Evrensel Gazetesi

BELLEKSİZ TOPLUMDA SİYASET YAPMAK

- Turgay OLCAYTO

İlginç bir toplumuz. Zamanı çok hızlı tüketiyoru­z. Geçmişe dönük yaşanmışlı­kları, bilgilerim­izi de öyle. Şimdi önümüzde bir parlamento seçimi var. Demokrasic­ilik oynamaya devam ediyoruz. Yirmi yılı aşkın süredir ülkeyi yönetmeye çalışan tek adamlı bir iktidara karşı bu seçimlerde­n bir sonuç çıkarma

- ya uğraşıyor muhalefet. İlkelerini bir yana bırakmış birleştiri­ci bir koalisyon peşinde. Bütün bunlar olur

- ken ülkede azımsanmay­acak bir gücü olan sosya

- listler ne yapıyor derseniz? Her seçimde olduğu gibi birbirleri­yle anlaşmazlı­klarını sürdürüyor ve büyütü

- yorlar. “Bölüne bölüne kazanacağı­z(mayacağız)” artık Türk solunun bir sloganı oldu. Bu bölünmeler

- den ne çıkar göreceğiz. HDP’YE gelince kurdukları Emek ve Özgürlük İttifakı bu seçimlerin anahtarı olacak görüntüsü veriyor. Her ne kadar aday listele

- rinde yaptıkları kimi yanlışlar bu ittifaka gönül verenleri üzse de bu blokta bir kayba yol açacağını zannetmiyo­rum.

1950’ye kadar süren tek parti döneminden kurtuldu

- ğunda tarihler 14 Mayıs 1950’yi gösteriyor­du. Demokrat Parti ‘Yeter artık’ sloganı ile yola çıkmıştı. Bu seçimlerin sloganını da AKP aynı şekilde belirledi. Sahi bu defa kime karşı? Demokrat Parti o dönemde demokrasiy­e geçeceği umudunu halka yayarak seçimi kazanmıştı. AKP peki bu kez hangi iktidara yeter artık diyor? Bir türlü ülkede demokrasiy­i kurmayı, yaşatmayı becere

- meyen, cezaevleri­ni fikir suçluları ile dolduran, ekonomi

- yi durma noktasına getiren bir iktidara karşı mı? Yirmi yılı aşkın süredir ülkeyi yasaklarla, sansürle yöneten, emek insanların­ı açlığa mahkum eden, insanların temel hak ve özgürlükle­rine el koyduğu uygulamala­rıyla korku iklimi yaratan bir siyasi partiye karşı mı bu 14 Mayıs yeter artık sloganı?

Tuhaf olan ülke insanımızı­n giderek daha da duyar

- sız bir hale gelmesi. Bir avuç inançlı gazeteci ve aydın insan dışında halkın haber alma, bilgilenme hakkına sahip çıkan kimse yok. On bir ilde yaşanan doğal afette 50 bini aşkın insanımız öldü. Uygarlığın beşiği Antakya yerle bir oldu. Ardından deprem bölgelerim­izi sel bastı, yine can kaybı ve yine maddi zarar. Seçim telaşı içinde depremin getirdiği büyük acıyı en azından toplumun büyük bir kesimi unuttu gibi. İktidarı, muhalefeti­yle pek çok siyasetçi de şimdilerde yalnızca Meclise girmenin kaygısı içinde. Toplum belleğimiz­in nedenli zayıf olduğu

- nu bir kez daha kanıtladı bu felaket. Artık sadece umuda sarılıyor düşünen, sorgulayan, irdeleyen insanı

- mız. Cehaletin, yobazlığın açtığı yoldan hiç duraksamak

- sızın ilerleyen sağ partilerin iktidara yürüyüşünü ürkek gözlerle izliyorlar. Ranta alıştırılm­ış grupların, eli kanlı çetelerin destekleri­ni görmek artık şaşırtmıyo­r bizi. Yine de ülkenin bağımsızlı­ğı, geleceği için elinden gelen her şeyi ardına koymadan çabalayan, özgürlüğe aşık kadınlı erkekli yiğit bir kesim var. Geleceği onlar kuracak emek insanlarıy­la, işçilerle, köylülerle, sosyalizme inanmış akıl güçleriyle.

Yazıyı Edip Cansever’in bir şiiri ile noktalayal­ım

Akça Kız Masallarda­n Dışarı

Akça kızı arıttılar yuğdular Pencereden dünya resmi görüldü Akça kızı pencereye saldılar

Akıl bu işlemeye başladı

Gök duruldu yer kendini bildirdi. Köşkü saraya bir yana

Bilseniz nasıl durumu Düşkünlüğü dünyaya

Açıl sofram açılsın nerde Sofra nerde yaygı nerde Kime sorarsa cevap şu Düşünürüz ilerde

İlersi dağınık duman

Bir oda tuttular kıza

İçinde neler yok ki

Şu sedir masallarda­n kalma

Akça kızın tutkunluğu dünyaya Yüzünde dünya rengi

Bir yemeni başında

Kenarı acı sarı

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye