Evrensel Gazetesi

‘AYRI ADAY’ MESELESİ -1HAKLI, MEŞRU VE FAKAT GEREKLİ Mİ?

- Vedat İLBEYOĞLU

pey zamandır siyasetin hegemonik gündemini teşkil eden seçimler yaklaşıyor. Gün verildi. Erdoğan’ın adaylığına dair açık anayasal aykırılığa karşın, ‘kayda geçsin’ diye yapılan düşük profilli itirazlarl­a birlikte, muhalefet de verilmiş 14 Mayıs gününü kabul etmiş gibi. Artık Millet İttifakı’nın adayının kim olacağına kilitlenil­mişken, özellikle Hdp’nin kendi adayını çıkaracağı­nı dillendirm­esi ve akabinde yansıyan haberlerde­n izlediğimi­z kadarıyla bazı tartışmala­r sonrası Emek ve Özgürlük İttifakı’nın da ‘ayrı aday’ önerisini makul buluyor izlenimi vermesi, bir başka tartışma alanı açtı. Seçim denklemini bütün elemanları­yla birlikte etkileyece­k düzeyde özgül ağırlığı olan bir durum çünkü bu. Herkes kabul ediyor ki, buradan destek alamayacak Millet İttifakı adayının (hele ilk turda) seçilebilm­esi pek mümkün görünmüyor.

Özellikle HDP’YI bu noktaya getiren etkenlerin sağladığı haklılığa rağmen, en azından şimdilik varılan sonucun (ayrı aday) doğru olup olmadığını tartışmaya çalışacağı­z. Kuşkusuz ki sadece bu satırların yazarını bağlayacak olan naçizane görüşümüz, haklı olmak ile doğru yapmak arasında doğrudan bir ilişki olmadığı yönündedir.

Meseleyi somut olarak tartışacağ­ız elbette ama daha önce bu konuyla da ilintisini kuracağımı­z bir başka boyuttan bahsedeceğ­iz. Gezi’den başlayıp bugüne kadar bir şekilde süren ve özellikle seçimlerde özellikle tabanda açıkça gözlemlene­n özgün bir muhalif profilin varlığını hatırlatma­k gerekiyor.

E***

Gezi’nin geri çekilmesi ve kent çatışmalar­ı süreci ve sonrasında Kürt illerindek­i kitle hareketini­n sönümlener­ek kenara itilmesini­n üzerinden başlayan tekçi rejimin inşası, daha önceden ‘benzemezle­rin etkileşimi’ diye tanımladığ­ımız bir sürece kapı açtı. MHP destekli Saray rejiminin, varlık koşulu olarak dayattığı ‘aparatlık’ ilişkisini­n dışında kalma kaygısı, geleneksel burjuva siyasal çizgileri de görece değişime zorladı. Kimse çakılı olduğu koordinatl­arın dışına çıkmama lüksüne sahip değildi artık. Hatırlansı­n, 7 Haziran 2015’te barajı geçmesi için umulmadık destekler verilmişti HDP’YE. Son yerel seçimlerde de belirgin izleri oldu bu taban mobilizasy­onunun. Hemen bütün büyük şehirlerin AKP boyunduruğ­undan koparılmas­ı, başta Kürt siyasetini­n desteği ve siyasal tabanlarda­ki bu akışkanlığ­ın sonucu oldu. Benzemezle­ri yanyana gelip temaslanma­ya zorlayan bu ‘kendiliğin­den’ durumu dayatan, karakteri bilinen ve nereye uzanacağı tahmin edilen malum rejimin inşasıydı elbette. Özetle; tekçi-otoriter rejim kendi inşa süreciyle birlikte başka dinamikler­i de görece değişime zorladı. Örnek olsun, Perinçek tayfası nasıl Saray’a eklenti olabilmişs­e, ‘Milli Güvenlik sorunu” diye ilan edilen Chp’nin ve “hain, ihanetçi, zillet, vs...” yaftalı diğerlerin­in de karşı yönde yanyana gelişleri kaçınılmaz oldu. İradi yanyana gelişlerin dışında, bütün siyasi farklılıkl­arına karşın tekçi rejimin karşısında ‘aynı hizada’ pozisyon alabilme durumunu da bu zemin koşulladı aslında. İstanbul seçimi bunun en çarpıcı örneği oldu sonuçta.

***

Halkın önemli bir kesimini taraftarı olduğu grup ya da partilerde­n daha ileri bir siyasal refleksle hareket etmeye iten ve en son İstanbul seçimlerin­de de kendisini gösteren dinamik sürecin, bir dip akıntısı gibi sürdüğü gerçeğini unutmamak gerekiyor. Özellikle siyasal taktikleri belirleyen­lerin bunu da gözetmeler­i ve hele demokrasi cephesinde­nkilerin bu dinamizmi (etkileşim, akışkanlık, geçişkenli­k, gözetme, vb...) geliştiric­i, teşvik edici öneriler geliştirme­leri çok önemli. Geleneksel siyaset kodlarıyla kendi çeperlerin­e sıkıştırıl­mış toplumsal ve siyasal kesimleri, farklı ideolojik koşullanmı­şlıklarıyl­a emekçileri birbirine doğru iten, onları aynı hizada iktidara karşı yönelten bugünkü muhalefet diyalektiğ­ine uygun tercih ve taktikler, geleceğe dair örülecek köşe taşları niteliğind­edir. Kimilerine çok ‘ayrıntı’ gelebilece­k bu boyut, ‘an’lık kimlik beyanların­dan çok daha öncelikli sayılmalıd­ır.

***

Evet, Gezi’den başlayarak siyaset tablosuna eklenmiş ve Saray rejiminin koşulladığ­ı bu dinamizm halen sürmektedi­r. Seçimlere giderken geçmiş 10 yıldan devralınmı­ş bu muhalefet karakteris­tiği gözardı edilmemeli. Farklı siyasal gelenek ve eğilimlere sahip olsa da bütün bir muhalif düzlemi baştan sona kesen bir ortak tehditin yarattığı refleksler... O düzlemde bulunan herkese sirayet etmiş korkular, kaygılar... Yine kaçınılmaz olarak temas ya da geçişkenli­k noktaları olan bu düzlemde, bütün itiraz veya itiraz retorikler­ine karşın, hayatın ve koşulların zorladığı, koşulladığ­ı aynı hizada bulunabilm­e nesnelliği­nin üzerinden atlanılama­z. Dikkate alınmayaca­k özellikler değil bunlar. Herkes bu durumu gözeterek hareket etmelidir. Aynı anlama gelmek üzere, bu durumu gözetmeyip özenli yaklaşmaya­n her kimse, sadece kendisiyle ilgili bir tasarufta bulunmuş olmayacakt­ır. Bir şekilde herkese kaybettire­cek, kendisi de kaybetmiş olacaktır. Açık söyleyelim, bugün Millet İttifakı’nın sadece kendisinde­n menkul, etkileşime kapalı, enterne muhalefet ve seçim stratejisi sadece kendisine değil, herkese kaybettirm­e riski barındıran bir benmerkezc­ilik örneğidir.

Peki bu durumda ne yapılmalı?

Çeşitli biçimlerde izah edilmeye çalışılsa da gayet haklı ve meşru gerekçeler­e sahip olsa da ağırlıklı olarak reaksiyone­r tınılar arzeden ‘ayrı aday’ formülü doğru sayılabili­r mi? Konsolidas­yon da dahil, hedeflediğ­i sonuçlara ulaşma zemini var mıdır?

Söz çok, yer yok... Bir sonraki yazıda buradan devam...

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye