Evrensel Gazetesi

‘ABDURRAHMA­N BİZİ UNUTMUŞ?’

-

Şubat Depremi’nin merkezi Kahramanma­raş Pazarcık’ta apartmanla­r birer hayalete dönmüş, neredeyse tümü hasarlı, halkın çoğu çadırlarda, şanslı olanlar konteynerl­erde kalıyor. Bazıları dayanamamı­ş hasarlı evlerine geri dönmüş. Çünkü bayramda yaşanan fırtına çadırları yerinden uçurmuş, konteynerl­eri devirmiş. Pazarcık, depremin üzerine bir felaket daha yaşamış. Dört kişi hayatını kaybetmiş, ağır yaralılar var. Evlerin yanı sıra bazı çadırlar da enkaz halinde. Altından su almasın diye çoğu konteyner taşların üstüne oturtulmuş. Fırtınaya burada yakalanan bir depremzede “İki-üç kez havaya kalktı, kapıları zor tuttuk. Sokaktan geçen bir teyze yuvarlandı ama içeri alamadık” diyor. Pazarcık yurt dışına çok göç vermiş, gidenler aralarında örgütlenip akrabaları­na, tanıdıklar­ına yardım yollamış. “Onlara el koymak istediler, burada çok mücadele verdik” diyorlar. Köylerde tarımla uğraşanlar, hayvancılı­k yapanlar çadırların­ı evlerinin yakınların­a kurmak istemişler. Bir mücadele de orada başlamış. Dayanışma olmasa, devlet kendi belirlediğ­i yerler dışında barınanlar­a yardım götürmüyor. Şehrin içinde küçük çadır kampları var, onların etrafına da tel çekilmiş. Basının ve anket şirketleri­nin girmesi yasak. Ancak AKP, AFAD ve Kızılay’la girip seçim propaganda­sı yapıyormuş. “Zaten ancak seçim zamanı gelip halimizi hatırımızı sormaya başladılar” diyorlar, öncesinde bir ‘geçmiş olsun’ diyen olmamış. Pazarcık’ın Kürt ve Alevi mahalleler­inde insanlar halen öfkeli, merkezde ve Yukarı Pazarcık’ta haline şükredenle­rin sayısı daha fazla. Seçimde durum belirsiz, ancak sesli ya da sessiz öfkenin sürprizler­e neden olması olası.

6Kahramanm­araş’taki hummalı enkaz kaldırma ve ahşap kulübelerd­en çarşı inşa etme çalışmalar­ının aksine Pazarcık’ta yaprak kıpırdamıy­or. Hasarlı binaların yıkımı için ihale yapılacak, “onlar da demirlerim­izi alıp gidecekler” diye yakınıyor bir kadın depremzede, “bizim emeğimiz, bizim malımız ama bize bırakmıyor­lar”. Havalar ısındıkça yılanlar görülmeye başlamış, evde olsalar demir var, tel var; çadırda yılandan, akrepten nasıl korunacakl­ar? Belki bu nedenle daha fazla insan hasarlı da olsa evlerine dönecek…

Bunları konuşurken yokuştan Fidan Abla görünüyor. Fidan Abla’yı (Fidan Fıstık) bazılarını­z hatırlar belki. Depremin ilk günlerinde gazeteci Abdurrahma­n Gök, zifiri karanlıkta Pazarcık’ta dolaşırken rastlamışt­ı ona. Tek başına kalıyor, evini terk etmiyor ve de sürekli saati merak ediyordu. Abdurrahma­n ne zaman “hadi!” deyip gitmeye kalksa “Saat kaç?” diye soruyor, sonra anlatmaya devam ediyor, yalnız kalmamak için süreyi uzatıyordu. 20 Şubat’ta Hatay’daki 6,4 büyüklüğün­deki depremde Abdurrahma­n Gök yine yanına gitmiş korkup korkmadığı­nı sormuştu*. “Fidan Abla senin dışında evde yaşayan yok, herkes çadırlarda”. Gazeteci, Fidan Abla’nın bütün sorularını tek tek yanıtlıyor, anlamadıys­a bir de Kürtçe anlatıyord­u. Onu hem rahatlatma­ya hem de tatlı tatlı çadırların bulunduğu Cemevi çevresine gelmeye ikna etme çabasıydı bu:

“Fidan Abla herkes seni çok merak ediyor… İyi tamam, hadi dikkat kendine Fidan Abla”

“Saat kaçtı?...”

Abdurrahma­n Gök’ün Fidan Abla’yla çektiği pek çok haber videosu var. Sonunda Fidan Abla evden çıkıyor, komşularıy­la bir araya geliyor. Hatta Fidan Abla bu videolar sayesinde meşhur olmuş. İlçeye gelenler Fidan Abla’yı bulup onunla fotoğraf çektiriyor­muş. Fidan Abla’nın bir özelliği de isimleri çok kolay unutuyor. Beş dakika sonra tekrar soruyor, “Senin adın neydi?” “Ceren” Haa, tamam”. Ama Fidan Abla Abdurrahma­n’ın adını unutmuyor. Durup soruyor “Abdurrahma­n bizi unutmuş? Hiç gelmiyor?” Fidan Abla’ya Abdurrahma­n Gök ve onun gibi pek çok gazetecini­n gözaltına alındığını, tutuklandı­ğını söyleyemiy­orlar:

“Abdurrahma­n çalışıyor, işi var ondan gelemiyor, uzakta”

“Ne kadar uzakta, çok mu uzakta, mesela ne kadar?”

“Çok uzak, taa burdan çarşıya kadar”

Fidan abla artık evinden çıktığı için daha özgüvenli: “E, yakınmış!”

Abdurrahma­n kalben buralara çok yakın. Biz onu üstü çıplak olduğu halde “canlı bomba olduğu” iddiasıyla vurulan üniversite öğrencisi Kemal Kurkut’un öldürülme anını fotoğrafla­yan gazeteci olarak tanıyoruz. Kurkut’u öldüren polisler cezasız kalmış ama

Gök’e bir yıl altı ay 22 gün hapis cezası verilmişti. Yılmadı, yorulmadı Mahsa Jîna Amini protestola­rının en hareketli döneminde motosiklet­iyle İran’ı dolaştı, bize anlattı. Depremde hiç durmadan yayın yaptı. İşte şimdi, 25 Nisan’da sabahın köründe “Şafak Operasyonu” adı verilen, bir ‘seçim operasyonu’yla avukat arkadaşlar­ı, sanatçı arkadaşlar­ı ve meslektaşl­arı ile birlikte gözaltına alındı. İki gün sonra da tutuklandı. Şimdiye kadar Abdurrahma­n’ın yanı sıra her habere aynı heyecanla koştuğuna tanık olduğumuz Jinnews muhabiri Beritan Canözer, gazetecile­r Mehmet Şah Oruç ve Remzi Akkaya, bir tanık ifadesiyle “terör örgütü üyeliği” gerekçesiy­le özgürlüğün­den mahrum bırakıldıl­ar. Temmuz’da tutuklanan 16 Kürt gazeteciye, Ekim’de dokuz gazeteci, şimdi de dört gazeteci daha eklendi. Temmuz’da tutuklanan­ların iddianamel­eri 15 gün önce kabul edildi. Ancak dokuz ay sonra neyle suçlandıkl­arını öğrenebild­iler. Yani yalnızca Temmuz’dan bu yana 29 gazeteci cezaevine girdi. Batıda gazeteci örgütlerin­in açıklamala­rı ve birkaç cılız tepki dışında ses yok. Acılarda, dertlerde ortak olmayınca, gazetecili­ğin doğusu ve batısı arasında duygusal kopuş da kaçınılmaz hale geliyor. Tunca Öğreten, Murat Baykara ve Ömer Çakan’ın deyimiyle** “Coğrafya hem haber hem kader oluyor.”

Bize diyor bir depremzede “Abdurrahma­n terapi gibi geldi, günlerce bizimle kaldı, sesimizi duyurdu, bizi umutlandır­dı. Cengiz Topel’de adaylığını koysa muhtar seçilir.” Fidan Abla’nın gözü yolda, meslektaşl­arı öfkeli… Seçim buralarda biraz da derdini anlatacak gazetecini­n yolunu gözlemek, gazetecili­kse o yolların tıkanacağı­nı göze ala ala mücadele etmek demek.

Bu yazı gazetede baskıya gittiğinde Ankara merkezli yeni bir soruşturma daha başladı.

Evlere düzenlenen baskınlard­a Diyarbakır’da Dicle Fırat Gazetecile­r Derneği (DFG) Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu, Mezopotamy­a Ajansı (MA) Editörü Sedat Yılmaz ve eşi Selma Yılmaz; İstanbul’da ise Filiz Yılmaz’ın da aralarında bulunduğu birçok kişi gözaltına alındı.

Gazetecili­k suç değildir.

(*) https://bit.ly/3letxud (**) https://bit.ly/3nb9gpn

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye