SENDİKA KARŞITI YOLDA THATCHER’IN İZİNDE AMA…
1 Şubat’ta İngiltere’de son on yılın en büyük iş bırakma eylemi oldu ve genel greve en ya kın bu eylemde okullar kapandı, tren istasyon ları boşaldı, havaalanlarındaki pasaport kont rolünde askerler görev aldı. Tarihe tanıklık et tiğimiz bu dönemde önümüzde neler olduğu nu anlamak için başa dönmek, daha doğrusu, bunu başlatan kadına bakmak gerekiyor.
Bugün hem işçilerin hem de politikacıların üzerinde beliren dev gölge, Britanyalıların ça lışma biçiminden sorumlu kişi Margaret Thatc her’dır. Bu kışın en büyük siyasi savaşı, her iki taraf için de Thatcher döneminden dersler içeriyor; ama bunlar Rishi Sunak’ın beklediği türden değil.
Demir Leydi, 1983’teki seçim zaferini anlat tığı anılarında, İşçi Partisinden neredeyse hiç bahsetmiyor. Onun gerçek siyasi düşmanı sendikalar… “Zorba” sendikaların, tek işleri “grev” olan “komünistler ve militanlarla” dolu olduğunu söylüyor; yüksek işsizlik ve düşük ihracattan onları sorumlu tutuyor. Ekonomi çökerken ve 3 milyon Britanyalı işsizken bile Thatcher ilk döneminde iki yıl içinde sendika karşıtı iki yasa çıkarmıştı. 1983 seçimlerine ge lindiğinde patronlar grevcileri işten atabiliyor, sendikaları yasaklayan şirketler devlet ihalele rine girebiliyor, işçiler ise greve çıkma hakla rında çok daha büyük sınırlamalarla karşılaşı yordu. Tüm bunlar, özel tim polislerinin sendi kacıları yakın takibe aldığı bir dönemde oldu. Bu, örgütlü emeğe karşı 1926 genel grevinden bu yana görülmemiş bir saldırıydı. Aynı za manda modern Muhafazakar Parti politikaları nın da temel taşı oldu… Parti liderlerinin başı derde girdiğinde Thatcher’ı taklit ederek sen dikaları baskı altına alacak yasalar çıkardı. Ör neğin David Cameron grev karşıtı yasalarıyla kemer sıkma politikalarına tepkileri bastırdı.
… Sunak bu hafta da, öğretmen ve hemşi relere ödenen ücretler konusunda geri adım atmayı reddederek, parlamentoda grev hakkı na yönelik bir başka saldırıyı zorlayarak, sen dikaları ezme baronluğunda şansını deniyor.
Ama bunu yaparken Thatcher’ına yeterin ce dikkat etmemiş. 20. yüzyılın en uzun süre görev yapan başbakanı, politikalarına kamuo yu desteği kazanmayı takıntı haline getirmişti. 1980’lerin başlarında, sendika liderlerine karşı, tabandaki sendika üyeleri de dahil olmak üze re seçmenlerin kendisini desteklediğinden emindi… Kırk yıl önce kabinesi, Sunak’ın şu anda geçirmeye çalıştığı yasanın temel hiz metlerde grev yasağını öngören versiyonunu getirmek istedi, ancak “pratik zorluklar ... mu azzamdı” ve onu tamamen mantıklı halde sunmak için büyük çaba sarf edilmişti.
Bugün ise, böyle bir zekaya sahip olmayan ve ne seçmenlerden ne de kendi partisinden doğrudan yetki alabilen bir başbakanla karşı karşıyayız. Sunak, yönetmeye ilgi duymayan bir hükümetin başında ve kabinede görevi ol mayan ve bir sonraki işlerini yoluna koymakla meşgul olan vekillerini kontrol altında tutmaya çalışıyor. Yine de Thatcher’ın ayağına dolana cağını öngördüğü tuzağa doğru tökezlemeye devam ediyor.
Grevlere sınırlama getirmeyi planlayan ta sarı, İçişleri Bakanı Suella Braverman’ın göç menleri Ruanda’ya gönderme planıyla aynı ka deri paylaşıyor: Sendika Konfederasyonu TUC ve diğerlerinin mahkemelerdeki masraflı da valarını görecek, İşçi Partisi Lideri Starmer’ın ekibi, hükümetin kontrolü nasıl kaybettiğini görüp endişeli yüzlerini takınacak. Eğer ha kimler yasaya yol verirse, Sunak işçilerin greve çıkmasına izin verilmediğinde neler olacağını İspanya’daki sağcı mevkidaşlarına sorabilir.
Kırk yıl sonra, Sunak’ın düşmanı, Thatc her’ın karşısındaki düşmanla hiçbir benzerlik taşımıyor. Thatcher, Birleşik Krallık’ın zengin ülkeler arasında en baskıcı sendika yasalarına ve hastalık ödeneği gibi temel haklarda zayıf korumalara sahip olduğu süreci başlattı. 2008’den bu yana enkaza dönmüş bir ekono mik modelin üzerine bir de on yılı aşkın bir sü re devam eden kemer sıkma politikalarını ek lerseniz ne elde edersiniz? İngiliz işçisi son
200 yılın en uzun süreli ücret dondurma uygu lamasına maruz kaldı. Günümüz iş gücünün gerçeği, mini Arthur Scargill’lerden oluşan bir müfrezeden ziyade, ekonomik sefalete daha fazla batmamak için başarısız kamu hizmetle rini ayakta tutmaya çalışarak yıllarını geçiren, grevlerde maaşlarını ve emeklilik katkı payla rını feda ederek geçiren erkekler ve kadınlar.
Rahmetli annem Thatcher döneminde beni mitinglere götüren bir ilkokul öğretmeniydi. Bu hafta Londra’nın doğusunda aynı bölgede çalı şan bir müdür yardımcısının bana anlattığı hi kayelere nasıl tepki verirdi merak ediyorum: Tam zamanlı çalışan öğretmenlerin hafta so nu süpermarketlerde kasiyer olarak çalışması ve diğerlerinin ailelerinin yanına taşınmak için görevlerinden ve ev sahibi olma hayallerinden vazgeçmesi. Sanırım on yıllarını verdiği mesle ğinde böyle bir düşüşe inanmakta zorlanırdı.
Bu arada bakanlar, demir yolu grevlerinin maliyetinin, işçilere istedikleri ücret artışını vermekten çok daha fazla olduğunu itiraf edi yor. Posta şirketi Royal Mail, sadece 18 gün sü ren grevlerin 200 milyon sterlin zarara yol aç tığını açıkladı. Anketler; hemşirelere, öğret menlere ve postacılara açık bir kamuoyu des teği ve en azından diğer sektörleri dinleme is teği olduğunu gösteriyor. Sendika yetkilileri ve aktivistler, üyelerinin Demir Yolu Sendikasının Lideri Mick Lynch’i televizyonda gördüklerinde ya da diğer işçilerin kendilerini savunduklarını gördüklerinde cesaretlendiklerini belirtiyorlar. Bu hissiyatın ne kadar süreceğini kimse tah min edemez, ancak en azından kamuoyundaki tartışmalarda önemli bir değişiklik potansiyeli var. Her halükarda, bu tarihi haftada dogmatik ve umursamaz görünenler grevciler değil. Thatcher ise Sunak’a halk ve partiniz sonunda hatalı olduğunuza karar verdiğinde olacakları anlatabilirdi: Kendinizi Başbakanlık binasının tersi yönünde giden bir bakanlık arabasında bulursunuz.
(Çeviri: Dış Haberler Servisi)