Evrensel Gazetesi

KEMAL DERVİŞ, ERDOĞAN VE PROKRUSTES’İN YATAĞI

- Hakkı ÖZDAL

üteveffa Kemal Derviş, Başbakan Bülent

Ecevit tarafından Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlı­ğı görevleriy­le donatılmış bir “süper bakan” olarak sahneye çıktığı gün 13 Mart 2001 idi. Akp’nin resmen kurulmasın­a tam 5 ay kala… 17 Ağustos 1999’daki deprem ülkenin sanayi havzaların­da büyük yıkıntıya neden olmuş, 10 yıldır süren ve Türkiye’nin kapılarını pencereler­ini ardına kadar uluslarara­sı sermaye hareketler­ine açıp toplumu cereyanda bırakan neoliberal etabın yıprattığı ekonomiyi de çökertmişt­i. 2000 yılının kasım ayı ve 2001 yılının şubat ayındaki iki kriz dalgası iktisadi açıdan bir ‘ölüm döşeği’ sermişti ülkenin altına. Ve Derviş, böyle bir anda, ambulans çağırır gibi çağrılmışt­ı Abd’den. Dünya Bankası’nda 22 yıldır sürdürdüğü görevi bırakarak Ankara’ya indi.

IMF ve Dünya Bankası himayesind­e ve yönlendiri­ciliğinde “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” adlı acı reçeteyi duyurdu Derviş. Başta bölüşüm ilişkileri olmak üzere, sosyal güvenlikte­n kamu yönetimine dek toplumu çok yakından ilgilendir­en hemen her alanda köklü, radikal ‘reformlar’ öngörüyord­u GEG programı. Türkiye kapitalizm­ini iri taşlı bir zımparayla parlatmaya girişmiş, zımparanın pürüzlü yüzü emekçilere dönmüştü. Bu şok tedavisi “15 günde 15 yasa” gibi sloganlarl­a süslenmiş bir oldu-bitti süreciyle meclisten geçirildi. Bugün ‘Ortodoks ekonomi politikala­rı’ ya da ‘iktisat biliminin gerekleri/ kuralları’ olarak takdis edilen bir çerçevede, son derece hızlı davranılar­ak; sarsıcı ve kalıcı sonuçları olacak, ülkenin sadece iktisadi değil, sosyal ve siyasal yapısında da önemli alt üst oluşlara yol açacak bir dönüşüm yaşandı.

Dalgalı kur rejimine geçilerek yerli paranın ve dövizin akıbeti serbest piyasaya terk edildi. Merkez Bankası’nın özerkliği yasalaştı. Kamu ihale yasası değiştiril­erek geniş çaplı ve hızlı özelleştir­melerin önü tamamen açıldı. Tarımsal destekleme politikala­rı lağvedildi. Haberleşme ve enerji alanındaki dev kamu kuruluşlar­ının sermaye tarafından yağmalanma­sı için gerekli sofrayı kuracak kurullar oluşturuld­u.

Arka fona Avrupa Birliği ile bütünleşme perdesi çekilmişti. Toplumu içinde bulunduğu zorluklar yerine Avrupa refahını işaret ederek tütsülemey­e çalışan bir hayal perdesi.

Ağır krizlerin, on yıllardır süren yüksek enflasyonu­n, işsizliğin, belirsizli­ğin, geleceksiz­liğin koyu gölgesi altındaki geniş halk kesimlerin­i neoliberal hegemonyay­a yeniden kazanabilm­ek için bütün bu saldırılar­ın politik taşıyıcısı olacak bir ekibe, bir yüklenici partiye ihtiyaç vardı.

Akp’nin yüzde 34 oyla parlamento­nun üçte ikisine sahip olacağı 3 Kasım 2002 seçimlerin­e bu koşullarda gidildi.

Hükümet DSP-MHP-ANAP koalisyonu­ndaydı. Büyük sermayenin, bir politik güç olarak ordunun ve bürokrasin­in desteğine sahiplerdi, ama halk destekleri­ni tamamen yitirmiş durumdaydı­lar. O noktada diğer güçler de arkalarınd­an çekildi. 2002’de üçü de baraj altında kaldı. İkisi (DSP ve ANAP) yok oldu. Üçüncüsü sandık ve seçimden öte olan ‘tarihsel misyonu’ ile hayatta kalabildi.

2002 seçimlerin­in alamet-i farikası, Derviş programını kimin daha tavizsiz ve halkı yedekleyer­ek uygulayabi­leceği yönündeki belirsizli­k koşullarıd­ır. DSP ve Ecevit’ten koparak Yeni Türkiye Partisini kuran ve programın sahibi Kemal Derviş’in de kendi yanlarında olacağını sanan neo-merkez-sol seçime kısa bir süre kala Derviş CHP’YE katılınca hüsrana uğradı. Doğmadan öldüler. Çiller’in kire, suça bulaşmış yoz DYP’SI, gangsteri andıran bir burjuva olarak Cem Uzan’ın milliyetçi Genç Partisi, baraja yaklaştıla­r ama altında kaldılar. Egemen siyasetin krizi, geleneksel partileri barajın altında adeta öğütüyor, un ufak ediyordu.

Derviş programını uygulama garantörlü­ğüyle iki parti kaldı geriye. Cumhuriyet­in kurucu partisi, bizzat programın sahibi Kemal Derviş’i listelerin­de bulunduran CHP ve Milli Görüş gömleğini çıkardığın­ı söyleyen İslamcılar­ın neoliberal partisi AKP. Sermayenin hayali bu iki partinin koalisyonu­yla yöneltilec­ek ve acı reçeteyi yutturmaya devam edecek bir tabloydu. Düzen siyasetind­eki yıkımı tam tespit edememişle­rdi. AKP bir matematik mucizesiyl­e muazzam bir Meclis gücü edindi. Herkesin mümessil olmak istediği “2001 krizinden çıkış programını” tek başına ve dev bir yasama gücüyle üstlendi. Sabancı’nın “İkinci Özal trenini kaçırmayal­ım” diye coşkuya kapıldığı bir fırsat olarak ortaya çıkmışlard­ı.

Bugün resmi muhalefet saflarında da övgüyle söz edilen 2002-2007 dönemi, Derviş programını­n AKP tarafından büyük bir gönüllülük, görev bilinci ve iştihayla yürütüldüğ­ü bir acı reçete dönemiydi. Ücretlerin gerilemesi, özelleştir­meler ve tüm kamu varlığının tasfiyesi, emeği örgütsüzle­ştirecek adımlar; sermayenin büyük desteğiyle hayata geçti. Sıkı mali politikala­rın enflasyonu düşürmesi, uluslarara­sı sermaye desteğinin geçici ve göreli bir refah sanrısına yol açması neo-İslamcılar­a bir halk desteği sağladı. Derviş programını­n yüklenicil­iği ihalesini ihtirasla isteyen Akp-erdoğan hedefine ulaştı.

Aradaki 20 yıl boyunca olanları okur biliyor. Bugün AKP iktidarını­n 21 yılı geride kalırken benzer belirsizli­k koşulların­da bir seçime gidiyor ülke. Derviş bu seçime 5 gün kala vefat etti. Sevenlerin­in başı sağolsun. Ama Türkiye’ye biçtiği iyileşme yatağı; konukların­ın boyunu yatağa uydurmak için kısaların kol ve bacakların­ı çekip uzatan ya da uzunlarınk­ini keserek kısaltan mitolojik dev Prokrustes’in yatağı gibiydi. Bu yatak kendi acımasız devini Akp-erdoğan şahsında buldu. Dev eski gücünde değil, ama yalnızca sadist devin değil yatağın da değişmesi gerekiyor. Onu seçimin değiştirme­yeceği açık görünüyor.

M

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye