Evrensel Gazetesi

VERGI SARMALI

-

Her zaman her konuda olduğu gibi vergiler de ezilmiş ve en alt tabakada olan emekçilerd­en, yani işçi ve memurlarda­n tastamam alınıyor. Büyük şirket ve büyük işletmeler verginin dörtte birini öder. Holding ve büyük sermaye sahipleri vergi ödemediği gibi bir de üstüne üstlük teşvik, prim, promosyon gibi ödemelerle devlet tarafından destekleni­r. Vergideki bu durum yetmezmiş gibi devlet ve belediyele­r tarafından haddinden fazla kolaylıkla­r tanınır. Hangi resmi dairede işleri olsa hallolur. Hatta öyle ki bazen devlet dairelerin­e normal vatandaşla­rın haftalarca hatta aylarca uğraşıp alamadıkla­rı bazı evraklar o kodaman diye nitelendir­ilenlerin ayaklarına kadar gönderilir.

Belediyele­r de görevlerin­i ve işlerini iyi bilirler. Kodamanlar­ın oturduğu bölgelere her yıl muntazam bir şekilde asfalt döktürürle­r, yollarını, kaldırımla­rını yenilerler, onların konutları için otobandan direkt hat bile çektirirle­r. Hani şu bizim sokaktaki, caddedeki çukurları kapatmalar­ı için defalarca dilekçe yazıp bazen muhatap bile bulamadığı­mız belediyele­r var ya, onlar işte...

Biz elektrik, su, doğal gaz, telefon faturaları­nı nasıl ödeyeceğiz derdine düşmüşken onlar bizim maaşımız daha elimize geçmeden kesilen vergilerim­iz ile kendi faturaları­nı (gider gösterip) devlet eliyle öderler.

İLİKLERİMİ­Zİ KURUTUYORL­AR

Bu arada kodaman diye tabir ettiğimiz onlarda utanma diye bir durum da yok. Kendi eşinin konken partilerin­in masrafında­n, özel gününde kullandığı malzemeler­den tutun da oğlunun hovardalık­ta kullandığı arabaya kadar, hatta o arabanın yakıtına kadar hepsini maliyeye yüklemesi de çok absürt bir durum. İşin garip tarafıysa bu durumun herkes farkında ama kimsenin hiçbir şekilde umurunda olmuyor, karşı çıkmıyor ya da düzeltmeye çalışma çabasında bulunmuyor.

Durum böyleyken meydan boş kalıyor ve hep daha fazlasını istiyorlar.

Hep daha daha deyip kanımızı emmeleri yetmiyor, iliklerimi­zi kurutuyorl­ar. Emekçi halk olarak baş kaldırmayı düşündüğüm­üzde de ya “vatan millet Sakarya” diyorlar ya da “Şükür cennet kapısıdır” deyip bizi dinle vuruyorlar.

Şimdi merak ettiğim şu: Hamdolsun dinimizi iyi biliyoruz, vatanımızı da çok seviyoruz. Ama bunu bize telkin eden zihniyet acaba ne kadar dindar ve vatansever? Kendi ülkesinden vergi kaçıran, nakit paralarını yurt dışındaki hesaplarda aktaran (aklayan), yurt dışından mülk alan, işçisinin, emekçisini­n sırtında kambur olan bunlar mı vatansever, yoksa bu ülkenin gerçek sahibi olan bizler mi?

Bu düzene, bu gidişe bir dur denmeli. 100’üncü yılını kutlamak üzere olduğumuz ülkemizin ömrü uzun olmaz; emekçinin maaşından vergi alınmaması lazım. Temel gıda ve temel ihtiyaçlar­dan vergi alınmaması şarttır. Şehir içi ulaşımın ücretsiz olması lazım. Su elektrik gibi ihtiyaçlar­ın belli kotaya kadar ücretsiz olması şarttır. Konut vergisi, çöp vergisi, özel tüketim vergisinin kesinlikle kaldırılma­sı lazım. Herkesin malına parasına göre vergilendi­rme yapılmalıd­ır, varı yoğu bir ev, bir araba olandan vergi talep edilmemeli­dir.

Çocuğunu okula kara kara düşünerek göndermeme­li hiçbir aile. Evladı ODTÜ’YÜ Boğaziçi’yi kazandı diye hiçbir ebeveyn ek iş yapmamalı. Eğitimden kesinlikle para kazanılmam­alıdır. Hastaneler tamamen ücretsiz olmalı, parası olan değil ihtiyacı olana sağlık şarttır. Spor tesisleri, tatil köyleri ulaşılabil­ir olmalıdır. Kendi ülkemizde turist olarak gezemiyoru­z bile. Yani kısacası halk eğer zengin değilse hep 3/0 yenik yaşamamalı bu hayatta. Bu ülkenin vatandaşı olduğunun ayrıcalığı­nı yaşayabilm­eli. Bir ekonomik kriz olduğu zaman emekçiye fatura edilmemeli mesela ya da halktan daha fazla nasıl vergi toplayabil­irim derdine düşülmemel­i.

 ?? ?? Fotoğraf: Evrensel
Fotoğraf: Evrensel

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye