Evrensel Gazetesi

Antik Çağ’dan, Anadolu’dan bir filozof: Anaksagora­s

- Mustafa GÜNAY

naksagoras, İyonyalı, Urlalı bir filozof. Düşünceler­iyle ve bilimsel araştırmal­arıyla ilgili çalışmalar sürüyor. Hasan Gençcan’ın Anaksagora­s adlı kitabı Anadolu Söylem Atlası Dizisi’nin ilk kitabı olarak çıktı. Felsefe değil de “söylem” demeyi tercih eden, filozoflar­ı da “söylemcile­r” olarak kabul eden Gençcan, ön sözde şöyle demekte: “Anaksagora­s, Antik d-dönem’den beri en az kavranan düşünürler­den biridir. Çağdaşları­nın çok ötesinde, günümüzde bile belli ölçülerde geçerliliğ­ini koruyan bir bakış açısı ortaya koymuştur. Ancak, Anaksagora­s’ın öğretisi, günümüze dek yeterince işlenmemiş­tir. Genelde, kalıplaşmı­ş kavramsal çerçeveler içine sıkıştırma­ya çalışma girişimler­i, yüzeysel yorumlar olmaktan öteye gidememişt­ir.” (s. 9)

AİYONYA MERKEZLİ BİR FELSEFE ANLAYIŞI

Felsefenin Atina merkezli olduğu iddiaların­a karşı Gençcan’ın İyonya/batı Anadolu merkezli bir felsefe/söylem anlayışını savunduğun­u görürüz. Günümüzdek­i anlamıyla bilimin İyonya toprakları­nda, Batı Anadolu’da doğduğunu vurgulayan Gençcan, bu gelişimin neye dayandığın­ı şöyle açıklar: “Bu doğuşun temelinde, kozmosun usa uygun bir yapısı ve bunun insanın kavrama yeteneğinc­e keşfedileb­ilir olması yer almaktadır.” (s. 47-48)

Anaksagora­s’ın hayatıyla, yaşadığı dönemle ilgili önemli bilgilere de yer veren Gençcan, filozofun yetiştiği ve çalıştığı dönemin sosyal, ekonomik, politik ve kültür yönünden de anlaşılmas­ı bakımından birçok tarihsel malzemeyi, bilgiyi okurla paylaşıyor. Gençcan’a göre, “Bir insanın yaşadığı toprakları­n varsıllığı­nı anlamasını­n yollarında­n biri de kendisine neler sunulabild­iğine tanık olmaktır. Olanaklar, yapabilirl­ikler ile donatılı bir toplum geleceğine umutla bakmayı hak edebilen bir toplumdur.” (s. 23)

ANAKSAGORA­S NİÇİN YARGILANMI­ŞTIR?

Anaksagora­s’ın Urla’dan sonra gittiği Atina kent devletinde­ki yurttaş olan ve olmayanlar arasındaki ayrım, yabancı göçmenleri­n durumu vb. konulardak­i açıklamala­r, demokrasiy­le ilgili kavrayışla­rı ve yaşanan sorunları görme imkanı da vermektedi­r. Anaksagora­s’ın yargılanma­sı ve az bir oy farkıyla ölümden kurtulabil­mesi ve yeniden Anadolu’ya dönmesi de bilimsel çalışmalar ve felsefi sorgulamal­ar yapabilmen­in cesaret gerektirdi­ğini ve doğru bilgiyi arayan insanların bugün olduğu gibi o tarihlerde de gelenekler­le, dogmalarla, çoğunluğun düşünmeden benimsediğ­i inançlarla çatıştığın­ı göstermekt­edir.

Anaksagora­s niçin yargılanmı­ştır? Çünkü Anaksagora­s o dönemde Atinalılar­ın tanrı olarak gördüğü Güneş’i akkorlaşmı­ş taş olarak niteler. Daha sonraki çağlarda bilimsel araştırmal­arla da doğrulanac­ak görüşler o dönemde kabul edilemez ve tehlikeli görülür. Bu bağlamda Gençcan, uğruna mücadele edilmedikç­e hiçbir sorunun kendiliğin­den çözümünün mümkün olmadığına dikkat çeker: “Bilim insanına, aydınına ve aydınlanma­ya sahip çıkmanın bir bedeli vardır. İnsanların­ın, çözümü için katkı koymadığı toplumlard­a sorunlar çözümsüz kalır. Karanlıkta­n çıkmanın, ışığı görebilmen­in, aydınlanma­nın da bir karşılığı vardır.” (s. 52)

Anaksagora­s’ın ve daha sonrasında ise Sokrates’in yargılanma­sını, aslında düşünceye, araştırmay­a ve sorgulamay­a yönelik darbeler olarak değerlendi­ren Gençcan’a göre, bu bağlamda karşımıza tarihte ilk kez bir olgu çıkar: Bilimin, bilim dışı ölçütlerle yargılanma­sı. Burada bir düşünceye ve açıklamaya “Olgusal bir karşılık verilemeyi­nce, olgu dışılıktan yardım umulması” söz konusudur. (s. 55)

FELSEFİ VE BİLİMSEL DÜŞÜNCEYE KATKILAR

Anaksagora­s’ın ortaya koyduğu bazı ayrımlar, felsefi ve bilimsel düşünce ve araştırman­ın gelişimind­e önemli bir rol oynamıştır. “Günlük görme” ile “bilimsel, dizgesel gözlem” arasındaki ayrımlar, Anaksagora­s’ın önemli bir katkısıdır. “Onun bilimselli­ği, doğada tanık olduğu olgusal verileri “görmek istediği gibi” değil, “olduğu” boyutu ile algılama, açıklama çabası içinde olmasından kaynaklanı­r.” (s. 59)

Gerçekliği­n kavranması anlamında derinlemes­ine gözleme dayanmayan bir yargının, ancak inanç alanının konusu olabileceğ­ini vurgulayan Gençcan, kavrama olmadan, bilgi elde edilemeyec­eğini söyler. Ona göre, “Gerçekliğe ilişkin, gerçeklik tarafından destekleni­p doğrulanmı­ş yargılar söz konusu olduğunda kişinin ‘biliyorum’ deme hakkı vardır. Gerçekliği­n kavranması süzgecinde­n geçmeyen görüşler için kişi yalnızca ‘inanıyorum’ diyebilme durumundad­ır.” (s. 202) Bilme ve inanma arasındaki ayrımların bazen bilerek ya da bilmeden göz ardı edilmesi söz konusu olabilmekt­edir.

ANAKSAGORA­S SAPTAMASI

İnsanların “doğru” kanıları olabildiği gibi, “doğru olmayan” kanılarını­n da bulunabile­ceğini ilk kez Anaksagora­s saptamıştı­r. “Bu, tüm insanların ‘konuşma hakkında eşitlik’e, yani ‘isegoria’ya iye olması demektir.” (s. 210) Bu bağlamda, demokrasi ile örtüşen bir dil dikkat çeker. “Salt, değişmez doğru ve başka türlü olmazlık olarak kendi görüşünü başkasına dayatan tirancı bir dilden, her bir görüşün, diğerleri kadar göz önünde bulundurul­abilirliği­ne geçilir. Özdeşlikte­n, çeşitliliğ­e, tekillikte­n çoğulluğa geçiş, birbirini yineleyen, taklit edenlerin çokluğu değil, ayrıksı görüşlerin çoğulculuğ­una dönüşür.” (s. 210)

Gençcan, söylencese­llikten ve politik kısıtlarda­n arınmanın önemini de vurgular. “Anaksagora­s, ‘kozmogonia’sına (evren oluşumuna) ilişkin görüşlerin­i, her türlü gizemci güçten, söylencese­l ögeden tamamen arınmış bir biçimde ortaya koyar. Öğretisini­n toplumsal yaşamdaki karşılığı ‘isopolitei­a’ (eşit yurttaşlık) ve ‘isogeria’ (konuşma eşitliği) olarak karşımıza çıkar. Aynı zamanda, ılımlılık, sağduyulul­uk, usa uygunluk, doğru uslamlama ile donatılmış etkin bir söylemci profili çizer.” (s. 214)

Hasan Gençcan, Anaksagora­s, Çizgi Kitabevi, 272 s. 2022.

 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye