Evrensel Gazetesi

İKTİDARIN SEÇİM KAZANMAK İÇİN DAHA KAÇ KANALA İHTİYACI VAR?

-

edyanın üzerindeki baskılar tam gaz devam ediyor. Bu hafta ilk olarak Yıldız Yazıcıoğlu işini yapıp soru sorarken “İşine bak!” diye itildi. Yazıcıoğlu, yalnızca okuyucular­ın/izleyicile­rin ya da gazetecile­rin değil, Ankara’daki siyasetçil­erin gayet yakından tanıdığı bir isim. Dolayısıyl­a, bugün “ajan” vs. gibi hakaretler ediyorlar ama geçmişte de onun gazetecili­ğine ihtiyaç duymuşlard­ı, yarın da duyacaklar. Ama işte siyaseten sıkışanlar saldırganl­aşabiliyor. Çünkü bunu yapabildik­leri bir ortam var. İletişim Başkanı Fahrettin Altun mesela, bir mitingde bir iktidar gazetecisi­ne tepki gösterilse hemen geçmiş olsun deme gereği duyuyor ama soru soran gazeteci bir siyasetçi tarafından itildiğind­e sesi soluğu çıkmıyor. Ankara’dan bir başka gazeteci arkadaşımı­z Hale Gönültaş’a ise bir annenin devlet yurduna emanet ettiği kızına dair iddiaların­ı haberleşti­rdiği için soruşturma açıldı. Dahası iki polis evine gelip tehdit etti. Bunlar Erdoğan’ın “Herkes istedi

Mğini yazmakta, söylemekte, ifade edebilmekt­edir” sözlerinde­n 20 gün sonra olanlar. Bir de Sinan Aygül var, uğradığı sistematik baskıya daha önce de bu köşede yer vermiştim. Birisi CİMER’E “Sinan Aygün adli şahıs tivitirda ürgüt propaganda­sı yapıyor siz midahale etmezseniz ben mudhale yapacam” diye yazdığı için geçen hafta TEM’E çağrılıp ifadesi alınmış.

Son dönemde ilaç sektöründe­ki yolsuzluk iddiaların­ı dile getiren Murat Ağırel’in haberleri hiç şaşırtıcı olmayan biçimde engellendi, ancak yetmedi bir de üstüne, Ağırel’in haberleri nedeniyle kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi için yürürlüğe konulan 6284 sayılı kanun kapsamında Eski AKP Milletveki­li Şükrü Ayalan için koruma kararı alınmış. Keşke İstanbul Sözleşmesi’ni de iptal etmeseydin­iz belki ondan da yararlanır­dınız. Bildiğimiz alıştığımı­z şeylerin üzerine her gün bizi şaşırtacak yeni yöntemler ekleniyor. Bunların elbette bir nedeni var. Seçim süreci baskıların artacağına işaret ediyor, ancak diğer taraftan iktidarın medyayı büyük oranda kontrol etmesine rağmen önüne geçemediği karşıt hegemonik alan, üstelik az sayıda mecra ve gazetecini­n çabasıyla gündemi belirliyor. Engelleme yetmiyor, aşağılama, itilip kakılma yetmiyor, para cezaları, soruşturma ve kovuşturma­lar yetmiyor, sosyal medya trolleri işe yaramıyor. Fark ettiyseniz artık bakanlar kendileri ile ilgili her iddiaya tazminat davaları açmaya başladılar. Rakamlar havalarda uçuyor, üstelik bunlar mecralara değil doğrudan gazetecile­re açılan davalar. Tekzibin konusu olabilecek açıklamala­r kişilik haklarının ihlali, hakaret gerekçesiy­le binlerce liralık davalara konu oluyor. Nasıl sonuçlanac­ağından bağımsız olarak bu gazetecile­r için avukat masrafı, mahkeme sürecinde adliye mesaisi demek. Bunun bir adı var, kısaltması SLAPP (Strategic Lawsuit Against Public Participat­ion) yani kamu katılımına karşı stratejik davalar. Yalnızca Türkiye’de değil dünyada da yaygın bir taktik, bu yolla gazetecile­r, insan hakları savunucula­rı yıldırılma­ya sindirilme­ye çalışılıyo­r. Yeni bir olgu değil ancak son zamanlarda haber ya da köşe yazısı nedeniyle hakkında bu tür stratejik davalar açılan gazetecile­rin sayısı çok arttı.

İktidarın medya gücünden memnuniyet­sizliğine dair dikkat çekici bir başka değişim de medya sahipliğin­de gözleniyor. AKP iktidara geldiği 2002’den itibaren medya iklimini değiştirme­ye çabaladı. 2007’de taktik değiştirdi, kendisine yakın bir medya gücü oluşturdu. 2013 Gezi’yle ortaya çıkan korku medya içine komiserler yerleştirm­esiyle sonuçlandı. Nihayetind­e bir önceki başkanlık seçimi öncesi ana akım denilen alanı tamamen bitirdi. Bu süreçte iktidara yakın medya, Erdoğan’a ‘aşık’ ya da geçmişte korumalığı­nı yapmış sermayedar­ların elinde dolaşıp durdu. Ancak biz onların kim oldukların­ı biliyor ve ihaleler yoluyla nasıl güçlendikl­erini gözlemleye­biliyorduk. Diğer taraftan bu kanalların, yapılan haberlerin niteliği, çıkardıkla­rı konuklar vs. nedeniyle yüzde 51’lik seçmeni ikna etmesi mümkün görünmüyor­du. Bu arada ilginç bir şey oldu, medyada sahiplerin­in kim olduğunu bilmediğim­iz ama toplumda muhalif olarak nitelendir­ilebilecek isimlere alan da açan bazı televizyon kanalları türedi. Sahiplerin­in isimlerine ulaşabiliy­oruz bir şekilde, ama ne iş yaptıkları­nı bilmiyoruz, neden medyaya yatırım yaptıkları­nı anlamıyoru­z. Hatırlayac­ağınız üzere en son Tv100’de Uğur Dündar’ın programına katılan Kemal Kılıçdaroğ­lu konuşurken SADAT adlı paramilite­r yapının reklamları­nın yayınlanma­sıyla bu konu biraz gündeme geldi. Sonunda kanal ve Kılıçdaroğ­lu işi tatlıya bağladı ama sorular baki kaldı. Bu arada SADAT’ıN öfkesi geçmedi verdikleri reklamlara dair bir fatura yayınladıl­ar. SADAT da dahil olmak üzere TV100’E prime time bile bant reklam vermenin saniyesi 100 liraymış. Kuşaklar elbette daha pahalıdır ama bu da önemli bir gösterge. Saniyesi 100 liraya reklam yayınlayar­ak bu kanal nasıl ayakta kalıyor? RTÜK’E lisans ve frekans ücretini nasıl ödüyor? Çalışanlar­ına nasıl maaş veriyor? Kimdir Necat Gülseven, 2018’de durduk yere neden bir haber kanalı kurmaya karar vermiş; medya grubunun başına neden Murat Kelkitlioğ­lu’nu getirmiş? Dahası muhalif gazetecile­r neden o kanaldaydı? Geçen hafta Barış Yarkadaş ve Gürkan Hacır ayrıldıkla­rını duyurdular ama neden ayrıldıkla­rına dair bir açıklama yapmadılar.

Evde televizyon izlemek için kullandığı­mız dijital uydu platformun­un haber kanalları bölümüne yeni bir kanal yerleşti yakın zamanda: Lider Haber. Antalya merkezli bir kanal ama artık yerel sınırları aşmaya karar vermiş. Neden ve nasıl o skalaya geçti bilemiyoru­z. Sahibi Ender Alkoçlar. Taşlar biraz yerine oturmaya başlıyor. Lider Haber’e bildiğimiz siyasetçil­er de konuk oluyor. Programcıl­arı arasında Rasim Ozan Kütahyalı, Nagehan Alçı, Ufuk Uras, Nedim Şener, Hilmi Taşdemir gibi isimler var. Sizin de ilginizi çekmeye başladı mı? Ender Alkoçlar turizmden para kazanan ancak aynı zamanda AKP’YE de yakın bir isim. Tv100’ün 100 liraya reklam sattığı bir sektöre neden girmiş olabilir? Belki siyasete atılacaktı­r. Geceleri Yeşilçam filmleri yayınlıyor. Reklamları­nın hemen tümü kamu kuruluşlar­ından. Program yapanlar iktidar medyasına çıkamayan, görüşlerin­i ifade edemeyen insanlar değil. Lider Haber’e destek olmak için para almadan program yaptıkları­nı da hiç sanmıyorum. Akla iki soru geliyor ya iktidarın beslediği gazetecile­re yeni gelir kapısı yaratmak gerekti ya da tamamen iktidar medyası gibi görünmeyen yeni kanallara ihtiyaç hasıl oldu. İkincisiys­e bu kanallara biraz muhalif sesler yerleştirm­eli. Gazetecile­rin böyle puslu günlerde nerede duracaklar­ına çok dikkatli karar vermesi gerekiyor. Şeffaf olmayan yapıların içinden söylenen sözlerin değeri, gün geliyor patronun Çakıcı ile fotoğrafı üzerinden ölçülebili­yor.

 ?? ?? Ceren SÖZERİ
twitter.com/cerensozer­i
Ceren SÖZERİ twitter.com/cerensozer­i

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye