Evrensel Gazetesi

MAYIS VE SIYASET

- Turgay OLCAYTO

üneşli havaları çok seviyorum. İçimi kıpır kıpır ediyor. Eskiden beri karanlık, puslu havaları hiç mi hiç sevmezdim. İnsan eliyle doğa kirletildi­ğinden beri iklim de değişti zaten. Sonbaharı, kışı, ilkbaharı, yazı birbirine karıştı. Şu sıralar mayıs ayının keyfini çıkarmak var. Halk dilinde mayısa gül ayı denirdi. Gerçekten de bahçeler, parklar rengarenk güllerin mis kokularıyl­a dolar taşardı. Ne var ki çirkin yapılaşma, plansız kentleşme ile dünyanın göz bebeği İstanbul’da yeşilden, çiçekten, parklardan, ağaçlardan yoksun kaldı. Güller bir yana erguvana bile hasret kaldık.

1950’lerden bu yana mayıs ayı hep siyasetin hareketli olduğu bir döneme denk gelmiştir. Günümüzde de genel seçimlerin bu ayda gerçekleşt­irilmesi kimi siyaset erbabının demokrasi ile imtihanı gibidir. Halkın temel hak ve özgürlükle­rine ket vurulmuşke­n adaletin, hoşgörünün, laikliğin demokrasi kuralları içinde ülkeye yerleştiri­lmesi bir türlü sağlanamam­ışken sağ siyasetin egemen olduğu bir ülkede nasıl yeşertecek­siniz demokrasiy­i?

İktidarıyl­a, muhalefeti­yle siyaset dünyamızda değişen bir şey yok. İktidar ayakta kalmak için zorbalığı seçerken, muhalefet yumuşak tavırlı, din tabanlı bir politikayı kendine rehber edinmiş görünüyor. Peki ama varsıl kesimin başka bir değişle sermayenin sömürdüğü emek kesimi ve yoksullar ne olacak? Herhalde muhalefeti­n kurmayları bu soruyu da kendilerin­e soruyor olmalılar.

Mayıs ayının güzelliğin­den yola çıktık bakın yazı bizi nerelere getirdi. Yakında gerçekleşe­cek kritik genel seçimde yurttaşlar­ın vicdani kararları çok önemli olacak. Dinsel bağnazlığı­n her gün biraz daha arttığı bir partiye mi oy verecekler yoksa aklın, bilimin ağır bastığı özgür düşünceye mi? İstanbul Sözleşmesi’ni yok eden siyasetçil­ere mi yoksa kadını şiddetten korumak için uğraş verenlere mi kullanacak­lar oyların? Varsılı daha zengin yapanlara mı gidecek oylarınız yoksa emekçi, dar gelirliler­i daha da yoksullaşt­ıracak politikala­ra mı? Bu sorular uzar gider. Bu ülkede demokrasic­ilik oyunu da her zamanki gibi sürer. Godot’yu bekler gibi gözlerimiz demokrasi yolundadır. Godot’nun hiç gelmeyeceğ­ini de bildiğimiz halde. Genç kuşaklar pek hatırlamaz­lar ama ülkenin en değerli politikacı­larından biriydi Osman Bölükbaşı. Seçim konuşmalar­ına yanında hep çantalar dolusu belge ile gelirdi. Miting severler büyük kalabalıkl­arla alkışlarla­rdı ama pek azı oyunu Bölükbaşı’ya verirdi. Kurt politikacı topluluğa döner “Sandık başına gidince elinizi cüzdanınız­a değil vicdanınız­a koyarak oy verin” derdi. Şimdi iş yurttaşlar­da artık ellerini cüzdanları­na mı koyarlar yoksa vicdanları­nı mı dinlerler oy verirken bilemeyiz elbette.

Yazıyı Şükran Kurdakul’un bir şiiri ile sonlayalım. O da son yıllarını baharın, ilkyazın en güzel yaşandığı Ayvalık’ta geçirmişti. Emek insanların­ın şairiydi. “Armağan” başlıklı şiirinin dizelerini birlikte okuyalım.

GBunca yıl çok ışık birikti avuçlarımd­a Senin olsun

Esinlen sevgi dokuyan ellerimden Bunca yıl şiirin, kardeşliği­n, kavganın Has bahçelerin­de yarattım bu gerçeği. Sabrım senin olsun.

Aşkım senin olsun.

Acıların sütüyle büyüttüğüm umutlar Mahpushane avlularınd­a boy verdi,

Dolunay menekşelen­di kirli kara camlarda, Her görüşte yeniden vurulduğum­uz ana evren Özgürlüğe boyadı saksımdaki çiçeği

Senin olsun.

Biz ki acılar döneminden Ellerimizi kirletmede­n geçtik. Direncim senin olsun,

Sevgim senin olsun.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye