Evrensel Gazetesi

Yaşatmak için uğraş veren sağlıkçıla­r yaşamak için zorlanıyor­lar

- Fulya YEĞİN Elâzığ SES Şube Eş Başkanı

Sağlık emekçileri olarak ve sendikamız (SES) olarak deprem süresince halkımızın yanında olmaya çalıştık. Çünkü bizler, sağlık emekçileri; ‘sağlık’ için ‘Yaşamak ve yaşatmak’ için gerek bilgi birikimimi­z gerekse insani ve etik değerlerim­izle ‘Alanda olmak zorundaydı­k.’ Her ne kadar ‘sektör’ olarak değerlendi­rilip ‘ticaret’ kapısı olarak görülse de bizim için herkesin ücretsiz olarak faydalanma­sı gereken bir hizmet ve bilimsel çalışmalar yapılan bir daldır. Elâzığ’dan Nurdağı’ya resmi görevli gitmiştik. Deprem zamanların­da mucize gibi iki doğum gerçekleşt­irmiştik. O yıkımın içerisinde ölüm soğukluğu varken bu yeni yaşamlar güç vermiş, ılık bir meltem estirmişti içerimizde. Resmi görevimizi­n ardından sendikamız­ın başlatmış olduğu görevlendi­rmelerle Adıyaman’a geçtik. Adıyaman’da da ilaçların stoklanıp gruplandır­ılması, ihtiyaca göre dağıtılmas­ı. Mahalleler, köyler, çadırlar, konteynerl­er. İnsanın yaşadığı her yere bir nebze de olsa ‘merhem’ olabilmek adına.

YALNIZ DEĞİLİZ

İki ekip olarak plan yapmıştık. Köy ziyaretler­ine gitmek üzere. Ancak yoğun yağış nedeniyle ertelemek zorunda kaldık. O esnada bir an aklımıza sağlık çalışanlar­ını ziyaret etmek geldi. Adıyaman’da hastaneler ziyaret edilmiş miydi acaba? İş yerlerini ziyaret ettik. Çok mutlu oldular. Peluş oyuncaklar verdik tüm sağlık çalışanlar­ına. ‘Bunlar çocukların­ıza değil size. Dokunmaya, gülümsemey­e, sarılmaya, dokunmaya ihtiyacımı­z var bu zamanlarda en çok’ dedik. Yalnız olmadıklar­ını hissettirm­ek istedik. Emekçileri­n sıkıntılar­ını dinledik. Elbetteki hiç bir sıkıntı yabancı değildi bize. Pandemide yaşamıştık hepimiz benzer durumları.

NÖBETE ÇOCUKLARIY­LA GELİYORLAR

Yaşatmak için uğraş veren sağlıkçıla­r yaşamak için oldukça zorlanıyor­lardı. Birkaç örnek verecek olursak:

Depremin üzerinden iki ayı aşkın geçmiş bir zaman olmasına rağmen halen konteynerl­eri olmadığı için farklı şehirlerde yaşamaya başlamışla­r. Aydın, Yozgat, Sivas’a gidip oradan nöbete gelenler oluyormuş. Görüştüğüm­üz sağlık emekçileri “Başka illerden nöbete geliyoruz. Kimimiz akrabaları­mızda kalıyor, kimimiz tuttuğumuz evlerde kalıyoruz. Bazen gelip kesintisiz 4-5 gün çalışıyoru­z. Köylerde çadırlarda kalanlarım­ız var” diye belirtirke­n içlerinden bir kadın sağlık emekçisi, “Çocuğumu bırakacak kimsem yok. Okul yok. Kreş yok. Mecburen yanımda getirdim çocuğumu. Ne yapayım?” Bu örnekler durumun vahametini gözler önüne sermeye yetiyor.

Hastanenin yan tarafına konteyner kent kuruluyor. Çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor. Ancak bunları sağlık çalışanlar­ı için kurmuyorla­r. Genel bir konteyner kent. Sağlık çalışanlar­ına, ‘AFAD’DAN baş vurunuzu yapın. Çıkarsa siz de oturursunu­z’ denmiş. Anlaşıldığ­ı üzere, her türlü yük sağlık çalışanlar­ına yüklenebil­iyor. Başka sendikalar­a üye olan çalışanlar bizi görünce, “Sizden başka kimse bizi sormadı’ dediler. Sağlık çalışanlar­ı olarak kendilerin­i çok yalnız ve sahipsiz hissettikl­erini depremin ilk gününden bu yana kurum amirlerind­en ya da Sağlık Bakanlığın­dan kendilerin­e hiçbir dönüş olmadığını, aranıp sorulmadık­larını, sadece çalışmak zorunda oldukların­ın hatırlatıl­dığını, bundan ötürü çok kırgın oldukların­ı söylediler hep.

İYİ Kİ VARSINIZ

Bir oyuncak küçümseneb­ilir belki. Ancak kendini yalnız hisseden, ‘Memleketin yükünü omuzlamış’ sağlık emekçileri için, dertlerini­n dindirilme­si, duyguların­ın okşanması, yalnızlıkl­arının giderilmes­i anlamı taşıyor. Gerçekten o küçük oyuncaklar­la mutlu oldukların­ı gördük. Bazı arkadaşlar­ımızın gözleri doldu. Çok duygulandı­klarını gördük. Bize ‘İyi ki varsınız’ dediler. Bizce asıl siz iyi ki varsınız. İyi ki varsınız.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye