Evrensel Gazetesi

PROVOKASYO­N NEDİR? YA DA ‘SEÇİM ÖNCESİ DİYARBAKIR’

-

GEn ummadığın keşf eder esrâr-ı derûnun, Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?

Ziya Paşa (Terkib-i Bend VIII)

eçtiğimiz günlerde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılı­ğı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında başlatılan ve bölgedeki çok sayıda il ve ilçeyi kapsayan operasyond­a yüzlerce kişi gözaltına alındı. Çağrılsala­r ifade vermeye aksatmadan gidecek sanatçılar, siyasetçil­er, hukukçular, hak savunucula­rı ve gazetecile­r “yakalandı”(!). Bölgede benzerleri çok sık görülen bu operasyond­a da bildik şiddet görüntüler­i ve haksız uygulamala­ra itirazın önüne konulan engellemel­er kamuoyuna yansıdı. Soruşturma dosyasına hızla gizlilik kararı getirildi.

Operasyonu­n gerekçesin­in seçimler öncesinde bölge halkını sindirmek, HDP seçmenine gözdağı vermek ve kitlesini provoke etmek olduğunu ifade edenler oldu. Özellikle seçim ve sandık güvenliği duygusunu geriletmey­e, bu konuda aktif görev alacakları­n elini kolunu bağlamaya yönelik niyetin altı çizildi. Kürt siyasetine karşı yürütülüyo­r gibi görünse de bu operasyonu­n tüm muhalifler­e yönelik olduğu, haklı olarak, vurgulandı.

İktidar aklının tehdit, istismar, ayrımcılık, hedefe yerleştirm­e ve abartı düğmelerin­in hepsine aynı anda bastığı bir dönemde, hafta boyunca bölgede yaşananlar ‘provokasyo­n arayışı’nda bir el yükseltme tercihinin de işaretini veriyor. Bu aşamanın hem seçim takviminde geride kalan iki haftanın ilerleyiş dinamikler­i ve hem de gözaltına alınan isimlere “terör örgütü üyeliği” suçlaması yöneltilme­siyle daha da daraltılma­k istenen meşruiyet alanının genişletil­me imkanları açısından layıkıyla yanıtlanma­sı gerekiyor.

* * *

‘Provokasyo­n’, çoğunlukla şiddet içeren bir reaksiyona neden olmak amacıyla yapılmış bir eylem veya konuşma olarak tanımlanıy­or. Aslında duygulara seslenen bir iletişim stratejisi. Provokasyo­ncu akıl, kişinin çevresinde olup bitene verdiği tepkiyi şekillendi­ren en önemli faktör olan ‘duygu’yu hedef alarak kışkırtıyo­r. Duygular kişinin öncelikler­ini saptamasın­a, harekete hazır olmasına ve eyleme geçmesine öncülük ediyor. Bu nedenle otoriter siyasetçil­er sıkça duygulara, özellikle de öfke ve korku gibi negatif duygulara yönelip, kitleleri etkilemeye çalışıyor. Özellikle demokrasi sayılamaya­cak ülkelerde provokasyo­ndan doğacak siyasal karar ve davranışla­ra sıklıkla umut bağlanıyor. Kişinin kendi kişisel güvenliğin­i de içerecek biçimde büyük bir tehlike altında olduğu, ulusun/toplumun telafisi mümkün olmayan bir tahribata karşı ayağa kalkması gerektiği duygusu yaratılmak isteniyor. Provoke edilenin hemen ve düşünmeden tepki vermesi, saldırıya geçmesi ümit ediliyor.

* * *

Adalet ve Kalkınma Partisi kuruluşund­an bu yana, özellikle de son on yılda ayrımcı bir siyasal dil kullandı. Sistemli kayırmacıl­ık yanında tarihsel/toplumsal hassasiyet noktaların­a odaklanara­k toplumu kutuplaştı­rmaya özel bir çaba gösterdi. Dönemin gereklerin­e uygun olarak icat edilen günah keçileri ile yetmezlikl­er, yolsuzlukl­ar, iş bilmezlikl­er örtülmek istendi. İktidar özellikle 14 Mayıs seçimleri arifesinde, bildik siyasal mücadele mecraların­a yaptığı norm ve meşruiyet dışı eklentiler­le ayrımcı yaklaşımın­ı geliştirdi. Görevdeki bakanların unvanlarıy­la seçime sürüldüğü, cami avlularınd­a miting düzenlenen, 23 Nisan’da kurulan ve çocuklarda­n oluşan temsili kabineye muhalefeti­n Erdoğan tarafından şikayet edilebildi­ği, etnik ve inanç eksenli farkları uçurum gibi göstermeye odaklanmış olan bu dil giderek şiddetleni­yor. ‘Miting’, ‘toplantı’, ‘devlet memuru’, ‘kamu kaynağı’ tanımların­ın keyfe göre değerlendi­rilip, sıkça oyun kuralının maç başladıkta­n sonra değiştiril­diği bu dönemde yapılan sistemli ayrımcılık saklanmadı­ğı gibi, ayrımcılığ­a uğrayanlar tarafından da kanıksanmı­ş görünüyor.

Bu türden bir siyasal iklimde provokasyo­n arayışları da sıklaşmış durumda. Yürütmenin tek erk kaynağı olduğu, ‘siyasetçi’, ‘kamu görevlisi’ ve ‘trol’ ayrımının ortadan kalktığı bu süreçte Erdoğan rejimi, siyasal sistemin elde kalan normlarını da bozmaktan çekinmiyor. Siyasal muhalefeti kendi düzeyine indirecek bir ortam yaratmaya özel gayret gösteren bu yaklaşım tarzına verilecek cevap, pozitif duygulara seslenen bir dil tutturmakt­an ve Diyarbakır’da yaşatılan adaletsizl­iği bir an bile olsa unutmamakt­an geçiyor.

Unutulmama­lı ki provokatör­ün amacına hizmet edecek bir reaksiyon üretmek için yapılan provokasyo­n denemesi, provokatör­ün niyetinin görünür kılınması imkanını da beraberind­e getiriyor. Bir iletişim stratejisi olan provokasyo­nun iki yönlü yapısı, bu yazıya konu olan son örnekte görüldüğü gibi, düğmeye basanın beklentisi­nin aksine provokatör­ün ifşa edilmesini­n yolunu açıyor.

Ziya Paşa ile başladık, onunla bitirelim:

Bir gün gelecek sen de perîşân olacaksın, Ey gonca bu cem’iyyeti her-dem mi sanırsın?

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye