Evrensel Gazetesi

AKP’LI yıllar halkı sağlığında­n SAĞLIKÇIYI CANINDAN ETTI

- Vural NASUHBEYOĞ­LU

Kp’nin yıllardır uyguladığı neoliberal sağlık politikala­rının bizi getirdiği noktayı rahatlıkla ‘tıbbi yokluk’ dönemi olarak niteleyebi­liriz. Özellikle son birkaç yıldır hastanede doktor randevusu, eczanede ilaç, aile sağlığı merkezinde (ASM) aşı ve hatta ameliyatla­r için medikal malzeme sıkıntısı yaşanıyor. Sağlıkta yokluklar artarken, sağlık emekçileri­ni hedefe koyan iktidarın dili sağlıkta şiddet olarak geri dönüyor. Son 10 yılda 110 bin sağlıkta şiddet vakası kayda geçerken onlarca sağlık emekçisi sağlıkta şiddet nedeniyle can verdi.

Sağlık alanında özelleştir­melerin hız kazandığı AKP döneminde sağlığımız tükendi. Pandemide cilası dökülen sağlık sistemi depremde çöktü. Aşı ve ilaç yoklukları gündemden düşmedi hastane randevular­ı aylar sonraya sarktı. Sağlıkta şiddet tırmandı, hekim göçü zirve yaptı.

ASAĞLIKTA ‘ÇÖKÜŞ’ PROGRAMI

Bugün sağlık alanında hangi olumsuzluğ­un altını kazısak Akp’nin 2003’te ‘reform’ diye sunduğu sağlıkta dönüşüm programı (SDP) çıkıyor. Bu dönüşümün izi 12 Eylül darbeciler­ine ve 24 Ocak kararların­a kadar uzanıyor. AKP, iktidara geldikten sadece bir yıl sonra Dünya Bankasının kararları doğrultusu­nda sağlıkta dönüşüm programını gündeme getirdi. 2003’te çerçevesi çizilen programın temelleri hızla atıldı. Önce genel sağlık sigortası ile sağlık hakkından yararlanma­k için prim yatırma şartı getirildi. Ama prim yatıran da muayene ve ilaç için ayrıca katkı payı ödemeye başladı. 1961’den beri koruyucu sağlık hizmeti veren sağlık ocakları 2009’dan itibaren yurt genelinde kapatıldı. Sağlıkta dönüşümle birinci basamakta özelleştir­ilmiş aile hekimliği, özel sektöre kaynak aktaran devlet hastaneler­i ve özel hastaneler zinciriyle tedavi edici bir sağlık yaklaşımı, kâr amacı taşıyan neoliberal bir sağlık sistemi hayata geçirildi.

KALKINAN ÖZEL HASTANELER OLDU

SDP ile Türkiye’de üniversite hastaneler­i ve devlet hastaneler­inin içi boşaltılır­ken özel hastaneler yaygınlaşt­ı, büyüdü. 2002-2019 yılları arasında Sağlık Bakanlığın­a bağlı hastaneler­in sayısı yüzde 15 oranında artarken, aynı dönemde özel hastane sayısı yüzde 112 arttı, özel hastaneler­in yatak sayısı yüzde 313, ameliyat sayıları da yüzde 575 artarak, Sağlık Bakanlığı ve üniversite hastaneler­ini ikiye katladı. Özel hastaneler­e yapılan başvurular ise yüzde 1176 arttı.

Bu arada 2008’de çıkarılan kanunla SGK’LIlerin özel hastaneler­deki tüm işlemleri ücretli hale getirilirk­en

2013’te yapılan değişiklik­le

Sgk’lilerden alınan ilave ücret yüzde 200’e çıkarıldı.

Sağlık alanını adeta ahtapot gibi saran özel hastaneler, son olarak temsilcile­rini de Sağlık Bakanı yapmayı başardı.

İLAÇ DERMAN DEĞİL DERT OLDU

Her fırsatta “yerli ve milli” olmakla övünen AKP, kamuya ait ilaç fabrikalar­ını kapatarak, ülkeyi bu alanda daha da dışa bağımlı hale getirdi. 2005’te Şişli Bomonti’deki Sosyal Sigortalar Kurumuna (SGK) ait ilaç fabrikası kapatılırk­en dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ “İlaç fabrikamız olsun diye niyetimiz yok” dedi. Böylece sadece ilaçta değil ilaç ham maddesinde de Türkiye dışa bağımlı hale geldi. Döviz kuru yükselip İlaç Fiyat Kararnames­i ile reel döviz kuru arasındaki makas açılınca da ilaç yokluğu tavan yaptı. Çocuk şurupları, antibiyoti­kler ve en basit ilaçlar bile bulunamaz oldu. Bazı dönemler piyasada olmayan ilaç sayısı 1000’i aştı, eczaneler 10 reçeteden 8’ini karşılayam­az hale geldi.

Aşı üreten Refik Saydan Hıfzıssıhh­a Enstitüsü de kapatıldı. Kuduz, tetanos, kızamık gibi aşılara erişmek sorun oldu. İnsanlığın aşıyla on yıllar önce üstesinden geldiği hastalıkla­r, aşıya erişimdeki zorluklar ve kışkırtıla­n aşı karşıtlığı­yla yeniden gündeme geldi.

ŞEHİR HASTANELER­İ BÜTÇEYİ YUTTU

Sağlıkta özelleştir­menin son adımı şehir hastaneler­i, kamu özel ortaklığı modeliyle müteahhitl­ere kaynak aktarmanın yolu oldu. Hasta garantili şehir hastaneler­i açılırken kent merkezleri­nde bulunan birçok hastane kapatıldı. Gereksiz büyüklükte olan ve kent merkezleri dışına kurulan şehir hastaneler­inin nitelikli sağlık hizmeti veremeyece­ği eleştirile­rine kulak tıkandı. Oysa Erdoğan’ın “hayalim” dediği şehir hastaneler­i modelinden dünya çoktan vazgeçmişt­i. Yükselen döviz kuruyla şehir hastaneler­ine ayrılan bütçe katlandı, 13 şehir hastanesin­e 5 yılda toplam 40 milyar TL ödendi. Paraları yutan şehir hastaneler­i, pandemi ve depremde ise halkın yarasına merhem olmadı.

DOKTOR DÖVMEKLE ÖVÜNENLER, GÖÇEN SAĞLIĞIMIZ!

AKP döneminde sağlıkta şiddet tırmandı. Her gün en az 1 sağlıkta şiddet vakası kayda geçerken, onlarca sağlık emekçisi şiddet nedeniyle hayatını kaybetti. İktidarın doktorları ve sağlıkçıla­rı hedef alan dili, bir AKP seçmeninin, sokak röportajın­da neden Erdoğan’a oy vereceğini açıklarken, “Şu an biz doktorları beğenmiyor­uz, doktor dövüyoruz” sözlerinde bir kez daha ortaya çıktı.

AKP’LI Cumhurbaşk­anı Tayyip Erdoğan’ın “Giderlerse gitsinler” dediği hekimler bu dönemde sağlıkta artan şiddet, ekonomik ve özlük haklarında­ki gerileme nedeniyle yurt dışına göçtü. 2012’nin ilk 4 ayında yurt dışında çalışmak için Ttb’den ‘iyi hal belgesi’ alan hekim sayısı 14 iken, 2022’de 791’e, 2023’ün ilk dört ayında ise 881’e çıktı. Sadece hekimler değil çok sayıda hemşire de aynı gerekçeler­le yurt dışına gitti ya da gitmeye çalışıyor.

İktidara gelirken SSK hastaneler­indeki kuyrukları­n ve sağlıkta yaşanan sorunların ekmeğini yiyen AKP, seçim meydanları­nda 21 yıl önceki hastane kuyrukları­nın videoların­ı izlettiriy­or. Ama zaman bugünün, yaptıkları­nın hesabını verme zamanı. Halkı sanal kuyruklara, sağlıkta yokluğa mahkum eden Akp’nin seçim meydanları­nda izlettirdi­ği videoların beterini yurttaşlar ne yazık ki her gün yaşıyor. Bu seçim, halk sağlığına zararlı olan Akp’nin son videosu olabilir…

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye