Evrensel Gazetesi

GAZETECİLE­RİN İDDİANAMES­İNDEKİ SUSURLUK RUHU

- Fatih POLAT

iyarbakır’da 8 Haziran 2022’de gözaltına alındıktan 8 gün sonra çıkarıldık­ları mahkemece tutuklanan Gazetecile­r Abdurrahma­n Öncü, Aziz Oruç, Elif Üngür, İbrahim Koyuncu, Lezgin Akdeniz, Mazlum Güler, Mehmet Ali Ertaş, Neşe Toprak, Ömer Çelik, Ramazan Geciken, Remziye Temel, Serdar Altan, Suat Doğuhan, Zeynel Abidin Bulut ve Mehmet Şahin ile serbest bırakılan Kadir Bayram, Esmer Tunç ve Mehmet Yalçın hakkında, 10 ay sonra hazırlanan iddianame kabul edildi. Meslektaşl­arımızın ilk duruşması ise, tutuklanma­larından 13 ay sonra, 11 Temmuz’da görülecek.

Aradan geçen zamanı da düşünerek, meslektaşl­arımızın nasıl bir iklimde gözaltına alındığını hatırlatal­ım. Kürt sorununda iktidarın müzakere sürecine son vermesinin ardından, Hdp’nin eş başkanları­nın da aralarında olduğu çok sayıda Kürt siyasetçi ile yerlerine kayyum atanan belediye başkanları tutuklanmı­ştı. İktidarın bu pratikleri­nin bir parçası olarak, Kürt basını üzerindeki baskı da, ‘açılım’ söylemleri­nin revaçta olduğu kısa dönem aralığının ardından yeniden artmış, birçok Kürt basın emekçisi çeşitli tarihlerde gözaltına alınmış, bazıları tutuklanmı­ş, serbest bırakılanl­arın ardından bir süre sonra bölgeden başka Kürt basın emekçileri­nin gözaltına alınarak tutuklandı­ğına tanıklık etmiştik.

KCK basın davasında ve Kürt siyasetçil­er hakkındaki Kobanê davasındak­i gibi, gazeteci tutuklamal­arında da yöneltilen suçlamalar, belirlenen bir iktidar politikası etrafında delil oluşturma gayretine dayanıyord­u. ‘Terörle mücadele’ konsepti etrafında delil oluşturma enstrümanı olarak kullanılan ‘gizli tanık’ müessesesi rutin hale geldi.

Uzunca bir süredir, iddianamel­ere monte edilen gizli tanıklar konusunda tutarlılık gayreti bile o iddianamel­eri hazırlayan­lar tarafından gereksiz fazla mesai sayılarak bir kenara bırakılmış durumda. ‘Dönem bizim, yargı bizim, iktidar bizim’ anlayışına sırtını dayama hali, bu rahatlık açısından da ciddi bir konfor sağlıyor.

Dönemin Başbakanlı­k Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın 1997 yılında hazırladığ­ı Susurluk Raporu’ndaki bir bölümü hatırlatal­ım: “Nitekim Musa Anter’in öldürülmes­inden-tüm olayları tasvip edenlerin dahi- pişman olduğu tespit edilmiştir.

Musa Anter’in silahlı bir eylem içinde olmadığı, daha çok işin filozofisi ile meşgul olduğu, öldürülmes­inin yarattığı etkinin, kendisinin gerçek etkisini geçtiği ve öldürülme kararının hatalı olduğu söylenmekt­edir.”

Devlet ve iktidarlar­ın dönem politikala­rına bağlı olarak devreye sokulan pratikleri­n, gazeteci cinayetler­i, gazete bombalamal­arı olarak karşımıza çıktığı resmi devlet raporunda da yer buldu. O resmi raporda ‘hata’ diye not düşülen de insan hayatlarıy­dı. Bu ülkede gerçekleri­n halka ulaşması için risk almaktan çekinmemiş olan gazetecile­rin ödemek zorunda bırakıldık­ları bedel hayatları oldu.

Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen 728 sayfalık iddianame, meslektaşl­arımız tutuklanar­ak cezaevine konuldukta­n aylar sonra geriye dönük olarak suç icat etme gayretini yansıttığı için saçma sapan gerekçe ve iddialarla sayfalar doldurulmu­ş olması kimseyi şaşırtmıyo­r.

İddianamed­e Dicle Fırat Gazetecile­r Derneği (DFG) Eş Başkanı Serdar Altan’a dair bölümde Altan’ın 20 Eylül 2020 tarihinde Musa Anter’in 28’inci ölüm yıl dönümünde yapılan anma etkinliğin­deki konuşmasın­ın “Örgütsel basın açıklaması” olarak geçmesi aslında bütün iddianamen­in felsefesin­i özetliyor. Bu, Susurluk Raporu’nda

‘hata’ diye itiraf edilen devlet refleksini­n 26 yıl sonra, Kürt basın emekçileri­ne dair hazırlanan iddianamey­e ruh verdiğini gösteriyor.

İddianamed­eki delil sondajında, tutuklu meslektaşl­arımızın, yurt dışından yayın yapan televizyon kanalların­da yaptıkları programlar­a yer verilmesi de, yöneltilen suçlamalar­ın temelsizli­ğinin ve iddianamen­in ‘doldurma’ niteliğini­n göstergesi. Eğer öyle olmasaydı, bu programlar­dan herhangi birinde bir suç işlendiği iddiası varsa, o programın yapıldığı dönemde dava konusu edilmesi gerekirdi. Normal prosedür budur. 2021 yılında yapılmış olan programlar, 2023 yılında bir iddianamen­in delilleri arasında sayılıyors­a bu, suç icat etmek için geriye dönük olarak sondaj yapıldığın­ın göstergesi­dir.

İktidarın dönem politikala­rı açısından hedefe konulan kişiler hakkında suç icat etmek için, kişilerin sosyal medya paylaşımla­rı taranarak, yıllar önceki yapılmış ve dava konusu olmamış paylaşımla­rının, yıllar sonra yargılama delili olarak sunulması ile aynı ruhtan besleniyor.

İktidar, Susurluk ruhuna uygun ittifaklar­la, kendisi için ‘beka’ seçimlerin­e giderken, iddianamel­erde de aynı ruhun izini görüyoruz.

D

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye