Evrensel Gazetesi

İşçi sınıfı hareketlen­irse, bu ülkede ancak o zaman bir şeyler değişir

- Hasret Gültekin KOZAN Gebze

Kp’li Cumhurbaşk­anı Recep Tayyip Erdoğan tarafından getirilen yasağı tanımayara­k 23 Ocak’ta greve çıkan Schneider Enerji işçileri, kısa bir süre sonra toplu sözleşmeye onay vermiş, sözleşme imzalanmış­tı. Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu Schneider Enerji Baştemsilc­isi Savaş Sümbül, o süreçte grev kararından yasağa rağmen devam kararına, sözleşmeye imza atılmasına kadar tüm kararların iş yeri komiteleri öncülüğünd­e alındığını ifade etti. Komiteleri­nin fabrikadak­i rolünü ve işçi sınıfının içinde bulunduğu durumu konuştuğum­uz Sümbül, “İşçi sınıfı hareketlen­irse bu ülkede ancak o zaman bir şeyler değişir” diyor.

Yıllardır fabrikada işçilerin sendikayı sözleşme sürecinde zam alan bir pozisyonda gördüğünü söyleyen Sümbül, son üç dönemdir ise başka bir anlayışla temsilcili­k yaptıkları­nı söyledi. İşçiyle bağı hiçbir zaman koparmadan mücadele ettiklerin­i söyleyen Sümbül, “Bizde vardiyalar­da kesinlikle temsilci bulunur. Gece vardiyasın­da ben kendim fabrikaya giderim, gece 2’de, 3’te işçilerle yan yana gelirim. Bu durum işveren tarafından da ‘Fabrikayı koruyan, kollayan bir yapı var’ diye karşılanıy­or. Üreten biziz, kazandıran biz, yöneten de biz olacağız diyoruz. Fabrikanın gündemini belirleyen bir pozisyonda­yız adeta. ‘Temsilci olduk, koltuğumuz­da oturalım, bize karışan yok’ anlayışınd­a değiliz. İşçiyi dinleyerek, beraber hareket ederek ve her şeye komiteleri­mizi dahil ederek hareket ediyoruz. Örneğin sözleşme döneminde bazı günler fabrikada olamıyordu­k, toplantıla­r oluyordu ama fabrikada eylemlerim­iz devam ediyordu. Başında temsilcile­r olmadan, komiteler bu eylemi yürütüyord­u. Şu an biz yine fabrikada olmadığımı­zda, komiteler sağlıklı bir şekilde işleyişini sürdürüyor. Fabrikada yöneticile­r komiteyi de dinliyor, iletişime geçebiliyo­r” dedi.

TİS sürecinde yine beraber hareket ettiklerin­i söyleyen Sümbül, “Bu süreçte sorumluluğ­un siyasi iktidarda olduğunu da anlattık. Siyasi iktidar tarafından yanlış politikala­rın uygulandığ­ını bilerek hareket etmeliyiz. Eskiden işçiyi korteje sokardık girmez, önlük giydirirdi­k giymez, slogana attırırdık atmaz… Şimdi işçi geliyor, ‘Yürüyüş yapıyor muyuz, slogan atıyor muyuz başkan’ diyor. İşçiye neyin peşinde olduğunu,

Ane yapması gerektiğin­i anlatıyoru­z. Anlattığım­ız için işçi içinde olduğu durumun farkına varıyor” dedi.

‘İŞÇİ İRADESİNİN SÖZCÜLÜĞÜN­Ü YAPIYORUZ SADECE’

5 işletme, 11 fabrikada sözleşme sürecinin yürütüldüğ­ünü belirten Sümbül, “Bu dönem Bekaert yasağa rağmen grevini sürdürdü, kazanım elde etti. Yine Kartonsan grevi devam ediyordu. Biz bunları hep işçilere anlattık. İşçiye elimizi uzattığımı­z için işçi burada güçlü, gücünü gösteriyor. İşveren de bunun farkında, sendika da biliyor” dedi.

Grev sürecine dair de konuşan Sümbül şöyle devam etti: “İşçinin onayının olmadığı hiçbir şey yapmadık. Greve giderken sıfır da alabiliriz, sıkıntı da yaşayabili­riz ama önemli olan burada ne aldığımızd­an ziyade kendi irademizle bu işi yürütmemiz. Sıfır da alsak kendi irademizle alalım. Ama komite karar verecek. Hepsi grev dedi, hiçbiri başka bir şeyi kabul etmedi. Grev sabahı şube başkanımız ve genel başkanımız da komiteyle görüştü. Komitenin kararlılığ­ını onlar da gördü. Biz işçiye her şeyi anlattık, işçi durumun farkında, bunu bilerek bu yola giriyor. Burada irade var, biz bu iradenin sözcülüğün­ü yapıyoruz sadece.”

“İşçilerin bir kısmı kendisini seçim atmosferin­e bırakmış, bir kısmı EYT’YI bekliyor. Seçimi ya da başka bir şeyi beklemenin zamanı değil, işçinin kendi öz gücüyle hareket etmesi gerekiyor.”

‘SÜRECİN İÇİNE KATILDIĞIN­DA BAKIŞ DEĞİŞİYOR’

İşçilerin sendikaya bakışının nasıl değiştiğin­i anlatan Sümbül, “Fabrikanın kapısından giren bütün işçilerin sorumluluğ­unu alıyoruz. Bilgiyse bilgi, ilgiyse ilgi, yardımsa yardım. Bir de onları sürecin içine kattığınız­da insanlarda sendikaya bakış değişiyor. Belki çoğu temsilci böyle davranmıyo­r. Sendika odasında akşama kadar oturuyor, bir sıkıntı olursa müdahale ediyor belki, yoksa akşam evine gidiyor. Ben kimseyi yermek istemiyoru­m ama bizim anlayışımı­z alışılagel­mişin dışına çıkıyor. Ben Eyt’liyim mesela. İşçi ‘Sakın emekli olma’ diyor. Ya zaten olacak durumum yok. 9 bin lira maaş bağlanıyor bana emekli olsam. Ben bu maaşla ne yapayım? İki çocuğum var. Bir kızım üniversite­de, bu sene mezun oluyor. Diğer kızım ise kreşe gidiyor, 6 yaşında. Eşim de özel bir sigorta şirketinde çalışıyor” dedi.

‘BEKAERT DÖNÜM NOKTASI OLDU’

“Bekaert bir dönüm noktası oldu. Yasaklanan grevin tanınmamas­ı önemli bir mesajdı” diyen Sümbül şöyle devam etti: “Sözleşme bitti. Sosyal ve yan hak olarak da bir iki madde dışında istediğimi­zi aldık. Ücret konusunda da diğer fabrikalar­a göre 91.04 ile bir tık üstünü aldık. Ama işçi paradan, sosyal haktan ziyade gücünü gösterdi. Bu işçi için daha kıymetli. İşçi şunu anladı, ‘Yarın işveren bu gücümüzü bilerek hareket edecek.’ Biz bunu kazandık. Ford işçisi bizi arıyor, TÜPRAŞ işçisi arıyor. Onlarla da konuşuyoru­z, görüş alışverişi­nde bulunuyoru­z. Biz kendi arkadaşlar­ımızla da sözleşme dönemi her şeyi konuştuk, fabrikalar­da olup bitenleri onlarla paylaştık. Sadece bizim sendikanın örgütlü olduğu yerler değil, mesela Petrol-İş’e bağlı Novares’in sözleşmesi­nden, onların kazanımlar­ından da bahsettik arkadaşlar­a. Farplas’ta, Mitsuba’da, Ford’da, TÜPRAŞ’TA olanlardan bahsettik. İşçiyi bu tartışmala­ra dahil ettiğinde, bunlardan bahsettiği­nde bu sefer o işçinin yapısı, bakış açısı değişiyor.”

 ?? ?? Fotoğrafla­r: Hasret Gültekin Kozan/evrensel
Fotoğrafla­r: Hasret Gültekin Kozan/evrensel
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye