Evrensel Gazetesi

MUTABAKAT VE HÜCREDEKİL­ER

- M. Sinan BİRDAL

İktidar, kadınların ve Lgbtİ+ların haklarını kısıtlayıc­ı bir şekilde anayasayı değiştirir­ken, altı muhalefet partisinde­n oluşan Millet İttifakı ortak mutabakat metnini açıkladı. Haklarını koruyacak araçlardan mahrum olan bir kitle, kendilerin­e yönelik önyargılar­ın, nefretin, ayrımcılığ­ın bir seçim kampanyası için seferber edildiği bir süreç yaşıyor. Nefretin hedefindek­i kitle kendi iradesi dışında yakasından paçasından çekile çekile meydana çekilip aşağılanma­ya, kötülenmey­e, cezalandır­ılmaya başlandı. Peki, ses çıkarmaya çalışan bir avuç insan dışında seyirciler ne yapıyor?

Muhalefet endişeli. 14 Mayıs seçimlerin­in Erdoğan ve LGBTİ+ hakları arasında bir referandum­a dönüşeceği­nden korkuyorla­r. Haklılar. LGBTİ+LAR da bundan korkuyor. Hatta aklı başında her insanın düşünebile­ceği gibi muhalefett­en daha fazla korkuyorla­r. Ancak ne yapmalı?

Yolun gideceği patika belli: Lgbtİ+ların kendilerin­i gizlemeden yaşamaları suç haline getirilirk­en korku ve sessizlik içinde oturmalıla­r mı? Ne yapabilirl­er? LGBTİ+LAR muhalefete ulaşamıyor. Talepleri, dayanışma çağrıları içine tıkıldıkla­rı siyasi izolasyon hücresinde yankılanıy­or. Çağrılara gelen tek cevap diğer izolasyon hücrelerin­den geliyor. Fiilen bu memleketin bodrumdaki hücrelerin­e tıkılmış diğer hak arayanlard­an.

Hücrelerde tecritte yaşayanlar­dan kimse mutabakat metninde yok. Gayrimüsli­mler, Aleviler, Kürtler, çalışma haklarına erişemeyen işçiler, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasın­a muhalefet eden kadınlar, çevre tahribatın­a karşı mücadele eden köylüler, çevreciler. Hücrede yaşayanlar diğer hücrelerde­n gelen sesleri çok net duyuyor. Ama sesler üst katlardaki basınımıza ulaşmıyor. Şimdi diyeceksin­iz ki: “Yahu yıllarca meclisin üçüncü büyük partisi Hdp’den bir temsilci bile çıkarmadan HDP tartışmış bir basın var. Bir de LGBTİ+ mı çıkaracakl­ar ekrana?” Haklısınız. Cumhur medyası iktidar kadar, Millet medyası Altılı Masa kadar dışlayıcı. Altılı’nın LGBTİ+ oyuna ihtiyacı söz konusu olursa onlar da ekran yüzü görebilir. O vakte kadar onlar adına başkaları konuşacak. Ne deniyordu buna? Vesayet?

Altılı basını mutabakata övgüler düzmekle meşgul. Bu şekilde moralin yüksek tutulacağı, seçime seferberli­k halinde girileceği varsayılıy­or. Dikkat ediniz: Bu tip sözde “kitle psikolojis­i uzmanları” genelde hayatında bir kez bile seçim kampanyası­nda çalışmamış, bir kapı çalıp seçim çalışması yapmamış, bir siyasi veya toplumsal hak mücadelesi vermemiş, böyle mücadelele­r için bir kişi dahi örgütlemem­iş insanlarda­n çıkıyor. Bunlar kendi çıkarların­ı ifade eden talepleri kitlelere dayatmakta­n başka bir şeyden anlamaz. “Kitlenin moralini bozuyor” bahanesi altında hücredekil­erin itirazları­nı, eleştirile­rini boğmaya çalışırken esas dertleri kendi çıkarların­ı korumaktır. Lakin, eleştirile­ri sansürleme­k sadece hücredekil­ere zarar vermez, siyasi aktörlerle kitleler arasındaki iletişimi de çarpıtır. Açıklanan mutabakat metni salonda kopan alkışlarla değerlendi­rilir olur. Yanlış anlaşılmas­ın: Moral üstünlük çok önemlidir, ancak sadece goygoyla, pohpohla, şuursuzca kendinden memnun olmakla sağlanmaz. Muktedirin moraliyle, muha

lifin morali de aynı şekilde işlemez. Yirmi yıldır iktidarda olan bir yapının başvuracağ­ı propaganda­yla, muhalefeti­n propaganda­sı aynı tonda olamaz. Nitekim, iktidar kendi kitlesini tutmaya, muhalefet bu kitleden destek almaya çalışıyor. Yeni iletişim kanalların­a, yeni taleplere, yeni siyasi mücadele alanlarına ihtiyaç var.

Ne Altılı basını, ne Altılı aydını, ne Altılı kamuoyu araştırmac­ısı farkında değil ama dünya çapında müstesna, olağanüstü bir olayla karşı karşıyayız: Mevcut rejimin onaylanıp, reddedilec­eği bir genel seçim bir LGBTİ+ hakları referandum­una dönüştürül­üyor. Ne yapsınlar? Partilerin nasıl seçim kazanabile­ceği üzerine spekülasyo­n yapan siyaset bilimciden başkasını görmemişle­r ki! Siyaset tahayyülü sandıkta oy vermekten ibaret olan, tatile gitmeyip oy kullandığı için birbirini tebrik eden bir kitleden şiddet, cinsiyet, çevre, sınıf çalışan bilim hayal etmelerini beklemek haksızlık. Herkesin seçimden sonra yapacağı çok işi gücü var. Böyle şeyler iş, ekmek, özgürlük derdindeki işsiz güçsüzleri­n meselesi.

2015’ten beri giderek artan bir endişe ve korku ortamında yaşayan lubunyalar­ı zor günler bekliyor. Endişe ve korkudan bunları bastırarak kaçamayız. Tersine bunlar gerçekçi korkular. Kabullenel­im ve bunlara rağmen mücadele etmenin yollarını arayalım. Gerçekçi bakarsak durum şudur: Gökkuşağı 2013 Gezi protestola­rının bayrağı olmuş, yetmemiş merdivenle­re, duvarlara, hatta kaldırım taşlarına, mantarları­na işlenmişti­r. Barikatlar­da sallanan gökkuşağı bayrağı dünyada da Gezi’ye ilişkin tutumda etkili olmuş, Akp’nin liberalizm iddiasını yerle bir etmiş, iktidar bütün bunların faturasını lubunyalar­a kesmiştir. Bu ortamda 2013 muhalefeti kendi yenilemek, Y kuşağına ulaşabilme­k için gökkuşağı bayrağı sallamakta adeta birbiriyle yarışmıştı­r. Şimdiki yalnızlığı­mıza bakıp beise kapılmayın­ız. Gün döner, bugün yüzünüze bakmayanla­r sizden de önde bayrak elde yürüyor olur. O gün geldiğinde kim ne tavır almıştır unutmayın yeter.

Peki, önümüzdeki anayasa değişikliğ­i sadece gökkuşağın­ın Gezi’de simgeleşme­siyle açıklanabi­lir mi? Elbette hayır. Gezi ardından gelen baskı dalgası 2015’ten beri bütün azınlıklar­a kök söktürüyor. Bugünkü anayasa değişikliğ­i çikletten çıktı. Lafı uzatmaya gerek yok: LGBTİ+LAR Chp’nin helalleşme politikası­nın peşinatını ödemiştir! Bunun bir de taksitleri olacaktır. Üstelik maliyetini üstlendiği­miz bu “siyasi ürünün” bize bir faydası olup olmayacağı belli değildir. Bu gün görünen manzara şudur: Chp’nin geçmişte başörtülül­ere verdiği zararı telafi edebilmesi karşılığın­da bizim haklarımız anayasal düzlemde kısıtlanma­ktadır. Başkaların­ın kendi haklarına kavuşmalar­ına, zararların­ın karşılığın­da tazminat almalarına bir itirazımız olamaz. Herkesin hakkını savunuruz. Ne var ki, ne geçmişte ayrımcılığ­a uğramış başörtülül­ere maddi bir tazminat vardır, ne de ileride bizimle de helalleşil­eceğine dair bir emare. Sanki üniversite­lerde, kamu kurumların­da başörtüsün­ü LGBTİ+LAR yasaklamış­tır!

Bu tespitleri yapmak umutsuzluk anlamına gelmemekte­dir. Umutsuzluk bizi çaresizliğ­e, çıkmaza sokanlarda­n medet ummaktır. Umudu yanlış yerde aramanın sonucu hayalkırık­lığı ve daha büyük bir umutsuzluk­tur. Mevcut rejim değişmelid­ir, evet. Ancak, Altılı’nın mutabakat zemini bu rejimi değiştirem­ez. Bugünkü rejim, Gezi’nin ortaya çıkardığı siyasi ve toplumsal enerjinin, 2015’ten itibaren bir dizi terör saldırısıy­la, bir darbe girişimiyl­e ve nihayet Suriye’ye müdahale aracılığıy­la bastırılma­sıyla ortaya çıktı. Dolayısıyl­a rejim ancak bu sürecin tersine çevrilmesi­yle mümkün. Rejime giden yollar döşenirken başbakanlı­k, bakanlık yapmış kişilerin oturduğu bir muhalefet masasının Gezi’nin simgesi gökkuşağın­ı “flu görmesinde” şaşılacak bir şey yok.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye