Neden? NÜKLEER YAKIT IÇIN 40-50 yıllık taahhüt
Dünya nükleer enerjiden vazgeçmeyi tartışırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan grup toplantısında Akkuyu Nükleer Güç Santraline nükleer yakıtın 27 Nisan’da geleceğini duyurdu. Gelişen teknolojiyle enerji üretiminin çok hızlı geliştiğini belirten uzmanlar, Akkuyu için verilen 40-50 yıllık taahhüdü anlamakta zorlandıklarını söylüyor.
lmanya geçtiğimiz günlerde kalan son 3 nükleer santralini kapatarak nükleer santrallere veda etti. Dünya nükleer enerjiden vazgeçmeyi tartışırken, Enerji Bakanı Fatih Dönmez Twitter hesabından, Cumhurbaşkanı Erdoğan ise grup toplantısında Akkuyu Nükleer Güç Santraline nükleer yakıtın 27 Nisan’da geleceğini duyurdu. Uzmanlar Türkiye’nin deprem bölgesi olduğunu, bundan dolayı nükleer santrallerin büyük tehlikeler barındırdığını, Akkuyu Nükleer Güç Santralinin faaliyete geçmesinin dönülemeyecek felaketlere yol açabileceği konusunda uyarsa da, dinleyen yok. Enerjide dönüşümünün gelişen teknoloji nedeniyle çok hızlı geliştiğini belirten TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Alan, iktidarın nükleer yakıt için 40-50 yıllık taahhütlerin altına girdiğini, bunun yaşam alanları açısından riskler oluşturduğunu söyledi. Rüzgar gülleri ve füzyon enerji ile yani topluma ve çevreye zararlı olmayan enerji üretimi ile ihtiyaçların karşılanabileceğini belirten Alan, yenilenebilir enerjinin daha az maliyetli olduğunu sözlerine ekledi.
AFÜZYON ENERJİYE YÖNELİM VAR
Nükleer Karşıtı Platform ve çeşitli meslek örgütleriyle birlikte Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NSG) ve diğer nükleer santrallere karşı olduklarını ve bunun için de davalar açtıklarını belirten Alan, “Akdeniz bölgesinin deniz içi jeolojisinin yaratabileceği deprem potansiyelinin etkisinden dolayı nükleer enerji tesisinin uygun olmadığını söyledik. 7 şiddeti ve üzerindeki depremlerin ardından ortaya çıkabilecek tsunaminin nükleer tesisler için yaratabileceği tehlikeler yüksek olduğu için bu tesislere karşı çıkıyoruz. Bir diğer karşı çıkış nedenimiz ise dünyanın artık nükleer enerjiyi terk etmesi ve bunun yerine yenilenebilir enerjiye geçmesi. Akkuyu Nükleer Santrali için 40-50 yıllık nükleer enerji alınacağına dair taahhüt altına giriliyor, bu uzun vadeli taahhütler yaşam alanları açısından riskler oluşturuyor. Bu kadar uzun vadeli anlaşmalara giriliyor ama 20-30 yıl içerisinde enerji üretiminin ne yönde değişeceğini bilmiyoruz. 1950’den beri bütün dünyada petrol ve gaza dayalı enerji söz konusu. Önceki yıllar da kömür yüzyılıydı. Enerji üretiminde sıklıkla değişiklikler oluyor. Enerjideki bu dönüşüm sayesinde fosil yakıtlardan hızla vazgeçileceği ve bunun yerine yenilenebilir veya daha fazla farklı teknolojilere dayalı enerji üretimi yapılabilecektir. Fransa gibi ülkeler artık füzyon teknolojisine dayalı enerji üretimi konusunda epey yol aldı. Dünyada 2025 yılından sonra hakim enerji üretimi füzyon enerji olacaktır. 2010 yıllarında Almanya, 22 tane nükleer enerji santralini kapatma konusunda karar alırken Güney Kore de 2025 yılından sonra fosil yakıt kullanımından vazgeçeceğini duyurdu” diye konuştu.
DEPREM VE VOLKAN PATLAMASI NGS’Yİ ETKİLEYEBİLİR
Kayseri’den başlayıp Mersin’ e kadar devam eden bir fay zonu olduğunu söyleyen ve son depremlerden dolayı da orada stres birikiminin olduğunu aktaran Alan, “Kayseri’de geçtiğimiz günlerde bir deprem oldu. Akdeniz’de Kıbrıs ile Mersin arasındaki bölümde yaklaşık 3-4 ay önce 5.6 büyüklüğünde deprem oldu. Tarihsel kayıtlar açısından bakıldığında Akdeniz’de çok sayıda aktif volkanik alan var. Gerek bunların patlaması gerekse de deniz içinde meydana gelecek 7-8 büyüklüğündeki depremlerin getireceği hem sarsıntı hem de tsunami etkilerinden dolayı Akkuyu Nükleer Santralinin de etkileneceğini tahmin ediyoruz. Geçmişte bazı volkanik adalardaki patlamalardan dolayı ve deniz içi volkanlarının patlaması sonucunda 8 metreye varan dev tsunami dalgalarının Akdeniz’de oluştuğunu biliyoruz. Bu dalgaların Akkuyu Nükleer Santralinin bulunduğu alanı etkilendiğini düşünelim. Fukuşima da benzer etkiyle tahrip oldu. Bazen teknolojik aksaklıklar sonucunda da kazalar oluyor. Çernobil örneğinde olduğu gibi ve bu da toplumu derinden etkiliyor” dedi.