Türkiye’de öğretmenlikten yurt dışında garsonluğa
Merhaba ben Türkiye’de yaşayan, atanamamış, toplum tarafından tam anlamı ile kabul görememiş bir felsefe öğretmeniyim. 2020 yılında mezun olmanın hemen akabinde heyecanla teoride öğrendiğimi pratiğe dökmek için yola çıktım. Bu yol çetrefilli olacaktı biliyordum ama buraya kadar sürükleneceğini kestirmek güçtü.
Hikayem mezun olduğum şehirde, Muğla’da başladı. Malum KPSS atama puanları alanım için çok yüksekti ve alım sayısı 100 kişiyi geçmiyordu. Genel olarak tüm branşların puanları yüksek, atama sayıları düşüktü. Kendini geliştirmiş donanımlı öğretmenler kapitalist düzendeki zincir marketlerde yüksek mesai saatleri ile çalışıyor, öğretmenlik mesleğinden uzaklaşıyorlardı. Mezun olduğum yıl marketlerde işe başlayan öğretmen sayısı, atanmış öğretmen sayısından fazlaydı.
Bir yol daha vardı, devletin “ücretli öğretmen” adı altında kadrolu öğretmenler ile aynı işi yapıp, aynı mesaiyi harcayıp, onların maaşının 3’te 1’i kadarını aldığın, sigortanın yarım olduğu bir öğretmenlik modeli. Devlet bununla ihtiyacı kapatmaya çalışıyor, öğretmen maaşlarından tasarruf ediyordu. Hamile bir kadrolu öğretmenin yerine, izinli bir öğretmenin yerine bir veya iki dönem arası mesleğini icra edebiliyordun.
KOMİK RAKAMLARA ÖĞRETMENLİK YAPIYORDUM
Eğitim sisteminin ve “memurluğun” bile bu kadar zor olduğu bir sistemde; özel bir kuruma başvuruda bulunma kararı aldım. Öğrenim hayatım boyunca sertifikalar ile doldurduğum CV ile beraber kurumun yolunu tuttum. Çok iyi geçen bir görüşme sonunda konu paraya gelince mevcut asgari ücreti teklif edip, maaş günlerinde 1000 lira geri iade etmem istendi. Yeni bir mezun olarak çıktım odadan, geçim sıkıntısı yüzünden doğduğum şehre döndüm. Tekrar iş görüşmelerine başladım. Halihazırda bir de müzisyen kimliğim vardı, geçimimi sağlamama yardımcı oluyordu. Lakin sahnede “O şarkıyı
söyleme tepki çeker”, “Şöyle şarkılar söylesen daha iyi olur” gibi cümlelerle karşılaşıyordum. İş görüşmelerinde başıma her defasında daha komik durumlar geliyordu. Bir keresinde bir özel kurum, onlarla çalışmam için benden para isteme kıvamına geldiler. Komik rakamlara öğretmenlik yapıp, akşamları sahne alıyordum. Bu silsile 1-2 yıl devam etti.
GARSON OLACAKTIM
Malum ülke şartları, ekonomi ve olumsuz gidişat beni köreltiyordu. Önüme fırsat gibi görünen ama hemen hemen aynı şeylerle karşılaşacağım bir durum çıktı.
2022 yılının kasım ayında Katar’a doğru yola çıktım. Öğretmen kimliğimi, müzisyen kimliğimi bir kenara bırakarak, garson olacaktım. Kendime söylediğim şey şuydu: “En azından harcama imkanın olmayacak.”
Türkiye’nin o zamanki asgari ücretinin iki katı. Şimdiki asgari ücretinin birkaç bin TL yukarısında maaş, günde 12 saat mesai, ayda bir gün izin günü karşılığında umutlarıma ket vurarak, yüksek lisans öğrencisi olduğum okulumu dondurarak geldim.
HERKES AYNI ŞARTLARDA DEĞİL
Bu yazıyı yazarken üçüncü ayım geride kaldı. Yaşadığım hayat sadece çalışmak üzerine kurulu. Sosyal hayatım yok veya kendimi geliştirme noktasında hiçbir şey yapamıyorum.
Katar-türkiye ilişkilerinin iyi olmasından dolayı burada Türklere ayrı bir sempati var. Arap mutfağına yakın olan mutfağımız ile işleyen en iyi restoranlar Türk restoranları oluyor. Bulunduğum yerde iş arkadaşlarımın yüzde 80’i üniversite mezunu. Gelen müşteriler ise Türkiye’nin mevcut durumundan sıkılıp burada düzen kurmaya çalışan mühendisler, inşaat işçileri ve operatörler.
Türkiye cumhurbaşkanı, Türk bayrağı fotoğrafları hemen hemen her Türk lokantasında var. Ama bu ikili ilişki veya fotoğraflar Türk işçilerin burada daha iyi mesai saatleriyle, daha iyi maaşlara çalışmasını sağlamıyor. Çeşitli ayrımlar var. Bir garson ortalama 12 saat çalışıyor. Mühendisler 8 saat çalışıyor. Bir garsona göre şartları daha iyi oluyor. Maaş karşılığı çalışan işçinin ülkesinin kuruna göre veriliyor. Örneğin bir Türk 1000 riyal alırken, bir Nepalli
işçi 500 riyal alıyor. Katar’da yaşam şartları ve alım gücü çok yüksek olmamakla birlikte, aldığın maaş ile eriyor.
UMUT SÜRÜYOR
Seçimlere yaklaştığımız bugünlerde ben ve benim gibi umudu halen yeşermeye çalışan gençlerin güzel bir ülkede, emeklerinin karşılığını almak için çaba sarf etmediği, doğal bir süreç ile birlikte kendi mesleklerini yapabilecekleri bir atmosferin oluşması temennim.
Ülkeden çıkış sebebinin sadece yeni yerler keşfetmek olduğu ve ekonomik özgürlüğü elimize alıp birey oluşumuzu hissettiğimiz günlerin özlemi ile bekliyorum.
Enflasyona yenik düşmeden, asgari düzeyde sosyal bir hayat sürmenin, insan oluşumun gereği olarak iş hayatım dışında da bir hayatımın olmasını istiyorum.
Emek ve sermaye arasındaki makas bu kadar büyümüşken, fazlasını değil, emeğimizin karşılığını almak ve gün sonunda mücadele dolu hayatımızda yaşam kavgası yerine felsefe, sanat, bilim ile dünyayı yakalamak ve eğitim seviyesinin gelişmesiyle doğru orantılı aydın bir ülkede var olmayı yeğliyorum.