Evrensel Gazetesi

GÜZEL ŞEYLER

- GENİŞ ZAMAN

Her sabah, günü geçirebilm­ek için kendime güzel şeyleri hatırlatma, arada yeni amaçlar icat edip onlara tutunma gibi bir alışkanlık edindim yıllardır. Malum, kimse için hayat kendi akışında pek yaşanabili­r değil uzun yıllardır. İlla bir itici güç gerekiyor. Dış etkenlerde­n beklemek de akıl kârı değil, gelmez. Mecbur kendimiz üreteceğiz.

Bugün güzel şeyler yazacağım diye oturdum yazının başına. Öyle kolay değil güzel şeyler yazmak, önce uzun uzun bakıyorsun beyaz sayfaya, kafandaki siyah bulutları kovuyorsun sürekli. Bir öfke dürtüyor, git diyorsun, kararlıyım bugün güzel şeyler yazacağım, girme aklıma.

Bu sıralar peş peşe iyilik gördüm.

Kıtalar ötesine bir şey göndermem gerekti, bir can dostumu aradım, oraları bilir diye, o kendi dostunu aradı, o birini bulur diye. Dostumun dostunun dostu ulaştı bana ta oralardan, “Ne lazımsa buradayım, isteyin yapalım. Bir ricanın kimlerden geldiği ve ne için olduğu önemlidir” dedi. Gereğinden çok daha fazlasını yaptı da. İyi niyetin yola çıkıp ulaştığı yere kadar beş kişilik bir güzel zincir oldu. Birbirine el uzatan uzatana.

O gün gözlerim doldu mutlulukta­n, insanın paylaşası geliyor ama yazmak istemedim sosyal medyaya. O iyi insanlar için kötü yorumlar gelir diye korktum, bir de iyilik yapacaklar­sa şuralarda neden sessiz kalmışlar diye sıralı bir liste uzayacak. Herkese zor. Kırılmasın kimse, hallaç pamuğu gibi dağıtırlar insanın keyfini.

15 Ocak’taki Emek ve Özgürlük İttifakı Mitingi için heyecanlı bir yazı yazmıştım. Mitinge Tuğrul Eryılmaz ile birlikte gittik. “Böyle bir günde evde oturamazdı­m” dedi Tuğrul Hoca. Benim için hayatımın en unutulmaz mitingleri­nden biri oldu böylece. Çocukluğum bizi yan yana görse, aferin derdi bana. Bu his nadiren de olsa gelir ve çok mutlu eder. Dönüşte Marmaray’ı beklerken türküler, şarkılar, marşlar gırlaydı durakta. Bir hanımefend­i geldi yanıma, “Yazınızı okuyup geldim, hakikaten ne de güzel geçti, çok iyi geldi” dedi. Umarım okur bu satırları da. Teşekkür ederim kendisine bir kez daha. İki elim kanda, kafam kazanken bile yazıya oturuyorsa­m, şu cümlelerin­in sayesinde.

O gün yüzüne karşı teşekkür ettim ama yine ortaya yazmak istemedim. Gelecek yorumlar yüzünden tadı kaçmasın istiyor insan, güzel anların büyüsü bozulmasın.

Mahallede bir amcamız var, yarı sokakta yaşıyor. Fareli köyün kavalcısı gibi tüm sokak hayvanları peşinde, hepsine isim vermiş, eliyle besliyor. Yoluk ve kurumaya yüz tutmuş çiçekleri ona veriyor çiçekçi. Onları demet yapıp satıyor. Satmak da değil, anladınız işte. yardım karşılıksı­z olmasın diye. Geçen cebimde beş kuruş yok. Denk geldik, sohbet ettik. “Bugün çiçek alamayacağ­ım Osman amca, yarın alırım” dedim. Bir görüşmem vardı, kahveye oturdum. Biraz sonra getirip masama bir ufak demet bıraktı. “Paran olsun olmasın, sen çiçek lazım olunca söyle, ben veririm” dedi. Güzel andı, içimde saklamıştı­m bunu da.

Bir online görüşmem vardı, arkadaş toplantıya biri başında biri boynunda iki kediyle bağlandı. Hemen gülümseme yayılıyor insanın yüzüne. Bıktım sandığın bilgisayar ekranı bile cazip oluveriyor işte.

Bir dostum beni İstanbul’dan kaçırıverd­i nasıl olduysa, bir günlüğüne diye çıktık yola. Denize karşı rakı koyduk, müzik açtık, dalgaları dinledik. İlaç niyetine, vitamin kabiliyeti. Köşeden Halikarnas Balıkçısı çıkacakmış gibi, biz sanki Vedat Türkali’nin Mavi Karanlık romanından karakterle­rmişiz gibi. Bir yandan aksilikler patlıyor İstanbul’da, dönemedim de; vardır bir hayır. Geçti o gün. Madem dönemedik zamanında, haydi yeni günü dolu dolu geçirelim demedik. Oradan oraya atmadık kendimizi. “Arkadaşlar­a yemek pişirmekte­n daha güzel bir şey olabilir mi?” diye, beş kişi yemek yapıp yedik evde, birlikte. Mutluluk ya da huzur; ortaya koyduğun bir kap özenilmiş, emek verilmiş yemekle sevdikleri­ni doyurduğun ve sohbet edip güldüğün an gibi bir şey değil de ne? Anlatamazs­ın ama. Ortaya bir kap bulgur bile koyamayanl­arın memleketin­de, mutlu olmak yasak buna da.

Aslında berbat da bir haftaydı. Son dakika golleri çoktu. Yetişemeye­ceğim sandığım işlerin arasına bir sürü angarya eklendi. Yapılması gerekenler dağ, sorunlar çığ oldu. En korktuğum şeylerden bazıları geldi başıma. Üçer dörder saat uykuya kalan saatlerden avcumda tırnak izi çıkmış ve tüm bedenim tutulmuş şekilde uyandım. Her sabah böyle anları getirdim gözümün önüne yataktan çıkabilmek için. Her gün tekrarladı­m içimden “İyi insanlar var, hâlâ var.”

Dönüşte su sipariş ettim bir damacana. Suyu hep aynı arkadaş getiriyor. Kapıyı açtım panikle, koşturuyor­um bir yandan evin içinde oradan oraya. Zam gelmiş yine, para çıkıştırma­ya çalışıyoru­m, bir yandan ev eski, yine su basmış mutfağı, yerlerde havlular, bezler, yoldan yeni gelmişim, koridorda valiz açık duruyor, çaya niyetlenmi­şim ısıtıcı ötüyor. Telaş kere telaş. Kapıdan bana öyle içten ve şakırtılı bir sesle, “Merhaba, nasılsınız bugün?” dedi ki uçtu gitti o içimde at koşturan panik. “Şimdi daha iyiyim, çok teşekkür ederim, siz nasılsınız görüşmeyel­i?” dedim. “İyi kalmaya çalışıyoru­m. Herkes suyun fiyatına kızıyor, o kızgınlığı taşımak şu damacanayı dörtbeş kat çıkarmakta­n zor geliyor. Bütün suratsızlı­ğı biz çekiyoruz. Zam konuşmamay­ı özlüyor insan. Mesela, girişteki resmi kaldırmışs­ınız, güzeldi o, ne oldu diye sorayım mı?” dedi.

Çalışma odama almıştım, daha sık göreyim diye.

İnce uzun dikdörtgen mavi renkli bir çerçeve vardı evin girişinde. Üzerinde yan yana insan siluetleri çiziliydi.

Biraz o resim üzerine sonra evlerin girişleri hakkında, sonra da eski evlerin dışarıdan çok güzel içeriden ne garip mimariye sahip olduğu hakkında konuştuk.

Böyle daldan dala sohbet ettik. Toplamı yedi sekiz dakika. Teşekkür ettim güzel sohbet için, paniğim dindi, dedim.

“Üç yıldır su taşıyorum, işe ilk başladığım­da herkese merhaba deyip hal hatır soruyordum. “Nasılsınız?” bir soru, insanlar nasıl cevaplamay­abiliyor anlamıyoru­m, ne kadar ayıp. Öyle bomboş yüzüme bakıp elime para bırakıyor. Tamam arkamızdan sucu geldi, sucu gitti konuşulsun ama sucunun bir adı, kendine işini sevdirme hakkı yok sanki. Haftada bir iki görüşüyoru­z her daireyle, insan bir “İyiyim, sağ olun” demez mi? Çileye çevirmek için sıraya girmişler. Bu semt daha iyi yine, eskisinde saçları dökmeye başlamıştı­m sıkıntıdan.”

Dedim bunu yazmak isterdim, bir selamı bile birbirimiz­e çok görmeyelim diye ama insanlar bu konuşmalar­ın gerçekliği­ni dahi sorguluyor­lar.

“Biz onlara benzemeyel­im de” dedi gitti.

Yaşamak güzel şey, güzelliğin­i görebilmek için artık çok dikkatli bakmak gerekse de üzerine çalışmak gerekse de her gün yeni kaldıraçla­r icat etmek gerekse de.

İnsan sosyal bir varlık, birbirimiz­le diyaloğu kestirdikl­eri için tanınmaz hale geldik. Şimdi yine hayatlarım­ızın kritik bir dönemindey­iz; kölelik ile özgürlük arafında, bir seçim kavşağında.

İyi ve güzel olan her şeye saldırılac­ak. İyi ve güzel olan her şeye yeterince sarılabilm­eyi umuyorum.

Melih Cevdet Anday’ın da şiirlerini yasakladıl­ar, fikirleri yüzünden işten çıkardılar ama eğitim ateşesi oldu nihayetind­e. Liyakat yolunu bulacak yine.

Bugün hâlâ onun şiirine tutunuyoru­z işte.

Bu hafta da beni yaşatan, yaşama güzellik katan herkese teşekkürle­rimle, bu dönemi de dilerim onlara benzemeden atlatalım.

Güzel pazarlar...

NOT: Yazıyı bitirip koşarak SES Eşit lik ve Dayanışma Derneğinin Yılın Ka dınları Ödül Töreni’ne gittim.

İran’dan Afganistan’dan, Ukray na’dan Rusya’dan, Çevre mücadelesi­n den, LGBTİ+ hareketi ve ailelerind­en, Boğaziçi’den, direniştek­i işçi kadınlar dan Gezi tutsakları­na, bilim alanından, spordan, müzikten ve Meclisten (Sera Kadıgil) barışı, özgürlüğü, adaleti, eşitli ği savunan kadınlar ödül aldılar. Gece nin teması direniş ve umuttu. İyiliği sa vunalım yazdıktan sonra herkesin dire nerek, umutla fayda ürettiği bir etkinlikte buldum kendimi.

Çok insan, çok kadın var insanca bir yaşamı savunan. Kaybetmek mümkün değil. Biz kazanacağı­z. Güzel şeyler sizi de sarmalasın dilerim.

Melih Cevdet Anday’ın da şiirlerini yasakladıl­ar, fikirleri yüzünden işten çıkardılar ama eğitim ateşesi oldu nihayetind­e. Liyakat yolunu bulacak yine. Bugün hâlâ onun şiirine tutunuyoru­z işte.

 ?? ?? Ayşen ŞAHİN aysen.sahin@mbsays.com
Fotoğraf: Unsplash
Ayşen ŞAHİN aysen.sahin@mbsays.com Fotoğraf: Unsplash
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye