‘Bir şeyler değişmeli elbet’
ünlerdir İstanbul kazan ben kepçe. Dahil olabileceğim bir işçi sohbeti arıyorum. Öğle arasında, molada, mesai çıkışında ya da izin gününde birkaç işçinin yan yana geldiği bir masaya oturup, onlarla hem geçimi hem seçimi konuşmak istiyorum. Bulamıyor muyum? Buluyorum elbette ama herkes bir yabancıya konuşmaya, konuşsa bile ezbere cümlelerin ardına geçmeye öyle çok da hevesli değil. Kimi geçim meselesini bir masa etrafında tartışmaya “ayıp” gözüyle bakıyor. Kiminin geçimle seçimi yan yana getirmeye niyeti yok. Bazılarıysa kime oy atacağına henüz kendini ikna edememiş gibi “Sandıkta konuşacağız” diyor.
Neyse ki şeytanın bacağı Maltepe’de kırılıyor. Maltepe Bağlarbaşı Mahallesi’nin sokaklarını temizleyen belediye işçileriyle çay molasında buluşmak üzere sözleşiyoruz. Buluşacağımız börekçinin önünde lacivert üzerine kırmızı parçalı iş kıyafetleriyle 3 belediye işçisi karşılıyor beni. Zamanın da dar olduğunu hesaba katarak hızlı bir tanışmadan konu açılıyor.
Maltepe Belediyesi işçileri geçen yıl örgütlü oldukları Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 2 No’lu Şube ile dönemin şartlarına göre iyi bir sözleşme yaptıklarını, taban ücretlerine yapılan zamla günlük brüt ücretlerinin 340 liraya yükseldiğini söylüyor. 9 yıllık Belediye İşçisi Rıza sözleşmeyi birlikte yaptıklarını, sözleşmenin başında iyi ücretler de aldıklarını söylüyor ancak bugün gıdaya, giyime, barınmaya gelen zamların karşısında ezildiklerini anlatıyor.
G‘CEBİMİZE GİREN PARA HER GÜN BİRAZ DAHA ERİYOR’
“Bu sözleşmeyi imzaladığımızda yoksulluk sınırı 23 bin liraydı. Geçenlerde açıkladılar 30 bin lirayı aşmış yoksulluk sınırı. Bizim ücretlerimiz bu oranda artmıyor. Sadece yoksulluk sınırı değil, haftada bir aldığım peynirin fiyatı da bir haftada yüzde 30-40 artıyor, ücretlerin artışı bu orada değil. Elbette alım gücümüz düşüyor. Cebimize giren para her gün biraz daha eriyor” diyor.
Rıza mesai saatine göre çalıştığı bölgelerdeki restoranlarda çay bahçelerinde temizlik işlerine bakıyor. Kendisi gibi birçok işçinin de geçinebilmek adına bu
yola başvurduğundan ek iş yapmak zorunda kaldığından bahsediyor: “Biz sendikalı ve toplu iş sözleşmesi yapabilmiş işçileriz. Ay başında cebimize sosyal haklar, yol, yemek parası dahil en aşağı 14 bin lira para giriyor. Buna rağmen geçinemiyoruz. Sosyal hayat yok zaten, gezmek bir yere çıkmak demek; birkaç yevmiyeyi birkaç saatte harcamak demek. Zaten aldığımız ücretin yarısı ev kirasına gidiyor. Bugün Maltepe’de bir evin kirası en aşağı 7-8 bin lira. Bu fiyata da ücra yerlerde, gecekondularda ev bulabiliyorsun. Bu mahallede oturabil
mek için cebimde her ay en az 30-35 bin lira para olması gerekiyor.”
BEKLENTİ ASGARİ İHTİYAÇLARI KARŞILAMAK
Geçime dair masadaki her işçi benzer örnekler vererek şikayet ediyor. Biri peynire gelen zamdan yakınırken öbürü soğandan patatesten bahsediyor. Hiçbirinin lüks bir yaşam beklentisi yok. Hepsi en asgari ihtiyaçları karşılayamamaktan, aileleriyle birlikte insanca yaşayamamaktan dert yanıyor.
Bu sorulara verilen yanıtların ardın
dan seçimden bahsedince “Bir şeyler değişmeli elbet” yanıtı pek de sürpriz olmuyor. Cemal bu sene Maltepe Belediyesinde 7. yılını dolduracak. 3 çocuğu var Gülsuyu’da 4 bin lira kira ile oturuyor. Millet İttifakı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vereceğini söylüyor. Kılıçdaroğlu’nu muhalefeti birleştirmesiyle takdir ediyor. Derdinin gayesinin memleket olduğunu, en azından çalıp çırpmayacak bir aday olduğuna inanıyor. Rıza ise Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konusunda endişeli. Toplumun geneline hitap etmediğini, şimdiye kadar birçok seçim kaybettiğini ama ne olursa olsun değişim adına Tayyip Erdoğan karşısındaki en güçlü adaya oy vereceğini söylüyor. Masadaki üçüncü kişi Veli ise Emek ve Özgürlük İttifakını desteklediğini başkanlık seçimlerinde Kılıçdaroğlu’na oy verse de işçiler lehine bir değişim için Emek ve Özgürlük İttifakının Mecliste olması gerektiğini anlatıyor.
Maltepe Belediyesinde çalışan üç temizlik işçisiyle mola saatlerinde seçimi ve geçimi konuşuyoruz. Hepsinin geçimden yana çok derdi var. Seçim için ise “Bir şeyler değişmeli elbet” diyorlar. Nasıl sorusuna verdikleri yanıt ise oy kullanmakla sınırlı.
‘MUHALEFET EKONOMİYE DAİR NE DİYOR?’
Çevrelerinde AKP’YE oy veren işçilerin olup olmadığını soruyorum. Belediye işçilerinin çalıştıkları sırada ya tek başına ya da bir iki kişilik gruplar halinde yan yana geldiğini, molalarda ise bu sayının bir elin parmakları kadar olduğunu hatırlatmakta fayda var. Cemal AKP’LI işçilerin eskisi kadar AKP’YI savunamadığını, siyaset konusu açıldığında sessiz kaldıklarını söylüyor: “Savunacakları bir şey kalmadı ki, ekonomiden bahsedince onlar da susuyor. Çünkü biliyorum kendisinin de ek iş yapmak zorunda kaldığını ya da çocuğuna okul harçlığı veremediğini. Susuyorlar, konuyu değiştiriyorlar. İşçiler arasında değil belki ama komşularımdan bu seçimde AKP’YE oy vermeyecek olan birkaç kişi var, sebebi ekonomi, kimse geçinemiyor artık. Herkes hissediyor.”
Rıza alıyor bu kez de sözü, “Eskisi kadar sesleri çıkmıyor ama sandıkta yine AKP’YE oy verecekler kime oy verecekler?” diyor. Nedenini Erdoğan karşısında güçlü bir aday olmamasına bağlıyor: “Biz ekonomiden bahsediyoruz ama muhalefet ekonomiye dair ne diyor? Hiçbir şey demiyor. AKP’LI adam ‘Kılıçdaroğlu mu çözecek?’ deyince bu defa ben susuyorum, ne edecek de çözecek ekonomiyi? Dese şöyle olacak böyle olacak biz de savunuruz. Geçen yine böyle çay içtiğimiz bir yerde Akp’linin biri arabadan bahsediyor. ‘Togg var’ diyor. Sanki alabilecek kazandığı parayla ama savunuyor. Bir de vatan milletten bahsediyorlar. Bitmedi bunların Amerika gelir İsrail gelir vatan elden gider lafları…”
Mola süresini çoktan geçtik. İşçileri alanda kontrol eden çavuş da masanın etrafında dolanıyor ama oturmuyor. Niyeti masadakilerin de kalkması. Rıza bir çavuşa bir de bana baktıktan sonra “Bizim saatimiz doldu. Bir dahakine eve gel de adam akıllı misafir edelim” diyor. Sözleşip ayrılıyoruz…