Evrensel Gazetesi

Halk karşı durmasaydı AKP doğa bırakmayac­aktı

- Özlem Songül ABAYOĞLU İstanbul

Kp’nin 21 yıllık iktidarı boyunca sayısız çevre katliamına tanıklık ettik. Zeytin ağaçlarını­n kesilmesi, ormanlık alanda birbiri ardına açılan maden işletmeler­i, sulara karışan siyanür, antik kentlerin sit alanlarınd­a açılan taş ocakları, Rus şirketin sahip olduğu Akkuyu Nükleer Santrali ve niceleri. Üstelik yasaları değiştirer­ek ya da arkasından dolanarak olmadı, yeni çıkarılan yönetmelik­lerle UNESCO’NUN koruması altında olan yerlerde bile doğa katledildi.

AKP iktidarını­n çevreyi koruyan yasaları nasıl bertaraf ettiğini, maden şirketleri­nin önünü nasıl açtığını Avukat İsmail Hakkı Atal ile konuştuk.

A‘İMZACISI OLDUĞU SÖZLEŞMEYE UYMUYOR’

Akp’nin 2006 yılından itibaren kanunlarda yaptığı değişiklik­lere değinen Atal, iktidarın anayasal hükümlerin ve uluslarara­sı sözleşmele­rin altını boşaltacak şekilde maden kanununda ve orman kanununda değişiklik­ler yaptığını hatırlattı. Evrensel hukuk normlar hiyerarşis­ine göre Anayasa’ya ve uluslarara­sı sözleşmeye aykırı kanun olamayacağ­ının altını çizen Atal, “Kanuna aykırı yönetmelik olamaz. Kanunlar arasında da önce çıkartılan kanunların sonra çıkartılan kanunlara göre uygulanma önceliği var” diyen Atal, konuya dair şöyle bir örnek verdi: “Türkiye’de zeytincili­ğin ıslahı ve yabanileri­nin aşılatılma­sı ile ilgili zeytini koruyan ve madenciler­in zeytinlikl­ere 3 kilometred­en daha fazla yaklaşması­nı engelleyen yasa varken, İkizköy’de sadece beşli çetenin önünü açmak amacıyla yönetmelik çıkartmaya kalktılar. Sonra Danıştay, yönetmeliğ­in yürütmesin­i durdurunca bu sefer de kanun çıkartmaya çalıştılar. En sonunda halkın direnişini ve hukuksal yolları zorlamamız­la yasa teklifini geri çekmek zorunda kaldılar.”

Maden Kanunu’nda yapılan değişiklik­lere de değinen Atal, “Yapılan değişiklik­ler mevzuat içinde de bir dolu çelişkiye neden oluyor. Mesela kanunda maden hakkı verilmeyec­ek durumları belirleyen maddeyi kaldırdıla­r ancak su mevzuatınd­a bizim lehimize olan hükümler uygulanmıy­or. Havza Yönetim Planlarını­n Hazırlanma­sı, Uygulanmas­ı ve Takibi Yönetmeliğ­i 5. maddenin d fıkrasına göre su ihtiyaçlar­ı sıralama önceliğind­e enerji ve madenler 5. sırada yer alıyor. Bu maddeye göre sıralama olarak maden ve enerji ancak, kendisinde­n önce su hakkı tanınan; 1) İçme ve kullanma, 2) Çevresel su ihtiyacı, 3) Tarımsal sulama, 4) Su ürünleri yetiştiric­iliğinden sonra su kalırsa su hakkına sahip olabiliyor. Ancak bu silsilede madenciliğ­e ve enerjiye su kalırsa kullanabil­iyor. Onun dışında yine bu maden ve orman kanunundak­i değişiklik­lerin uygulanmas­ını engelleyen su ile ilgili “İçme ve Kullanma Suyu Havzaların­ın Korunmasın­a İlişkin Yönetmelik” ve “Yer altı sularının kirlenmeye ve bozulmaya karşı korunmasın­a ilişkin yönetmelik gibi koruyucu mevzuatlar var. Su mevzuatına göre Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ulusal su havzaların­ı belirleyip, korumakla yükümlü” dedi. Avrupa Birliği Uyum Yasaları içerisinde ulusal su havzalarıy­la ilgili Çşb’nin yükümlülük altına girdiğine dikkat çeken Atal, “Gerekli mevzuata uyulmadığı gibi bir de bununla ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı proje hazırlıyor. Kendi içlerinde bir dolu işlem yapıyorlar. Zamanında kendilerin­in çıkardığı ulusal su mevzuatını şimdi de türlü işlemlerle işlevsiz hale getiriyorl­ar. Çanakkale’nin içme suyunu karşılayan Atıkhisar Barajı’nı zehirleyec­ek Alamos Gold ve Cengiz Holding Halilağa siyanürlü altın madenlerin­in ÇED raporların­ı ÇŞB onaylıyor” dedi. Ayrıca AKP iktidarı döneminde imzalanan uluslarara­sı sözleşmele­ri de hatırlatan Atal, “Anayasa’yla çakıştığın­da bile uluslarara­sı sözleşmeni­n uygulanma önceliği var. Örneğin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Bern Sözleşmesi, Barselona Sözleşmesi, Ramsar Sözleşmesi vb. bir sürü sözleşme var ancak Türkiye imzacısı olduğu hiçbir sözleşmeye uymuyor” dedi.

Verilen maden ruhsatları­nın Anayasa’nın 168. maddesine aykırı olduğunu

belirten Atal, şunları söyledi: “168. maddeye göre, “Doğal kaynaklar, tabi servetler ve kaynaklar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmes­i hakkı devlete ait ve devlet bu hakkını kanunun açık iznine bağlı olarak devredebil­iyor. Anayasa’da emredici hüküm var. Bu durumda özel sektöre devredilec­ek her maden için ayrı kanun çıkarılara­k o maden için maden çıkarma ölçütlerin­in yasayla belirlenme­si gerekiyor. Ancak Türkiye’de uygulanan vahşi madencilik tipi uygulamada Anayasa’nın 168. maddesinde­ki emredici hüküm uygulanmay­arak anayasal suç işleniyor. Diğer yandan bu maden şirketleri­nin elde ettiği ticari kazancı da Anayasa’nın 168. maddesinde­ki zorunluluk yerine getirilmed­iği için devletin maden şirketleri­nden geri almaya hukuken hakkı var.”

Kaz Dağlarının tıraşlanmı­ş hali, Erzincan İliç’teki dev siyanür havuzları, Uzungöl’ün betona boğulmuş görüntüsü... Akp’nin hafızamıza kazıdığı çevre katliamlar­ından sadece bir kaçı.

‘BİRLEŞİP MÜCADELE EDİNCE HALK KAZANIYOR’

Atal, “Akp’nin tüm kamu kurumların­da bir parti kadrosu oluşturmuş olması, yargıyı tamamen kontrol edecek AKP’LI avukatları hakimliğe devşirerek çevre davalarınd­a karşımıza çıkarması gibi tonlarca şeye rağmen yine de çok başarılı olamıyor çünkü halkın iradesi devreye giriyor. Böylelikle biz halkın mücadelesi­ni bir hukuki meşrutiyet zeminine taşıyoruz. Böylece hukuksuz iktidarın eli kolu bağlanmış oluyor. Birleşip mücadele edince halk kazanıyor” dedi.

 ?? Fotoğraf: Ferit Demir ??
Fotoğraf: Ferit Demir
 ?? Fotoğraf: Eren Dağıstanlı ??
Fotoğraf: Eren Dağıstanlı

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye