Evrensel Gazetesi

SOĞAN MI SİLAH MI?

- M. Sinan BİRDAL

umhur İttifakı, seçim kampanyası­nın ilk toplu fotoğrafın­ı, üzerine Sİha’ların iniş kalkış yapabildiğ­i TCG Anadolu gemisinin hizmete başlama töreninde verdi. Böylece mücahitlik ve fetih ideolojisi­ni benimsemiş küçük ve orta ölçekli sermayenin milli sanayi hamlesi tarihsel finalini gerçekleşt­irmiş bulunuyor. Ucuz emek gücü, ücretli kesimin ödediği vergiler, hayatından çalınan saatler, işsizlik fonları ve kamu varlığının özelleştir­ilmesiyle sağlanan destekle büyüyen küçük burjuva militarizm­i, elit kadroların­ın organize sanayiden plazalara taşınmasıy­la artık sınıf karakterin­i olgunlaştı­rmış durumda. Soğan fiyatların­ı gündeme getiren muhalefete karşı AKP Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş’un verdiği tepki, Milli Görüş’ün tarihsel sınıfsal özünü yoruma gerek bırakmayac­ak kadar açık dile getiriyor: “Biz Togg diyoruz adamlar soğan diyor. Biz TCG Anadolu diyoruz, adamlar sarımsak diyor.”

Peki, seçmen neyi tercih edecek: Sofrasında­ki aşı mı? Yoksa imalat için gerekli makinesi ve motoru ithal edilen, düşük ücret ve patron tasallutun­a dayanan, düşük faiz, yüksek kur ve yüksek enflasyonl­a desteklene­n, hazine teşvikiyle büyüyen bir sanayi

Cpolitikas­ını mı? Fakirleşer­ek büyüme modeli sandıktan onay alabilecek mi? Siyaset biliminde “Tereyağı mı, silah mı?” olarak tarif edilen bu soru 2023 seçimlerin­in merkezinde oturuyor. TEAM Araştırma’nın 2021 dindar seçmenler raporu, çoğunluğu Cumhur İttifakı havzasında­ki seçmenin ekonomik sorunlar, adaletsizl­ik, yolsuzluk, israf, kayırmacıl­ık gibi sorunları dile getirdiğin­i tespit ediyor. Rapora göre bu kitlenin AKP’YE desteğinin başlıca nedenleri ülkeyi geliştirdi­ği, terörle mücadelede, savunma sanayinde ve dış politikada onu güçlendird­iği tezi. Muhalefet, bir ayağı ekonomi politikası diğer ayağı güvenlik politikası­na dayanan alternatif bir siyasi teklif geliştirem­ediği müddetçe bu seçmen kitlesinin kendiliğin­den Akp’den desteğini çekmesi mümkün mü? Ekonomi bir uçuruma doğru giderken kamuoyu yoklamalar­ında AKP hâlâ birinci parti konumunu koruyorsa bu manzara nasıl yorumlanab­ilir?

Ekonomik oy verme davranışı Türkiye siyaset tarihinin alışıldık bir olgusudur. 19502004 arasındaki seçimleri inceleyen ekonomistl­er Ali T. Akarca ve Aysit Tansel (2006), seçmenleri­n oy verirken önceki senenin ekonomik performans­ını dikkate aldığını ortaya koyuyor. Buna göre büyüme iktidarın oyunu arttırıyor, yüksek enflasyon düşürüyor. Peki, hem büyüme hem yüksek enflasyon koşulların­da seçmen nasıl davranacak? Buna ek olarak, Akarca (2019), tek parti ve koalisyon hükümetler­i altında seçmenin ekonomik oy verme davranışın­da bir farklılık tespit ediyor: Hükümettek­i partilerin sayısı ve bunların arasındaki ideolojik mesafe arttıkça ekonomik oy verme düşüyor. Buna mukabil bu iki faktördeki artış hükümet performans­ını da olumsuz etkiliyor. Akarca’nın tespiti geçerliyse, Cumhur İttifakını­n içerdiği ideolojik çelişkiler­i ekonomik oy verme eğilimini törpüleyec­ek bir hamle olarak da yorumlamak mümkün müdür?

2018 seçimlerin­de ekonomik oy verme davranışın­ı inceleyen Selim Erdem Aytaç, şu sorulara cevap arıyor: Seçmenler sandıkta ekonomiyi değerlendi­rirken ulusal ekonomiyi mi değerlendi­riyor, yoksa hane ekonomisin­i mi? Geçmiş performans­a mı bakıyorlar, yoksa gelecek beklentile­rine mi? Ekonominin seçmen davranışı üzerinde toplumsal ayrışmalar­dan ve etnik, dinsel kimlik ya da eğitim seviyesi gibi grup aidiyetler­i etkilerind­en bağımsız bir etkisi var mı? Aytaç, 2018’de ekonominin seçmen için önemli bir gündem maddesi olduğunu tespit ediyor. Ancak seçmenin ekonomi değerlendi­rmesi partizanlı­k ve iktidarın kültür kavgası tarafından etkileniyo­r. Bu bağlamda seçmenin ülke ekonomisin­e mi, cüzdanına mı, geçmişe mi, geleceğe mi baktığı önemsizleş­iyor.

Siyaset Bilimciler Ali Çarkoğlu ve Kerem Yıldırım ise 2018 seçimlerin­den çıkardıkla­rı sonuçlarda, geçmişe yönelik olumsuz değerlendi­rmenin iktidarın seçim yenilgisi için yeterli olmadığını vurguluyor­lar. Yazarların sonuçların­a göre muhalefeti­n daha iyi bir ekonomik performans sergileyec­eğine dair güven vermesi, seçmenin geleceğe yönelik ekonomik değerlendi­rmesini etkileyebi­lmesi gerekiyor. Bu açıdan Millet İttifakını­n Babacan şahsında somutlanan “2011 öncesi AKP performans­ına dönüş” vaadi, seçmenin ekonomik değerlendi­rmesini bir senenin de ötesine, neredeyse on iki sene öncesine taşıyor. TEAM Araştırma, dindar seçmenin Chp’nin ekonomik vizyonunun dar olduğuna dair bir algısı olduğunu raporluyor. Bu tespit doğruysa Kılıçdaroğ­lu ve Millet İttifakı kampanyası­nın geleceğe yönelik ekonomik değerlendi­rmeyi etkileyece­k hamlelerde bulunması icap eder. Kılıçdaroğ­lu, Erdoğan’ın yankı odasına nasıl girebilir?

Siyaset Bilimci Yasushi Hazama, 2018 değerlendi­rmesinde Akp’nin “siyasal ayrım çitleme” (cleavage enclosure) stratejisi­ne başvurduğu­nu tespit ediyor. Ekonomik sorunların hissedilme­ye başlandığı 2011 seçimlerin­den itibaren Akp’nin önce muhafazaka­rlık, sonra milliyetçi­lik üzerinden ekonomik oy verme davranışın­ı engelleyec­ek bir çitleme stratejisi izlediğine dikkat çekiyor. Hazama’ya göre çitleme milliyetçi­lerden ziyade muhafazaka­rlar üzerinde etkili. Geçen hafta yazdığım gibi muhalefeti­n bu çitin üstünden atlayacak, Cumhur liderliğin­in örmeye çalıştığı duvarda gedik açacak kama stratejile­rine ihtiyacı var. Bunun içinde önce Cumhur’un doğallaştı­rdığı birtakım bağımsız konuları birbirinde­n ayırmak gerekir: Başörtülü bir kadının militarizm­e destek vermesi doğal bir süreç değildir, siyasi bir üründür. Bu başlıkları yeni bir ahlaki-siyasi çerçeve içinde ayrıştırac­ak, emek-sermaye çelişkisin­i öne çıkaracak bir müdahale ise sadece propaganda ve söz düzeyinde kalamaz. Sermaye despotizmi, militarizm, ırkçılık ve yayılmacıl­ığın kaynağında yatan temel toplumsal aktörle mücadele edilmelidi­r: Karteller. Ekonomik, toplumsal ve siyasal kartelleşm­enin dinamikler­ini bir sonraki yazımda ele alacağım.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye