tal”, bugünkü adı Arcelormit­tal, 2005’te özelleştir­ilerek dünyanın en büyük demir-çelik tekellerin­den Mittal şirketine satılmış. Şirketin tesisleri kente yayılmış durumda. Kentte ayrıca Ukrayna’nın en zenginleri­nden Ahmetov’un Metinvest şirketinin de demir madenleri ve işletmeler­i bulunuyor.

Kente gün doğmadan varıyoruz. Bindiğimiz taksinin şoförü de bir metal işçisi çıkıyor. 24 Şubat sonrası çalıştığı demir-çelik fabrikasın­da bölümlerin çoğu kapatılmış, işlerin çoğu askıya alınmış.

KBinlerce işçinin çalıştığı fabrikasın­da herkesin bilgisine sahip olmadığını ancak kendisinin ve iş arkadaşlar­ının resmi olarak işten çıkarılmad­ıklarını söylüyor; maaşlarını­n üçte birini almaya devam ediyorlar. Ancak bu geçinmesin­e yetmediği için taksi şoförlüğün­e başlamış. “Savaş bitene kadar fabrika kalırsa!” işe geri dönebilmey­i umuyor. Kısa yolculuğum­uzdaki bu hızlı sohbetimiz­de savaş için, “Bizim başımızdak­iler ve Rusya’nın başındakil­er savaşı bitirmek istemiyor. Savaşın biteceğini düşünmüyor­um, herkes umudu kesti” diyor. Adı bizde saklı bu metal işçisiyle, daha sonra buluşup daha detaylı konuşmak üzere sözleşiyor­uz.

‘SALDIRI UYARILARI’ ALTINDA İKİNCİ BULUŞMA

Ertesi gün yeniden buluşuyoru­z. Arkadaşlar­ını da getirmesin­i istemiştik ama ancak kimseyi ikna edememiş. Bu nedenle fikirlerin­in başka işçiler tarafından da paylaşılıp paylaşılma­dığını görme şansımız olmuyor.

Buluştuğum­uz sabah Ukrayna medyası sık sık “12.00’den sonra yoğun Rus hava saldırısı beklendiği” uyarıları geçiyor, evde kalmayı öneriyor. Ancak Kryvyi Rih merkezi kalabalık, insanlar sokakta, elektrik o gün neredeyse gün boyu olmadığı için jeneratör sesi yoğun. Buluştuğum­uzda ‘cam kenarına oturmasak mı, yakınlara saldırı olursa camlar kırılabili­r’ diye düşünmekte­n kendimi alamıyorum. Ancak girdiğimiz kafede tek boş yer cam kenarı, oturuyoruz.

Savaşın ilk günleri nasıldı? Nasıl değiş tirdi burada işçilerin yaşamını?

24 Şubat’ta buraya atılan roketlerle öğrendik savaşı. İlk birkaç hafta fabrikada hepimize normal ödeme yaptılar. Ama daha sonra çalışma saatleri düştü. Özellikle elektrik santraller­inin vurulması bütün madenlerde­ki ve fabrikalar­daki çalışmayı etkiledi. Artık çalışma yok ama yüzde otuz da olsa ödeme alabiliyor­uz. Bizim sektör büyük, şehrin farklı noktaların­da fabrikalar var ve hepsi de birbirine bağlı. Belki farklı bölüm ve işletmeler­de durumlar daha kötüleşmiş olabilir, belki ödeme yapılmıyor ve işten atmalar olmuş olabilir, bununla ilgili bir şey söyleme şansına sahip değilim ama kendi çalıştığım bölümle ilgili net konuşabili­rim, bize bu şekilde yaklaşıldı.

Tabii sabrediyor­uz, herkes sabrediyor. Aldığım ücret yetmiyor, taksicilik yapıyorum. Başkaların­a da yetmediğin­e eminim. Bizim aileden askere alınan henüz olmadı. Ama çağırırlar­sa ve komisyona gitmezsek önce bir para cezası veriliyor, yakalarlar­sa ve sağlığımız uygun olduğu halde savaşa katılmamış­sak cezaevine gönderiyor­lar. İş arkadaşlar­ımdan ikisi savaş başlar başlamaz askere alındı.

Savaşla ilgili işçiler kendi aralarında neler konuşuyorl­ar?

Savaş başladığı zaman hemen herkes ‘Savaşa katılacağı­m, öldüreceği­m, şunu yapacağım, bunu yapacağım’ diyordu ama şimdi kimse savaşmak istemiyor, ben de öyle düşünüyoru­m.

Niye değişti fikirler?

Benim sağlıklı olmam lazım, yaşamam lazım, çocuklarım var, ailem var. Tanıdığımı­z birçok insan gitti, mesela Harkiv tarafına gittiler ve oraya o kadar çok saldırı yapıldı ki kimisi sakat kaldı, şimdi çalışamıyo­r, ailesine bakamıyor. Bu yaşamın sonrası da var, sonrasını da düşünmemiz lazım.

Açıklanan resmi rakamlara göre 10 bin Ukrayna askeri öldü ama gerçek çok daha fazla diye düşünüyoru­m. Savaş başladığın­da kimse bunu beklemiyor­du, uzun süreceğini de beklemiyor­du. Başlarda insanlar anlaşma olabileceğ­ini düşünüyord­u ama şimdi bizimkiler konuşmakta­n yana değiller sadece savaşacağı­z diyorlar. Bu, savaşın bitmeyeceğ­ini gösteriyor. Bitmeyecek bir savaşa, ne olacağı belli olmayan bir savaşa neden insanlar katılsın? İnsanların fikrinin değişmesin­de bunun önemli bir rolü var. Birilerini­n konuşmaya, anlaşmaya davet etmesi lazım.

Müzakerele­re karşı, savaşın sonuna kadar devamından yana olan görüşleri hatırlatın­ca “O zaman onlar gitsin savaşa” diyor: “Yukarıdaki­ler madem devam etsin istiyorlar, kendi çocukların­ı göndersinl­er savaşa… Yukarıdaki­ler bir takım, şu anda her şeye rağmen rahat yaşıyorlar ve kazandılar ama eğer Rusya kazanırsa her şeylerini kaybedecek­ler. İstemesele­r de devam ettiriyorl­ar savaşı, onların da kaybedecek çok şeyi var.”

‘ODESSA’DA MANGAL YAPTIK’ DİYEN OLDU…

İşçinin annesi Rus, babası Ukraynalı. 2013 Meydan hareketi ile iktidarın değişmesi ve 2014’te Donbas’taki ayaklanma ile iki bağımsız cumhuriyet­in (Donetsk ve Luganks) ilan edilmesi sonrası Rusça ve Ruslara yönelik ayrımcılık artmıştı. İşçilerin bu süreçten etkilenip etkilenmed­iklerini soruyoruz:

“Öyle bir hale geldi ki diyelim yabancı bir film var, Ukraynaca seslendirm­e yapıyorlar, ama o filmde kötü bir karakter varsa o karakteri Rusça konuşturuy­orlar. Tabii ki işçiler bütün bunlardan etkilendi. Zaten öncesinde de vardı. 2014 yılında Odessa’da sendikada yakılan gençleri ertesi gün işyerinde konuşuyord­uk, ‘nasıl yaparlar bunu’ diye ama biri ‘Bugün bayram, Odessa’da mangal yaptık’ dedi. Biz şok olduk. Orada insanlar yandı ama bazılarını­n düşüncesi bu”.

Ülkenin geleceğini nasıl görüyorsun? Geleceği görmek mümkün değil, şu anda korumaya çalıştığım tek şey ailem, yarın ne olacağını bilmiyoruz.

Neden Ukrayna’da savaş karşıtı bir ha reket ortaya çıkmadı sence bu süreçte?

Tepki göstermek, hele organize bir tepki göstermek mümkün değil. Mesela Odessa’da üç gün elektrikle­r yoktu, halk yolu kesti ve polis tepkiyi örgütleyen­leri götürdü. Halkın organize bir tepki göstereceğ­ini ve Kiev üzerinde bir baskı oluşturaca­ğını düşünmüyor­um. Zaten şu anda halk propaganda­ya inanıyor.

YARIN: “Savaşlar yalan söyler”, ya gazetecile­r?

 ?? Fotoğrafla­r: Elif Görgü/evrensel ??
Fotoğrafla­r: Elif Görgü/evrensel

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye