NETANYAHU NEDEN İLK YURT DIŞI ZİYARETİ İÇİN BAE VEYA WASHINGTON’U DEĞİL DE ÜRDÜN’Ü SEÇTİ?
İSRAİL Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun bugün ani bir şekilde Amman’ı ziyaret etmesi ve Kral II. Abdullah ile görüşmesinin Ürdün kamuoyu için hoş bir sürpriz olduğunu düşünmüyoruz. İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-gvir’in Mescid-i Aksa’ya yaptığı baskınlar Filistinli çocuk ve gençlerin İsrail askerleri tarafından gerçek mermilerle infaz edilmesi nedeniyle bugünlerde olağanüstü bir süreç yaşıyor. Ürdün Büyükelçisi Gassan al-majali’ye İsrailli bir onbaşı tarafından hakaret edilmesi ve beraberindeki heyetle birlikte Mescid-i Aksa’ya girip orada namaz kılmasını engellemesi şeklinde somutlaştı.
Netanyahu’nun temennileri ve resmi açıklamaları göz önüne alındığında ilk ziyaretini BAE’ye yapmasını bekliyorduk. Ancak beş yıldır ziyaret etmediği Amman gezisi ve “yüzyılın anlaşmasına” (İsrail ile normalleşme anlaşmaları) muhalefeti nedeniyle ilişkileri gerginlikle karakterize edilen Kral II. Abdullah’la buluşması bizi şaşırttı. Netanyahu’nun Ürdün vatandaşlarını soğukkanlılıkla öldüren cani İsrail elçilik muhafızını bir kahraman gibi karşıladığı resepsiyonun resimlerini Ürdün’e kin ve hükümdarına bir provokasyon olarak İsrail gazetelerine ve televizyon kanallarına dağıtıldı. Bu ziyaretin ikisi arasında kişisel bir uzlaşmayla sonuçlanıp aralarındaki iş birliğine ve Amerikan şemsiyesi altında ortak siyasi ve askeri projelerine yeni bir sayfa açıp açmadığını bilmiyoruz.
Netanyahu, meşruiyet arayışı ile içeride ve dışarıda yaşadığı izolasyon ve dışlanma durumunu kırmak için Ürdün’ü ziyaret ediyor. Hem de uluslararası alanda reddedilen faşist, ırkçı, sağcı hükümetinin yüz binlerce İsrailli protestocu tarafından meydanlarda reddedildiği bir süreçte.
Ürdün hükümdarı ona neden bir “cankurtaran simidi” attı? Buna karşılık alacağı ödül nedir? Filistinliler için alternatif vatan komplosunun somutlaşmış hali olarak Batı Şeria’dan yüz binlerce insanı Ürdün’e göndermek, Haşimi vesayetini köklerinden söküp atmak, onlarca yeni yerleşim yeri kurmak ve hükümetinin işgal suçlarına karşı başkaldıran Filistinli gençlere yönelik infazlarını tırmandırmak mıdır?! Hiç bir ahde riayet etmeyen, imzaladığı hiçbir anlaşmayı uygulamayan ve hükümetinin temel şiarı “Araplara ölüm ve Mescid-i Aksa’nın tamamen
Yahudileştirilmesi” olan bu fırsatçı yalancıya güvenilebilir mi?
Bu ziyaret ve ulaşmak istediği hedeflerle ilgili sızdırılan bilgiler çok az. Çünkü büyük bir gizlilik içinde gerçekleşti. Ziyaret; özellikle Parlamentoda İsrail büyükelçisinin sınır dışı edilmesi, cihat için sınırların açılması ve Batı Şeria’daki Filistin direnişine özellikle Aslan ini ve Cenin, Balata ve El Kassam Tugaylarına silah sağlanmasının kolaylaştırılması çağrılarının yükseldiği bu dönemde, Ürdün halkı ve siyasi seçkinlerinin üzerine yıldırım gibi düştü.
Güçlü bir şekilde ortaya çıkan soru, bu ziyaretin geçen salı günü altılı Abu Dabi zirvesinin “meyvelerinden” biri olup olmadığıdır? Netanyahu’nun birden çok kez ertelenen BAE ziyaretinin ön hazırlığı mı olacak? Bütün bunlardan daha önemlisi, önümüzdeki mart ayında Fas’ta yapılması beklenen ikinci Negev zirvesine katılmak için Ürdün’ün onayını mı alacak?
Ürdün’ün ekonomik ve günlük yaşamda yaşadığı krizlerinin çözümü; Netanyahu’ya açılmakla, onun sahte olduğu belgelenmiş vaatlerine güvenmekle ve işgalci devleti bölgesel ve uluslararası krizlerden bedavaya çıkarmakla elde edilemez.