Ortak kurtuluşumuz birlikte mücadelede
Kamu işçisine yapılan zammın açıklanmasının ardından işçi ve memurlar arasında farklı değerlendirilmeler başladı. Seçim öncesi oy kapma yarışı nedeniyle böyle bir iyilik yapıldığı yorumları yapılsa da ücretlerdeki bu artışın kamu işçilerinin yükselen mücadelesinin sonucu olduğunun daha çok öne çıktığı söylenebilir.
Memurlarda küçük bir kesim “İşçi kazanmasın demiyorum tamam da bizden çok mu alacaklar şimdi” demeye başladı. “Helal olsun mücadele ettiler, kazandılar, biz de birlikte mücadele etmeliyiz” diyen memurlar da oldu. Ancak gerçek şu ki “iş barışının” bozulması tehdidi oluşmaya başladı.
“Kamu işçisine yapılan zammı iş barışı bozulmaması adına biz de istiyoruz” demekten öte farkında olmalıyız ki “iş barışı” bozulmaması adına değil, “Onlara verdilerse bize de versinler” diye değil, “Geçinemiyoruz diye hepimize yoksulluk sınırı üzerinde gelir sağlanmalı” demeliyiz.
Vergi adaletsizliğine son verilmesi talebiyle yürüttüğümüz mücadeleyi tüm işçi ve emekçi kesimlerle ortaklaştırarak yükseltmeliyiz. Ayrıca işçiye yapılan zam da hâlâ yoksulluk sınırı altındadır. Sağlıklı ve dengeli beslenmenin maliyeti günlük 325 TL, açlık sınırı 9 bin 752 TL, yoksulluk sınırı da 33 bin 754 TL. Enflasyon, pahalılık gerçeği ortadadır. Yüzde 45’lik zam özellikle kamu işçilerinin TİS süreçlerinde yürüttüğü mücadelenin kazanımıdır; ama kamu işçisi hâlâ geçinemeyecektir.
Biliyoruz ki egemenler için yönetmenin en kolay yöntemlerinden biri çalışanları bölmek olmuştur. İşçilere, memurlara, aynı işi yapan farklı unvanlara, mesleklere vb. farklı iyileştirmeler yapmak onlar için sık kullanılan bir taktiktir. Biz bu oyunlara gelmeyiz. Barış içinde çalışmaya, ortak taleplerimiz etrafında toplanıp birleşe birleşe kazanacağımızı biliriz. Boşuna mı haykırıyoruz yıllardır kurtuluş yok tek başına diye...