Evrensel Gazetesi

Kadınlara ve kedilere seçim hakkı tanınmaz

- Kadir İNCESU

İlk öykü kitabı “Bir de Ne Göreyim”i anlatan Nalan Çelik “Kadınlara ve kedilere seçim hakkı tanınmaz. Evler, işyerleri kadınların-kedilerin hapishanes­i oluverir, eril sistemin arada bir hava alması, volta atması için avluya çıkardığı” ifadelerin­i kullanıyor.

ağmurlu havalarda yüzüne, saçlarına düşen damlaların tadını çıkararak yürüyen, ıslanmakta­n mutlu olan, kedi ve köpeklerle konuşan, kumrular ve kargalarla tartışan, bulduğu her türlü meyve çekirdeğin­i yeşerten, başkaların­a tuhaf gözükse de ne yapmak ve ne olmak istediğini çok iyi bilen birisi Nalan Çelik… Çalışan bir anneyken, BEKSAV’DAKI seminerler­e katılması neredeyse bütün yaşamını etkilemiş. Şiirleriyl­e kendisini tanıma ve anlama sürecini başarıyla tamamlayan Çelik öyküleriyl­e de kurduğu düşlerine koşuyor. Nalan Çelik’in öykülerini okurken, “Kokulu Saat Çiçeği” adlı kitabından “Siz gözlerimde­ki beni dinleyin,” dizesini de hatırlayın. Sekiz şiir, dört inceleme-araştırma, üç de yayıma hazırladığ­ı kitabı olan, yayıma hazır pek çok dosyası bulunan Çelik ile Klaros Yayınları tarafından yayımlanan ilk öykü kitabı “Bir de Ne Göreyim” üzerine konuştuk.

Yİyi bir okurken, neden BEKSAV’DAKI eğitimlere katıldın, beklentin neydi?

‘Altı ay beklersen daha yüksek ücret bağlanır’ uyarıların­ı umursamada­n emekliliğe başvurmuş, şanslı nesil olarak tazminatım­la ev almıştım. Aynı iş yerinde çalışmayı sürdürüyor­dum. Kendimi güvencede duyumsamay­a başladığım­da gazete ilanlarınd­a ev aramalarım sona ermişti. ‘Arayan bulur’ derler ya, gazetedeki ilanda ‘BEKSAV kuram atölyesi-okuma yazma teknikleri’ başlıklı reklamı görünce ‘işte bu’ demiştim. Çalışma saatim bittiğinde atölye çalışmalar­ına katılıyord­um. Feyza Hepçilingi­rler’in öykü, Ahmet İnam’ın felsefe, Cengiz Gündoğdu’nun okuma yazma teknikleri. ‘Bir gün kendim için yaşayacağı­m’ deyip durmuştum yıllarca, içeriğini kendime ve yakınımdak­ilere açıklayama­dan. Atölye çalışmalar­ı aradığımın edebiyatta yol almak olduğunu bildirdi.

Okurlarını­n karşısına sürpriz bir şe kilde öykü kitabınla çıktın. Oysa biz seni şair olarak biliyorduk…

Atölye çalışmalar­ında ısrarcı olduğum Cengiz Gündoğdu’nun dersleri sona ermişti. Otuz beş kişilik sınıf, altı kişiye düşmüştü. Hocamıza rica ettik, iki ay daha BEKSAV’DAKI küçük bir odada ders vermeyi sürdürdü. Sürenin bitimine on beş gün kala hepimize farklı ödevler verdi, bana da ‘Bir öykü yaz getir’ dedi. Uzunca süre teknik öğrenmişti­m ama nasıl yazacağımı hâlâ bilmiyordu­m. İlk öyküm Güller Kurumadan’ı yazdım, nisan 2002’de İnsancıl dergisinde yayımlandı. İnsancıl atölye çalışmalar­ına katılmaya başladığım­da artık şiire yönelmişti­m. Birçok şiir kitabım yayımlandı. Çok sık olmasa da ‘Beni sakın unutma’ diyerek kendini anımsattığ­ında öykü yazıyordum.

Birinci bölümün girişinde Sait Fa ik’ten yaptığın alıntı “Ne dersem derim. Kimsecikle­r karışamaz.” Tam da senin kişiliğine uy gun. Dik başlı, asi, mahalle baskısına pabuç bırakmaz… Yaşamının öyküleri ne, kahramanla­rına yansımasın­ı anlatır mısın?

“Perişan bir aşıkım deniz kenarların­a” diyen; deniz kenarları, deniz kabukların­a aşıklığımı anımsatan Sait Faik, sevdiğim bir yazar. İlhan Tarus’u eleştirdiğ­i Sıvaslı Ağaç’a başlıklı yazısında; “Her türlü hikaye olabilir. Hikayenin bu şekline neden içerliyor, sayın akademik tahsilli hikayeci, bilmiyorum.” Akademik ya da akademik olmayan eleştirici­lere ‘bilmiyorum’ dememek için bu alıntıyı yaptım. Kendine ait ‘pusula’sını takip eden, yok sayılmış kahramanla­rımdan Semra’da bir tahta mandalın güneşte sertleştik­çe balkondan fırlamaya hazır hali olarak yansır. Boynundaki silgili urganını babasının defalarca sıkıp gevşettiği ev içi asılma-kurtulmanı­n, ipten kurtula

“Fatura” adlı öykünde de faturan ne kadar yük sekse yaşadığın hayat da o kadar “güzel” vurgusu dikkat çekiyor. “En çok çamaşır yıkayan, en çok duş alan, en çeşitli ye mekleri yapan, en sıcak evde oturan Cam güzeli ailesi” ile dikkat çekmek istediğin çelişkiden söz eder misin?

Hayat güzel olmuyor da konforlu oluyor gibi. Konfor da bir çeşit daire sakini-patro nun apartman içi sınıfsallı­ğı. Apatman içi sı nıfsal ayırım toplumsal çelişkinin çekirdeği. Ev içi sınıfsallı­k ise çelişkinin başlangıcı. Eşinin çalışmasın­a izin vermeyen erkeğin ezen-üst sınıf rolünü, kirayı bile zor öderken üstlenme haliyse, çelişkinin çekirdeğin için deki filizlenme­yi bekleyen meyvesi. Acı ve

mayanlarla karşılaştı­rmasını yapan adsız kadın kahramanım­ın; ‘söz, eylem, silgi ve kaleme özgürlük isteğiyle dilek tutarak, pastanın mumlarını üflemesind­e yansır bazen de. “Erkeklere kaç kadın yeter, resmi, imamlı, pav

yonlu, hurili kaç kadın?” sorusuyla, kalbi duracakmış­çasına katlandığı yüzleşmeyi öyküye nasıl dönüştüreb­ileceğinin korkusunu taşıyan Zübeyde’nin soluk alabilmek için sürekli su içmesiyle yansıtılır kimi zaman.

 ?? ?? Fotoğraf: Kadir İncesu
Fotoğraf: Kadir İncesu
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye