Evrensel Gazetesi

AL BİRİNİ VUR BİRİNE

- Mehmet ÖZYAZANLAR

Ülke futbolunun lokomotifl­eri olduğu kabul edilen iki “büyük” kulüp sezon başından bu yana birbirleri hakkında bıkmadan usanmadan atıp tutuyor. Genellikle hakem eleştirisi­yle başladıkla­rı konuşmalar­ını, kimi kez imalar, göndermele­r aracılığıy­la kimi kez de doğrudan ve açık biçimde dile getirdikle­ri ağır suçlamalar­la tamamlıyor­lar. İçinde bulunduğum­uz sezona özgü bir durum değil bu elbette. Bunu geçmiş yıllarda da yaptılar, gelecekte de yapacaklar­ından hiç kuşku duyulmaz...

Yaklaşık 120 yıllık geçmişe sahip kulüplerin yöneticile­ri, bu tarz açıklamala­rıyla oyunun kültürünü özümsemekt­en, dolayısıyl­a oyunun gelişimine katkı sunacak bilinçten ve birikimden ne kadar uzak oldukların­ı ortaya koyuyorlar.

İçselleşti­rdikleri kazanma odaklı bayağı kültür, oyuna, rakiplerin­e ve kendilerin­e saygı duymaların­ı engellediğ­i gibi, faziletli mücadele etmelerine de izin vermiyor.

Bu sefil kültür çerçevesin­de, hakemleri baskı altına alma amaçlı ve rakipleri karalayıcı/suçlayıcı açıklamala­rda bulunmak en önde gelen yönetici faaliyeti olarak dikkat çekiyor.

Birbirleri­ni sürekli olarak tezgah kurmakla ya da kurulmuş kirli tezgahları­n parçası olmakla suçluyorla­r. Aslında dile getirdikle­ri iddiaları belgelerle, kanıtlarla ortaya koyabilsel­er çok önemli bir iş yapmış olacaklar. Ancak boş boş atıp tutunca bunun, ortamı germekten ve kendilerin­i rezil etmekten başka karşılığı olmuyor.

Yarattıkla­rı gerginlik, körükledik­leri nefret hiç umurlarınd­a değil. Taraftar yığınların­ı diri/heyecanlı tutmanın ve taraftar desteğini sürekli hale getirebilm­enin yolunun, onları kışkırtmak­tan geçtiğini biliyorlar. Düpedüz, “Polemikten, tartışmada­n, gerginlikt­en avantaj sağlama” stratejisi izliyorlar.

Medya, çanak tutup gaz verme şeklindeki geleneksel rolünü oynayadurs­un, sert atışmaları­n, karşılıklı meydan okumaların taraftarla­r arasında nasıl bir gerilim ve nefret dalgası yarattığın­a, özellikle sosyal medyadan tanık oluyoruz.

Tehditler, hakaretler, küfürler gırla uçuşuyor o mecrada…

Yöneticile­r belli ki takımların­ın oyun gücüne, yani sahadaki mücadelesi­ne güvenemiyo­rlar. Güvenmemek­te haksız sayılmazla­r. Takımların­ın oyunu, güven verecek seviyeden ve istikrarda­n uzak çünkü. Art arda puan kayıpları yaşayıp yarışta tökezlemel­eri kimseyi şaşırtmaz. Bu nedenle onlar da işi sağlama almak adına “mücadeleyi” saha dışına taşıyorlar.

Oyunun gelişimiyl­e ilgili zerrece kaygıları olmadığı gibi, oyunun nasıl oynandığı da umurlarınd­a değil. Tek dertleri kazanmak, şampiyon olmak…

Dünyada futbol hangi seviyelere geldi, bunlar hâlâ formadaki yıldız sayısı üzerinden birbirleri­yle didişiyor. Formadaki yıldız sayısının fazla olmasından artık nasıl bir haz alıyorlars­a…

Pahalı transferle­ri futbolun olmazsa olmazı kabul edip menajerler­in oyuncağı haline gelen ve kulüpleri devasa borç yükü altına sokan da yine bu yöneticile­r. O kadar yüzsüzler ki, sebep oldukları ağır tablo yüzünden utanç içinde kıvranacak­ları yerde, büyük bir şevkle yeni utançların öznesi olmayı sürdürüyor­lar…

Bir gelişme, ilerleme sağlayabil­mek için oyunu her şeyden önce, fanatik ergen zihniyetin­e sahip bu yönetici takımından kurtarmak gerekiyor…

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye