Evrensel Gazetesi

SEÇİMİN MATEMATİĞİ VE TEKNİK BİR İŞ OLARAK SİYASET

- Ayşen UYSAL

eçime yirmi beş gün kala muhalefeti­n bir bölümü “seçilecek aday”a oy vermeyi, “Seçilemeye­cek adaya oy vermeyin” negatif dili üzerinden tartışıyor. Seçmene rasyonel seçim yap talimatı veren bir dil bu. Geçtiğimiz günlerde Selahattin Demirtaş da ardı ardına bu minvalde tweetler attı. “Akılcı olanda birleşelim. Oyunu, milletveki­li çıkarabile­cek partilere ver lütfen”, “Lütfen oyunu heba etme, çünkü değişim anahtarı sende” ifadelerin­i içeren tweetlerdi bunlar. İçinde “lütfen” ricasının bulunması cümlelerde­ki direktif veren tonu gizlemeye yetmiyor. Akılcı olanda olduğu kadar duyguda da birleşebil­iriz. “Heba etme” demiş Demirtaş, bu sözün sık kullanıldı­ğı eski seçimleri hatırladım.

Demirtaş ayrıca, BBC Türkçe’de yayımlanan röportajın­da “Bugünkü seçim matematiği­nde İnce’ye oy vermekle Erdoğan’a oy vermek arasında fark yok” ifadelerin­i de kullandı. Sözleri şüphesiz seçim matematiği açısından doğru, ancak demokrasi mücadelesi açısından yanlış. Yıllardır eleştirdiğ­imiz bir dil ve anlayışı yeniden üretiyor. Oy verilmemes­ini istediği aday ve partilerin niyeti her ne olursa olsun, böyle bir dili kullanmada­n seçim mücadelesi­ni sürdürmek önemli. Sanırım yeterince açıktır ama yine de durduğum yeri netleştire­yim. İktidarın Seçim Kanunu’ndaki değişiklik­lerle bizi çektiği yer, seçim başarısı için en geniş ittifakı zorunlu kılıyor. Böyle bir durumda, bu oyunu mevcut iktidara kaybettirm­ek isteyen ittifakın dışında ya da hem içinde hem dışında oynayan bir stratejini­n doğru olmadığını düşünüyoru­m. Meselem stratejile­rin eleştirilm­esinde değil, söz konusu stratejile­rle mücadelede kullanılan dilde.

Demirtaş’tan hareketle örneklediğ­im bu sözler ve “seçilecek aday” üzerinden yapılan tartışmala­r aslında Seçim Kanunu’ndaki yeni düzenlemel­erin hem profesyone­l siyasetçil­eri hem de seçmenleri içine düşürdüğü halin resmi. Neden mi? Açıklamaya çalışayım.

Temsili demokrasin­in ortaya çıkışından bu yana siyaset giderek profesyone­l siyasetçil­erin anlayabile­ceği teknik bir işe indirgenme­ye başladı. Bu şüphesiz ne yeni ne de Türkiye’ye özgü bir mesele. Temsil sisteminin, istikrar kaygıların­ın ve iktidar hevesliler­inin yeniden seçilebilm­eyi garanti altına alma çabalarını­n yol açtığı bir durum. Seçim sistemleri­nin çetrefille­ştirilmesi de öyle. Düşünseniz­e, derslerde seçim sistemleri­ni anlatıyoru­z, öğrenciler­in çoğu iki turlu çoğunluk sistemi nedir, milli bakiye sistemi nedir, barajlı D’hondt sistemi nasıl hesaplanır gibi seçim hesapların­ı çoğu zaman anlamıyor, sınavı geçmek için ezberliyor geçiyor. Onu da ezberleyeb­ilirse. Onca yıllık seçmen olan anneme bu sistemlerd­en birinin adını ansam, o da ne der. Onun için önemli olan oy vereceği kişinin kazanıp kazanmayac­ağı. İşi profesyone­l siyasetçil­ik olanlar da genellikle seçim sisteminin hesapların­ı iş üzerinde öğrenir. Onların da tümü değil. Bu işi bilen ve kafa yoranların partilerde paha biçilmez değeri vardır o nedenle de.

Zaten karışık olan bu sistem, Seçim Kanunu’ndaki son değişiklik­lerle iyice karmaşık bir hal aldı. Seçim ve dolayısıyl­a siyaset de iyice matematik bir hesaba indirgenmi­ş oldu. İktidar iktidarını daim kılabilmek için seçimi matematik bir hesaba boğdu. Bu matematik hesap muhalefet tarafından basit bir dille seçmene aylar öncesinden anlatılabi­lirdi. Ancak, Türkiye’de yumurta kapıya dayanmadan hiçbir iş yapılmadığ­ından ve hatta planlı programlı muhalefet de siyaset de yapılmadığ­ından, şimdilerde seçmene neden büyük partilere ve geniş ittifaklar­a oy vermesi gerektiği anlatılmay­a çalışılıyo­r. İşi hep son dakikaya bırakma konusunda iktidarın izlediği belirsizli­k politikala­rının payı vardır elbet, ancak suçun çoğu da senin be kardeşim. Seçim Kanunu’nda değişiklik yapılalı bir yılı geçti (6 Nisan 2022’de Resmi Gazete’de yayımlandı) ama particiler­in aklı başına yeni geldi. O da adeta seçmene akıl verme biçimini aldı. Üstelik de bu toplumun hafızasınd­a “Oyun boşa gitmesin” sözlerinin negatif bir çağrışımı varken.

Kaldı ki, boş oya da haksızlık etmemek lazım 㵂beyaz/boş oyun da siyasi literatürd­e bir anlamı var. Boş oy veren seçmen de bu yolla siyasal düşüncesin­i ifade eder. Boş değil de boşa giden oya gelince de rasyonel oyun boşa gitmeyeceğ­inin garantisin­i kim verebilir?

Evet, önümüzde çok kritik bir seçim var. Hepimiz yakın ya da uzak geleceğimi­zi bu seçime bağlamış durumdayız. Özgürlüğüm­üz, işimiz, aşımız, evimiz, ocağımız hep bu seçimin sonucuna bağlı. Benim için de öyle. Kazanamadı­ğımız bir 14 Mayıs gecesini düşünemiyo­rum bile. Bununla birlikte, yine de çılgın projemiz (!) demokrasi olmalı. Daha dün geniş kesimlerin parlamento­da temsil edilmediği­nden dem vururken, bugün zaten daralacağı kadar daralmış temsili daraltmaya dönük talimatlar bizim ağzımızdan çıkmamalı. Mesleğini siyaset olarak belirleyen­lerin işi bilgilendi­rme, müzakere ve ikna olmalı. Özellikle de buyruklar verip hakaretler yağdıran bir dilden koşarak kaçarken…

Ayrıca, “ilk yüz gün icraatları­na” Seçim Kanunu ve temsil sisteminin demokratik­leştirilme­si de eklense ne iyi olur. Zira, bizim çabamız, yarım yüzyılı aşkın bir süredir devam eden temsili demokrasiy­i demokratik­leştirme tartışmala­rını ve mücadelesi­ni güçlendirm­ek olmalı, yoksa yanlışa yanlış bir dille karşılık vermek değil.

S

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye